 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1986/11300
K: 1986/5985
T: 04.06.1986
DAVA : Davanın niteliğine ve dava konusu taşınmaz kıymetinin 100.000 lirayı geçtiği anlaşılamadığına göre temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması yolundaki isteğin reddine ve incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verilip, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu. Gereği görüşüldü:
KARAR : Tapulama sırasında 782 parsel sayılı 5460 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak (Z.Y.) adına tesbit edilmiştir. Hazinenin itirazı tapulama komisyonunca kabul edilerek taşınmazın hazine adına tesciline karar verilmiştir. Davacı (Z.Y.) kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak (Z.Y.) adına tesbit edilmiştir. Hazinenin itirazı tapulama komisyonunca kabul edilerek taşınmazın hazine adına tesciline karar verilmiştir. Davacı (Z.Y.) kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğini ileri sürerek dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, taşınmazın tutanak ve eklerin doğrudan doğruya tescil olunmak üzere Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Nizalı taşınmazın daha önce davacı (Z.Y.) tarafından hazine ve köy tüzel kişiliği aleyhine açılan ve redle sonuçlanan tescil davasının konusu olduğu mahkemece yapılan keşif ve uygulama, dinlenen yerel bilirkişi sözleri, uzman bilirkişinin raporuyla saptanmıştır. Kaldı ki, taraflar arasında bu yönde uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki çekişme tescil davasının açıldığı gündensonra sürdürülen ve tapulama tesbit gününe kadar devam eden zilyetliğin davanın açılmasından önceki zilyetlik süresine eklenmesi gerekip gerekmiyeceği ve evvelce açılan dava ile taraflar arasında nizanın çıkmış sayılıp sayılamayacağı yönünde toplanmaktadır. Mahkemece davacının daha önce taşınmaz hakkında açtığı tescil davasının açıldığı tarihte zilyetlik süresinin 20 yıla ulaşmadığı saptanarak verilen redde ilişkin 28.10.1981 gün ve 1981/33 Esas, 1981/147 Karar sayılı hükmün Yargıtay'ca onanmak sureti ile kesinleştiği, davanın açıldığı gün ile tapulama tesbitinin yapıldığı gün arasında 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmediği, evvelce sürdürülmüş olan zilyetlikten davacının yararlanamayacağı kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Oysa, tescil davasının açldığı güne 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmediği, evvelce sürdürülmüş olan zilyetlikten davacının yararlanamayacağı kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Oysa, tescil davasının açıldığı güne 20 yıllık zilyetlik süresinin henüz dolmamış bulunması nedeniyle tescil davasının reddedilmiş olması, öğretide de kabul edildiği üzere Medeni Kanun'un 639. maddesi hükmü anlamında çekişme (niza) olarak kabul edilemez. Davanın süre yönünden reddedilmiş olması halinde davacının 20 yıllık zilyetlik süresini doldurduktan sonra ikinci kez tescil davası açmasını veya tapulama tesbiti sırasında defi olarak bu yönü ileri sürmesini engelleyen Yasa hükmü bulunmamaktadır. Çekişme deyiminden amaç taşınmazın zilyetine karşı gerçek malik tarafından bir istihkak davası açılması ve bu davanın başarısıyla sonuçlanmasıdır. Yargıtay'ın uygulamaları da bu doğrultudadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.11.1969 gün, 1967/7 - 656 Esas, 82 Karar sayılı ilamı) Bu itibarla, mahkemenin 20 yıllık zilyetliğin daha önce açılan davanın reddinden sonra yeniden başlıyacağı yolundaki görüşü isabetli değildir. Diğer yandan, hak sahibi olan hazine tescil davasının reddedilmiş olmasına rağmen zilyeti aleyhine dava açmamış ve niza çıkarmamıştır. O halde, mahkemece nizalı taşınmazın öncesinin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşlık ve çalılık yerlerin bulunup bulunmadığı, ihyaya konu olup olmadığı ihya işleminin 27.3.1950 gününden önce tamamlanıp tamamlanmadığı, taşınmazın öncesinin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisabı mümkün yerlerden ise taşınmaza ilk olarak kim tarafından ve hangi tarihte el konulduğu, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, sürdürülen zilyetliğin iktisadi amaca uygun olup olmadığı, yeniden yapılacak keşifte uzman ziraatçi bilirkişide doyurucu rapor alınmak, yerel bilirkişiden ve taraflarıngöstereceği zilyetlik tanıkları taşınmazın başında dinlenmek suretiyle belirlenmeli, nizalı taşınmazın öncesinin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisabı mümkün yerlerden bulunduğunun anlaşılması halinde Tapulama Kanunu'nun değişik 33/4. maddesi hükmünce 50 dönüm araştırması yapılmalı, taşınmazın öncesinin devletin hükmü ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunun saptanması halinde ise tesbit gününe göre bu nitelikteki yerlerin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisabına yasal olanak bulunmadığı, koşullarının varlığı halinde Tapulama Kanunu'nun 37. maddesi hükmünün uygulanabileceği gözönünde tutulmalı, nizalı taşınmaz üzerinde tesbit gününden önce davacı tarafından yapılmış muhdesat ve dikilmiş ağaçlar varsa davacı yararına Tapulama Kanunu'nun 40. maddesi hükmünün uygulanması gerekeceği de dikkate alınmalı, uzman bilirkişiye keşfi ve uygulamayı izlemeye olanak sağlayacak şekilde kroki çizdirilmeli, ondan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi kabule göre de tapulama hakimi sicil oluşturmakla yükümlüdür. Bu itibarla taşınmazın kim adına tapuya tesciline karar verildiğini hüküm fıkrasında göstermek zorundadır. Mahkemenin bu yönü de gözetmeyerek "tapulama tutanak ve eklerinin doğrudan doğruya tescil olunmak üzere Tapu sicil Muhafızlığına gönderilmek üzere" biçiminde hüküm kurulması, Tapulama Kanunu'nun 74. maddesi hükmünce 10 lira harç alınması gerekirken, davacıdan 150 lira harcın tahsiline karar verilmesi dahi isabetsiz, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 4.6.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.