 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 1986/193
K: 1986/422
T: 27.01.1986
DAVA : Ali ve Vedia vekilleri ile Hazine vekili ve belediye Başkanlığı vekili aralarında tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair, (Kartal 1. Asliye Hukuk Hakimliği)'nden verilen 31.5.1985 gün ve 827/406 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalılar, Hazine ile belediye başkanlığı vekilleri tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü :
KARAR : Davacılar 15.5.1985 tarihli krokili raporda kırmızı boyalı olarak (B) işareti ile gösterilen 73 m2. lik kısımla bunun güneyindeki (A) işareti ile gösterilen 188 m2. lik kısımla bunun güneyindeki (A) işareti ile gösterilen 188 m2. lik kısmın kendileri tarafından başkalarından satın alındığını ileri sürerek, bu bölümlerin Medeni Kanunun 639. maddesi hükmüne göre adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece bilirkişi raporları ve tanık ifadeleri gözönünde bulundurularak (A) işareti ile gösterilen kısmın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle, bu kısma ilişkin davanın reddine, (B) işareti ile gösterilen 73 m2. lik kısmın ise, davacılar adına tesciline karar verilmiştir. Davacılar Eylül- 1931 tarihli 10 numaralı tapu kaydının tedavülü olan 842 ada 1 parsel numaralı taşınmazı 14.12.1979 tarihinde satın almışlardır. Bu parsel daha önce metrük olması nedeniyle Hazine adına tescil edilmiştir. Taşınmaz adi iskan suretiyle Hazine tarafından Süleyman kızı Arife ve Fahriye hanımlarla Bekir, Tahir ve Şefik Efendilere tahsis edilmiştir. Bunların satışı ile taşınmaz 26.1.1933 tarihli ve 79 numaralı tapu kaydı ile Corc Efendiye ve bunun da satışı ile 16.8.1944 tarih ve 68 numaralı tapu kaydı ile Jorjet'e geçmiş Jorjet'in satışı ile de Fuat Münir adına tescil edilmiştir. taşınmaz Fuat Münir adına 17.8.1944 tarih ve 8 numarada kayıtlı iken davacılara satılmıştır. Dosya içerisindeki kadastro palanına göre taşınmaz 1947 tarihinde kadastro görmüştür. Kadastro planında dava konusu kısım bütünü ile Marmara Denizi olarak gözükmektedir. Keşifte dinlenen bir kısım tanıklar niza konusu 37 m2. lik (B) işareti ile gösterilen kısmının Arnavut İdris'e ait olması sebebiyle kadastro harici kaldığını bildirmişlerdir. Oysa, az önce açıklandığı gibi kadastor paftasında 1 numaralı parsel ile deniz arasında kadastor dışı kalmış bir arazi parçası bulunmamaktadır. Fenni bilirkişiler kadastro paftasını uyguladıkları halde bu husus hakkında bir açıklamada bulunmamışlardır. Dava konusu taşınmaz özellikle tescil edilen kısım kadastro sırasında mevcut olup da herhangi bir sebeble kadastro harici bırakılmış kültür arazisi durumunda toprak parçası ise, bu yerin zilyedlikle iktisabı mümkündür. Ancak, 1 numaralı parsel denize kadar uzanıyor ve bu alan denizin etkisinde şüphesiz kalan bir yer ise denizin devamı sayılacağından bu yerin zilyedlik yoluyla edinilmesi imkansız olur. Gerçekten Medeni Kanunun 641 ve 3086 sayılı Kıyı Kanununa göre denizin bir parçası veya onun temadisi sayılan kıyının zilyedlik ve zamanaşımı yoluyla kazanılması yasaktır. 15.7.1948 tarihli kadastro paftasının harita mühendisi veya fen elamanları vasıtasıyla dava konusu taşınmaza uygulanması ve o tarihte niza konusu yerin Marmara Denizi'nin sınırları içerisinde kalıp kalmadığının, kıyı kenar çizgisi ile kıyı çizgisi içerisinde mütalaa edilip edilemeyeceğinin belirlenmesi gerekir. Ayrıca, bir kısım bilirkişiler kendi bilgileri çerçevesinde kıyı kenar çizgisini belirlemişler ve 73 m2 lik kısmının kıyı kenar çizgisinin dışında kaldığını ifade etmişlerdir. 3086 sayılı Kıyı Kanunu yürürlüktedir. Bu Kanunun 8. maddesi hükmüne göre, kıyı kenar çizgisinin o bölgede belirlenmiş olması gerekir. Bu kanun hükmüne uyularak çıkarılan ve 18.Mayıs 1985 tarihli ve 18758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmeliğin 8. maddesi hükmü gözönünde tutularak bu bölgede bir belirleme yapılıp yapılmadığının araştırılması, belirleme var ise bugünkü durumda nizalı yerin kıyı kapsamında kalıp kalmadığının tesbit edilmesi ve müstenidat tapu iskanen tefvize dayanmakta olduğunun bunun bir haritasının mevcut olup olmadığının araştırılması ve uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi gerekir. Bunlardan zuhul ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi isabetsiz ve Hazine ile belediyenin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ve 2100 lira peşin harcın istek halinde belediye başkanlığına iadesine, 27.1.1986 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.