 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1986/8089
K: 1986/9964
T: 18.09.1986
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair karar davacılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, şuf'alı payın iptal ve tesciline ilişkindir. Mahkeme davayı red etmiş, hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
Şuf'a hakkının tapuda yapılan satışın öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde kullanılması gerekir. İştirakçi ortaklarda da bunların satışı en geç öğreneni öğrenme tarihine göre bir aylık hak düşürücü süre saptanır. Diğer ortakların daha önce öğrenmesi önem taşımaz. Bu hak her türlü irade bildirimiyle kullanılabileceği gibi doğrudan doğruya dava açma suretiyle de kullanılabilir. Dava dışı kullanılan irade bildirimi süretiyle koruyacağından yasal süresi içinde her zaman dava açılabilir. Şuf'a hakkı tapudaki satış işleminden sonra doğacağından şuf'alı payın daha önce satılacağının öğrenilmesi veya hak sahibine vaki satın almak teklifinin kabul edilmemesi hiçbir hukuki değer taşımaz. Davalı hak düşürücü süre geçirildiği savunmasında bulunmuşsa bunu isbat etmesi gerekir. Bu konuda tanık dahi her türlü delil ikamesi mümkündür. Önce davalı delillerinin daha sonra varsa davacı delillerinin toplanması gerekir.
Olayımızda; davacılar 29.7.1983'de yapılan satışı dava tarihinden 10 gün önce öğrendiklerini iddia ile 11.9.1984 tarihinde iş bu davayı açmışlardır. Davalı hak düşürücü sürenin geçirildiğini savunmuştur. Bu savunmayı davalının isbat etmesi gerekir. Dinlenen davalı şahitleri davacılardan her birinin satışı hangi tarihte öğrendiğini belirtmemişlerdir. İbrahim dışındaki şahitler satışın hangi tarihte davacılarca öğrenildiğini bildirmediklerini ifade etmişlerdir. Sadece İbrahim satıştan sonra davacıların satışı öğrenmiş olabileceklerin söylemişse de olaylara dayanan bir bilgi vermediğinden mücerret bu beyanı davayı etkili görülmemiştir. Bu bakımdan savunmanın isbat edilmediğinin, davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir. Mahkemenin varsayımına dayanarak sürenin geçirildiği yolundaki görüşü doğru değildir. Satış bedeli ve davalının ödediği masrafların depo edilmesi için davacılara uygun önel verilmesi ve depo edildiğinde, davanın kabul edilmesi gerekirken bundan zuhul ile reddi cihetine gidilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA) istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.9.1986 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.