 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1986/4413
K: 1986/4777
T: 30.09.1986
DAVA : Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 1.6.1958-31.12.1959, 20.9.1960-1.12.1967 ve 1.4.1970-31.12.1978 tarihleri arasında hizmet akdiyle geçen çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi :
KARAR : Davada; 1.6.1958 - 31.12.1959, 20.9.1960- 1.12.1967, 1.4.1970- 31.12.1978 tarihleri arasında davalıya ait madencilik işyerinde hizmet akdi ile çalıştığının tesbiti istenilmiştir.
Anılan işyerine davacının 17.8.1962 tarihinde girmiş olduğunu gösterir 17.9.1962 tarihli işe giriş bildirgesi verildiği, Kurum müfettişince 9.4.1970 tarihinde işyerinde yapılan teftişte, davacının 1.4.1970 tarihinde işe girip çalışmakta olduğu saptanıp 9.4.1970 tarihli tutanak tanzim edildiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tanıkların birbirini tamamlayan ve doğrulayan ifadelerinden, davacının anılan tarihler arasında davalıya ait madencilik işyerinde çalışmış olduğu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmıştır.
1 - Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/V. maddesine göre "usul ve esasları tüzükte tesbit olunacak belgeleri işveren tarafından verilmeyen sigortalılar çalıştıklarını hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile isbat ederlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır" "işe giriş bildirgesi" de anılan maddede yazılı "usul ve esasları tüzükte tesbit olunacak tüm belgelerin işverence verilmediğinden söz edilemez. Kurumca da sigortalı çalıştırıldığının bilinmediği iddia olunamaz. İşe giriş bildirgesi verilmesine rağmen prim bildirge ve bordrolarının verilmemesi ve primlerin ödenmemesi karşısında yasal işlem yapılıp primlerin tahsili mümkün iken Kurum'un yasal görevini yapmayarak açılan dava üzerine hak düşürücü sürenin geçtiği def'inde bulunması MK. nun 2. maddesinde yazılı doğruluk kurallarına aykırı kabul edilip hakkın kötüye kullanılması sayılarak bu def'in reddi gerekeceği, giderek işe giriş bildirgesi verilmiş ise, işe giriş bildirgesinden sonra kesintisiz devam eden çalışmalar hakkında artık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahsedilemeyeceği, Dairemizin yerleşmiş görüşünün de bu doğrultuda olduğu düşünülmeksizin 17.8.1962 - 1.12.1967 dönemi ile ilgili istemin kabulü yerine hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle bu kesim isteğin reddi isabetsizdir.
2 - Davacının 1.4.1970 tarihinden beri işyerinde sigortasız işçi olarak çalıştırıldığı 9.4.1970 tarihli tutanakla yetkili sigorta müfettişi tarafından saptanmasına rağmen, işveren hakkında yasal işlem yapılmaması, priminin alınmaması Kurum açısından kusur teşkil ettiği, Kurum görevlileri tarafından davacının sigortaya bildirilmeden ve primleri ödenmeden çalıştırıldığının saptanması üzerine yasal işlemler yapılıp primlerinin tahsil edilmiş olması halinde 1.4.1970-31.12.1978 dönemi hakkında tesbit davası açılmasına gerek kalmayacağı, davanın Kurum yetkililerinin görevlerini yapmamalarından kaynaklandığı da açık-seçiktir. Bu durum karşısında hak düşürücü sürenin geçtiği def'inin yapılması doğruluk kurallarına aykırı olacağı ortadadır.
Somut olay, adaleti ve haklı bir nedenin varlığı gerekli kıldığı zaman, hak düşürücü sürenin geçtiği, hakkın düştüğü itirazının MK.nun 2. maddesinde anlatımını bulan doğruluk kuralına aykırı, hakkın kötüye kullanılması sayılıp reddi gerekeceği ve bu durumun re'sen nazara alınacağı baskın görüşünü ilmi ve kazai içtihatlar da vurgulanmıştır. (Serozan, Sözleşmeden Dönme, S: 458-460; Özsunay, İÜHFM. Cilt: XXXIX, sayı: 1-2, s: 223; anılan eserde belirtilen kararlar).
Bu nedenle, hakkın düştüğü savunmasının dürüstlük kurallarına aykırı olduğu ve bunun re'sen nazara alınması gerektiği gözetilerek 1.4.1970 - 31.12.1978 tarihleri arasında da çalıştığının tesbitine karar vermek gerekirken hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın bu kesiminin dahi reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, ve temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.9.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.