 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1986/199
K: 1986/419
T: 06.10.1986
DAVA : İncelenen dosyaya, delillere ve oluşa göre:
Aksaray Kaymakamı ve Belediye Başkanının başkanldığında oluşan bir heyetin ilçe merkezine getirilecek su işini halletmek ve istimlakine karar verilen yerde aplikasyon işlerini tamamlamak için olayın geçtiği Halvadere kasabasına geldikleri ve burada gerekli işleri yapıp dönecekleri sırada kadın ve çocuklardan oluşan bir gurup tarafından taşa tutuldukları, önceleri az olan kalabalığın giderek artması, vasıtalarının tahrip edilmesi ve beraberlerindeki güvenlik kuvvetlerinin yetersiz kalması üzerine Belediye binasına sığındıkları, bu arada Belediye hoparlöründen kalabalığı teskin etmek için yapılan konuşmaların aksine sonuç vererek kalabalığın dahada artmasına ve saldırgan hale gelmesine sebep olduğu, bunun üzerine olayın elebaşılarının takip ve yakalanmaları için 2-3 kişilik timler oluşturulduğuu, bu arada sanık Polis memuru Aziz Arun'unda polis memuru Durmuş Aşçı ve J.eri İsmail Yılık ile bir ekip oluşturularak görevlendirildikleri, en önde sanık Aziz Arun, onun arkasında 15-20 metre mesafede Durmuş Aşçı ve bir o kadar mesafede arkada İsmail Yılık olacak şekilde engebeli arazide kaçanları takip ettikleri, bu sırada sanığın önünde kaçan maktül Ramazan Tezgel'e "dur" ihtarında bulunduğu, ancak maktuulün bunu dinlemeyip kaçmaya devam etmesi üzerine elindeki (akrep) tabir edilen otomatik silahla bir el ateş ettiği, yine durmaması üzerine ikinci kez ateşlediğinde arkadaş başından vurup öldürdüğü, sanığın; maktulün silahlı olduğunu iddia etmesine rağmen bu hususta herhangi bir delil elde edilemediği;
Özel Daire ile C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığın; sanığın eyleminin TCK.nun 49. madde içinde düşünülüp düşünülemiyeceği hususunda oluştuğu görülmüştür.
2301 sayılı Kanun ile değişik 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunun 4. maddesinin 2.fıkrasında; silah kullanma yetkisine sahip güvenlik kuvvetlerinin "teslim ol" emrine uyuulmaması halinde, güvenlik kuvveti mensuplarına doğruca ve duruksamadan hedefe ateş edebilme yetkisi verilmiştir. Bu yetkinin kapsam ve sınırlarını belirlemek gerekir. Sözü edilen bu hükümleri "ateş etme yetkisi" "öldürme yetkisi" anlamına gelmez.
Anılan Kanunun 4. maddesinin 2. fıkrasında sözü edilen yetki, aynı maddenin 1. fıkrasından kaynaklanmaktadır. 1. fıkrada "görevlilerin ... Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat ve Vazife Nizamnamesinde silah kullanmayı icap ettiren hal ve şartlardan herhangi birinin tahakkuku halinde, silah kullanma yetkisini haiz ... oldukları" hüküm altına alınmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun Silah kullanılmasını gerektiren halleri ile ilgili 87. maddesinin 3. bendinde; silah kullanma tarzı "...önce ayağa, devamı halinde hedef gözetilmeksizin..." biçiminde özetlenecek şekilde açıklanmıştır.
Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 16. maddesinde, polisin silah kullanmaya yetkili olduğu haller belirtilmiş, yetkinin kullanılma biçimi de polis vazife ve selahiyet nizamnamesinin 17. maddesinde "...polis için silah kullanmak selahiyetinin kabul edildiği hallerde, silah kullanılması, silahı kullanmaktan başka çare bulunmadığı hallerde münhasırdır. Bu takdirde mümkün olduğu kadar suçlunun öldürülmekten ziyade yaralanmasına dikkat edilmesi icap eder..." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Jandarma Teşkilat ve Vazife Nizamnamesinin 270. maddesinde, silah kullanmaktan maksadın öldürmeyi ishitdaf etmeyip, sadece vazifenin yerine getirilmesini mümkün kılacak hale hasredildiği ve bunun için silahın lüzumu halinde kullanılmasının zorunlu olduğu, aynı nizamnamenin271. maddesinde açıklanmıştır.
Görülüyorki; 2301 sayılı Kanunla değişik 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 4. maddesi yukarıda sözü edilen kanunların belirtilen maddelerini ortadan kaldırmadığı gibi, birinci fıkrasında, güvenlik görevlilerinin silah kullanma yetkisini, polis vazife ve sehahiyet kanununda, jandarma teşkilat ve vazife nizamnamesinde silah kullanmayı gerektiren hal ve şartlardan hirhangi birinin tahakkuku haline bağlamak suretiyle bu hükümlerin yürürlüğünü teyit etmektedir.
Sanık, TCK. 49/1. maddesi hükmünü icra ederken aynı Kanun 50. maddesi hükmünüde gözönünde bulundurması ve buna uyması gerekir. Zira TCK.nun 49. maddesindeki koşullar 50. madde ile sınırlandırılmıştır.
Sanığın, kaçan maktulü yakalamak kastiyle silah kullanması görevi gereğidir. Ancak ölmeyecek noktalara yönelterek silah kullanması gerekirken doğrudan doğruya maktulün kafasına ateş ederek vurup öldürmesi şeklindeki oluşta yukarıda açıklanan kanun hükümlerine uyulmamış ve zururetin tayin ettiği hudut tecavüz edilmiştir.
Oluşa ve açıklanan delillere göre sanıkta öldürme kastının bulunduğu anlaşılmadığından eylemi TCK. 452. ve 50. maddelerine temaz eder nitelikte görülmüştür.
Bu itibarla C.Başsavcılığının itirazının açıklanan sebeple kabulüne ve özel daire onama kararının kaldırılmasına; mahalli mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Daire Başkanı ve üyeleri; oluşa, deliller ve gerekçeye göre itirazın reddi yönünde oy kullanmışlardır.