 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Ceza Dairesi
E: 1986/1939
K: 1986/2011
T: 20.03.1986
DAVA : 298 sayılı Kanuna aykırılıktan sanıklar (A.K.), (E.Ç.), (M.Ö.), (A.E.), (V.Ç.), (H.S.), (H.D.) ve (H.Ç.)'in yapılan yargılamaları sonunda; 298 sayılı Kanunun 160/1, 164/1-2, TCK.'nun 59. maddeleri uyarınca sanık (H.)'in 1 sene 8 ay hapis, 4.166 lira ağır para, (A.K.) ve (E.Ç.)'in 2 sene 6 şar ay hapis, 12.500 er lira ağır para, sanıklar (M.Ö.), (A.E.) (V.Ç.), (H.D.) ve (H.S.)'in 3 er sene 9 ay hapis, 18.750 şer lira ağır para cezasıyla hükümlülüklerine dair KAMAN Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 30.4.1985 gün ve 90 esas, 64 karar sayılı hükmün süresi içinde duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi Üst C. Savcısı ve sanıklar vekili tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile 27.2.1986 günü daireye gönderilmekle, incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : Hükmedilen cezaların türü ve tutarına göre sanıklar vekilinin duruşma isteğinin reddine,
Gerekçeleri karar başlığında sanık (H.D.)'ın ana, baba adı ile suç tarihinin yanlış yazılması yerinde düzeltilebilir doktilo yanılgısı kabul edilmiştir.
Kendisini vekil ile temsil ettiren müdahil lehine vekalet ücretinin hükmedilmemesi temyiz edenlerin sıfatına göre bozma nedeni sayılmamıştır.
Kendisini vekil ile temsil ettiren müdahil lehine vekalet ücretinin hükmedilmemesi temyiz edenlerin sıfatına göre bozma nedeni sayılmamıştır.
Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine, ancak;
1 - Mahkemenin hükmü dayanak yaptığı 298 sayılı Yasanın 2839 sayılı Yasa ile değişik 164. maddesindeki suçun oluşmasında temel öge, hileli tutum ve davranışlarla eylemin gerçekleştirilmiş olmasıdır. Olayımızda ise, Sandık Kurulu Başkanı ve Üyeleri, olan sanıklar (M.Ö.), (A.E.), (V.Ç.), (H.D.) ve (H.S.) verdikleri karar gereğince ağır derecede hasta olan (T.K.) ve (Ç.D.)'ın para cezalarına muhatap olmamaları da düşünülerek, onların istek ve talimatları yedek üye olan öğretmen (H.Ö.) aracılığı ile bilrlenerek (T.) yerine oğlu (A.K.)'e, (Ç.D.) yerine de komşusu olan (E.Ç.)'e vekaleten oy kullandırmışlardır. Şu hale göre hileli davranıştan söz etmeye olanak yoktur. Ancak seçim sistemimizde vekaleten oy kullanma müessesesi bulunmamasına karşın sanıkların birlikte verdikleri karar gereğince 298 sayılı Yasa ve Yüksek Seçim Kurulunun ilke kararlarının uygulanmasındaki usulsüzlük, bilgisizlik, gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek gerçekleştirdikleri eylemin, görevi savsalamak niteliğide bulunduğu sabit olmakla, anıan Yasanın 138. maddesi aracılığı ile TCK.'nun 230. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları yerine yazılı şekilde 164/1-2. maddeleri ile hükümlendirilmeleri,
2 - Kabule ve uygulamaya göre birden fazla şahıs yerine iki ayrı kişiye oy kullandırılmış olmasına göre, tayin edilen cezaların TCK.'nun 80. maddesi ile artırılmaması,
3 - Sanıklar (A.K.) ve (E.Ç.)'in, Sandık Kurulu Başkan ve Üyelerinin önceden açıkça izin vermesi üzerine vekaletle oy kullanmış olmalarında, sanık (H.Ç.)'in ise seçme kartını vererek hiçbir aldatıcı davranışta bulunmaksızın oy kullanmak istemesinde suç kasıtlarının gerçekleşmediği düşünülmeyerek beraatleri yerine yazılı şekilde cezalandırılmaları,
Bozmayı gerektirmiş Üst C. Savcı ve sanıklar vekilinin temyiz iirazları bu itibarla yerinde görülmüş oldğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 20.3.1986 gününde oybirliği ile karar verildi.