 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1986/6421
K: 1989/12976
T: 23.11.1989
DAVA : Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle gereği görüşüldü:
KARAR : Kadastro sırasında 147 parsel sayılı 31050 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz vergi kaydına, paylaşmaya, zilyetlik ve satın almaya dayanılarak davalı Mehmet Ç. adına tesbit edilmiştir. İtirazı Tapulama Komisyonunca reddedilen Hazine, taşınmaza revizyon gören vergi kaydının sınırlarının genişletilmeye elverişli olduğunu, vergi kaydı yüzölçümü fazlası üzerinde zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmediğini ileri sürerek dava açmıştır. Mahkemece taşınmazın vergi kaydının yüzölçümü ile kapsamı dışında kaldığı, davalı adına belgesiz zilyetlik hükümlerine dayalı olarak 50 dönüm taşınmazın tesbit ve tesbitlerin kesinleştiği saptanarak davanın kabulüne, taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Mehmet Ç. tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı 1937 gün 38 tahrir sayılı vergi kaydına, satınalmaya ve ekleme suretiyle sürdürdüğü zilyetliğe dayanmıştır. Davalı tarafın dayandığı vergi kaydı kıraç sınırı itibariyle genişletilmeye elverişlidir. Hüküm gününde yürürlükte bulunan 766 sayılı Tapulama Kanununun 42 nci; hüküm gününden sonra yürürlüğe giren ve eldeki başka bir anlatımla, derdest davalarda da uygulanması gereken 3402 sayılı Kadastro Kanunun 20. maddesi hükmünce bu nitelikteki belgeler yüzölçümü ile geçerlidir. Vergi kaydı yüzölçümünden fazlası ile dava dışı 145 ve 146 parsel sayılı taşınmazlara revizyon görmüştür. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın davalı tarafın dayandığı vergi kaydının kapsamı içinde kaldığı kabul edilemez. Bu nedenlerle davalının bu yöne yönelik temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, dava konusu taşınmaz üzerinde davalı tarafın ekleme suretiyle sürdürdüğü zilyetliğin tesbit gününe göre 20 yılı geçtiği ve taşınmazın kazandırıcı zamanaımı zilyetliği ile iktisabı mümkün yerlerden olduğu,, mahkemece yapılan keşif ve uygulama, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık sözleri teknik bilirkişinin raporu, toplanan diğer delillerle saptanmış, mahkemece de zilyetliğin iktisaba yeterli süreye ulaştığı kabul edilmiş, hüküm gerekçe yönünden davacı Hazine tarafından temyiz edilmemiştir. Mahkemece yapılan araştırma sonunda, belgesiz zilyetliğe dayalı olarak davalı adına 81 ve 249 parsel sayılı taşınmazların tesbit ve tesbitlerin kesinleştiği, bu parsellerin yüzölçümü toplamının 50 dönüm olduğu, hüküm gününde yürürlükte bulunan 766 sayılı Tapulama Kanununun 33. maddesi hükmünce, bir kişinin bölge içerisinde edinebileceği taşınmaz yüzölçümünün 50 dönümü geçemeyeceği gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki, hüküm gününden sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu ile 766 sayılı Tapulama Yasası ve 1617 sayılı yasanın 20. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Sözü edilen yasanın geçici 4. maddesinde işbu yasa hükümlerinin derdest davalarda da uygulanacağı kuralı getirilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi ile çalışma alanı içerisinde sulu toprakta 40, kuru toprakta ise 100 dönümlük taşınmaz bölümünün kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılmasına olanak sağlanmıştır. Davalı tarafın yukarıda sözü edilen ve lehine olan yasa hükümlerinden yararlanması gerekir. O halde, mahkemece 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesindeki norm ve limitler dikkate alınarak araştırma yapılmalı, ondan sonra toplanan zilyetlik delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Davalı Mehmet Ç.'nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 23.11.1989 gününde oybirliği ile karar verildi.