 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E:1986/211
K:1986/2654
T:17.03.1986
* TAPULAMA TESBİTİ
* USULİ KAZANILMIŞ HAK
ÖZET: Maddi yanılgıya davalı olarak kurulan bozma kararına uyulması usuli kazanılmış hak oluşturmaz.
Dağ ve mera gibi genişletilmeye elverişli sınırlı tapu kayıtlarının kapsamı değişmez nitelikteki diğer sınırlarla bağlantı kurulmak suretiyle belirlenirken, var olan kesin, hükmün de gözönüne alınması gerekir.
(766 s. Tapulama K m. 42)
(YİBK., 9.5.1960 gün ve 21/9 s.)
Taraflar arasında tapulama tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü
Hükmüne uyulan Yargıtay bozma kararında dava konusu taşınmazlara uygulanan tapu kaydının dağ ve mera sınırları itibarıyla değişebilir nitelikli olduğu, miktar fazlasının taşınmazların kurutma haritası kapsamında kalması nedeni ile süre yönünden zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı, taşınmazların kurutma haritasındaki yerlerinin tesbit edilmesi hususlarına değinilmiştir. Mahkemece bozma gereği yapılan inceleme sonucunda 919 parsel üzerindeki meyve ağaçlarının davalı Ümmüşana ait olduğu beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle bu parselin ve 906 ile 917 parsel sayılı taşınmazların davacı Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalar tarafından temyiz edilmiştir.
766 sayılı Tapulama Kanununun 42. maddesi hükmünce cebel (dağ) ve mera gibi genişletilmeye elverişli sınırlı tapu kayıtlarının kapsamı değişmez nitelikteki diğer sınırlarla bağlantı kurulmak suretiyle belirlenmesi gerekir ise de; olayda davalı taraf ayrıca ırmak, Hacı Memiş Ağa, Osman ve cebel sınırları içerisinde kalan arazide tahsisli ya da geleneksel bir biçimde kullanıla gelen mera bulunmadığını belirleyen Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1952/60 esas, 1953/233 karar sayılı 30.1.1953 günlü kesinleşen mahkeme ilamına ve 743 ila 750 sayılı parsellerin Kanunuevvel 1335 günlü gitti kaydının kapsamı içinde kaldığını belirleyen ve Hazine aleyhine oluşup kesinleşen 1954/ 226 esas, 1958/252 karar sayılı 13.10.1958 günlü mahkeme kararına dayanmışlardır. Mahkemece de bu yön bozma kararından önce yapılan keşif ve uygulama ile belirlenmiştir. Bu itibarla bu yönden maddi yanılgıya davalı olarak kurulan bozma kararına uyulması usul kazanılmış hak oluşturmaz. Tapu ve vergi kaydında gösterilen sınırlar doğuda, kuzeyden güneye doğru uzanan Irmak, Kuzeyde Hacı Memiş Ağa mirasçıları tarlası, güneyde 295 parsel sayılı Osman oğlu Mehmet taşınmazı, batısı cebel olarak belirlenmiş, bilirkişilerin sınırlar ile ilgili sözleri komşu parsellere revizyon gören tapu kayıtlarının malikleri ile sınırları ile doğrulanmıştır. Uzman bilirkişiler sahipli tarım toprağı arasından geçen ırmağın konumu itibarı ile değişmez nitelikte bulunduğunu açıklamalı raporlarında bildirmişlerdir. Kaldı ki bozma kararında değinilmediği için ırmak, Hacı Memiş Ağa ve Osman sınırlarının değişmez nitelikte olduğu kesinleşmiştir. Şu hale göre Irmak, Hacı Memiş Ağa ve Osman taşınmazları sınırının değişmez nitelikte bulunduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla tapu kaydının kapsamının doğuda ırmak, kuzeyde Hacı Memiş Ağa tarlaları, güneyde Hazine aleyhine oluşan kesin hükümle belirlenen 264, 265 sayılı parselleri 743 ile 750 sayılı parselleri ayıran sınır ile 295 sayılı Osman taşınmazı sınırları esas alınmak ve Osmana ait 295 parselin 744 sayılı parselle birleştiği noktadan kuzeye ve 686 parsel sayılı Hacı Memiş Ağa taşınmazına çekilecek hat ile batı sınırın belirlenmesi ve bu yöntemle belirlenen tapu kaydı kapsamı olan alanın birleşik krokide gösterilmesi zorunludur. Davacı taraf, ayrıca vergi kaydına da dayanmıştır. Vergi kaydı mülkiyet belgesi olmadığı ve batıda cebel, kuzey-batıda İncirli taş sınır gösterildiği, arada açık yer kaldığı için kapsamının doğudaki ırmak sınırından başlanılarak kapsamının, batıya doğru yüzölçümüyle belirlenmesi gerekir. Dinlenen bilirkişi ve tanıklar dava konusu taşınmaz üzerinde davalı tarafın zilyetliğinin tesbit gününe kadar 20 yılı aşkın bulunduğunu ve uzman bilirkişi de raporunda taşınmazların tarım toprağı olduğunu bildirmiştir. Diğer yandan davaların konusu olan taşınmazların 743 ila 750 parsellerin 13.10.1958 tarihli kesin hükmün kapsamında kaldığı saptandığına göre, kararın tarafı olan Hazine ile davalılar arasındaki sonraki günlü uyuşmazlığın da başka bir araştırmaya gerek kalmaksızın bu kesin hükme göre çözümlenmesi zorunludur. Bu itibarla kurutma sırasında idari işleme esas alınmak üzere köy muhtarı ve azalarının bazı taşınmazların ekilip, bazılarının ekilmediği yolunda düzenlediği listeler mahkemece saptanan hukuksal olgu ve bulguyu ortadan kaldırmaz. Vergi kaydı yüzölçümü ile tapu kaydı yüzölçümünden fazladır. Tapulama tesbiti 1617 sayılı Kanunun yürürlüğü gününden önce yapılmıştır. Davalara konu olan parsellerin toplam yüzölçümünün 1000 dönümden aşağı olduğu fen bilirkişi ismet tarafından mahkemeye verilen raporda açıklanmıştır. Koşulların varlığı halinde vergi kaydı kapsamı dışında kalan taşınmazın 100 dönümlük bölümü kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap edilebilir. O halde, mahkemece tapu ve vergi kaydı ile 13.10.1958 tarihli kesin hükmün kapsamı yukarda açıklandığı gibi belli edilmeli, bu yön uzman bilirkişiye çizdirilecek birleşik haritada gösterilmeli, kesin hükmün kapsamı içinde kalan taşınmazlar yönünden taraflar arasındaki uyuşmazlık kesin hükme göre; tapu kaydının belirlenen değişmez sınırlarıyla bağlantı kurulmak suretiyle kapsamı içinde kalan bölümler yönünden tapu kaydına; tapu kaydı kapsamı dışında ve fakat vergi kaydı kapsamı içinde kalan bölümlerde belgeli zilyetlik, vergi kaydı kapsamı dışında kalan bölümler ile ilgili olarak da zilyetlik delilleri değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu yönlerden yanılgıya düşülmesi biçimde hüküm kurulmuş olması isabetsiz, davalıların temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 766 sayılı Tapulama Kanununun 73. maddesince harç alınmamasına, 17.3.1986 gününde oybirliği ile karar verildi.