 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
5. Ceza Dairesi
E: 1986/597
K: 1986/345
T: 05.02.1986
DAVA : Öğrencileri Zübeyde, Selma, Aysun, Fadime ve Saliha'nın ırz ve namuslarına tasaddide bulunmaya eksik derecede teşebbüs etmekten sanık Mevlüt'ün yapılan yargılaması sonunda, TCK.nun 415/1, 61, 417 ve 71. maddeleri gereğince içtimaen 60 ay hapis cezasıyla mahkumiyetine dair, (Çumra Asliye Ceza Hakimliği)'den verilen 3.12.1985 gün ve 1984/121 esas, 1985/300 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi üst Konya C. Savcısı ve sanık tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığı'ndan tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Yapılan yargılamaya, toplanan kanıtlara, gerekçe ve takdire göre sair itirazların reddine, Ancak :
.... .........Lisesi .......... dersi öğretmeni iken ve görevi sırasında öğrencilerinden Saliha, Fadime, Selma, Aysun'un yanaklarından; Zübeyde, Vildan'ın dudaklarından öptüğü ve ayrıca Vildan'ın göğsünü ellediğine ilişkin ihbar üzerine yapılan kovuşturma ve Çumra İlçe İdare Kurulu'nca düzenlenen "lüzumu muhakeme" kararına dayanılarak yargılanan sanığın Vildan dışında kalan mağdurelere karşı işlemiş olduğu sevk yazısında belirtilen ve sarkıntılık derecesinde kalan eylemleri ırz ve namusa tasaddi biçiminde nitelendirilerek mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
Oysa; doktrinde, Yargıtay'ın kökleşmiş içtihatlarında ve özellikle dairemizce de benimsenmiş bulunan Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 8.11.1982 gün 5/361 - 414; 7.4.1980 gün 5/91 - 150 sayılı kararlarında açıklandığı gibi ırz ve namusa tasaddi mağdur üzerinde doğrudan işlenen, devamlılık gösteren, cinsel birleşme kastını, amacını taşımayan ve cinsel isteklerin doyurulmasına ya da kışkırtılmasına yönelik her türlü şehvete ilişkin davranışlardır.
Örneğin; bir kadın veya kızın yahut genç erkeğin şehveti kışkırtan bir yerini, cinsel uzvunu tutmak, tutturmak, kucağına almak, oturtmak, dudaklarından ya da yanaklarında sürekli olarak öpüp emmek gibi..
TCK.nun 421. maddesinin 2. fıkrasında yazılı sarkıntılık suçu ise; belirli bir kimseye karşı aralıklı olarak işlenen edep ve iffete dokunacak nitelikte soyut, tedirgin edici saldırılar şeklinde tanımlanmakta ve suçun kovuşturulması yöntemi TCK.nun 425. maddesi ile de kişisel şikayete bağlı tutulmaktadır.
Örneğin; belirli kişinin rızası dışında ve şehvet arzusu ile soyut ve aralıklı olarak yanağından, dudağından öpmek, memesini ellemek gibi...
Olayımızda da sanık rızaları dışında bir kısım mağdurelerin yanaklarından, bir kısımlarının dudaklarından devamlılık göstermiyen şekilde şehevi amaçla öpmüş ve ayrıca mağdure Vildan'ın göğsünü sıkmış, bu eylemleri aralıklı ve sürekli biçimde işlemiştir.
Bu itibarla; her bir mağdureye karşı işlenen bu eylemler ayrı ayrı sarkıntılık suçunu oluşturduğu ve TCK.nun 425. maddesi uyarınca her biri hakkında CMUK.nun 151. maddesinde önğörüldüğü şekilde geçerli bir şikayetin mevcut olmadığı gözetilmeyerek CMUK.nun 253/5. maddesi gereğince kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerektiği halde eylemler "tasaddi" olarak kabul edilerek o suretle mahkumiyet hükmü kurulması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık ile Üst Konya C. Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün CMUK.nun 321. maddesi uyarınca tebliğname doğrultusunda BOZULMASINA,nedenine göre sanığın SALIVERİLMESİNE, başka suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse TAHLİYESİ'nin sağlanması için C. Başsavcılığı'na yazı yazılmasına, 5.2.1986 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.