Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1986/7658
K: 1986/8389
T: 16.12.1986
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı sabit olmayan davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu :
KARAR : Davalı (Z.Y.) 16.03.1986 günü saat 00.30 sıralarında polis karakoluna gelerek 10 dakika kadar önce verilen haber üzerine baktığında evinin önüne bırakmış olduğu arabasını yerinde bulamadığını, böylece çalınmış olduğunu anladığını, anacak sokaktan aşağı doğru yürüdüğünde parkettiği yerden 200 metre kadar ileride gördüğünü, ne olduğunu anlamak için o tarafa doğru gittinde arabanın içerisinden 30-35 yaşlarında, 1.70 - 1.75 boylarında, kumral, kısa saçlı, avurtları hafiften çökük, siyah pantalonlu, gri pardüsülü birinin çıktığını, onu yakalamak istediğinde aralarında mücadele olduğunu, fakat elinden kurtulmayı başardığını bildirerek gördüğünde tanıyabileceği bu kişiden şikayetçi olduğunu söylemiş ve aradan birkaç gün geçtikten sonra 20.03.1986 günü saat 19.30 sıralarında aynı karakola tekrar gelerek arabasını kaçırmak isteyen kişiyi bir manav dükkanında gördüğünü haber vermesi üzerine oraya giden polis memurları davacıyı yakalayıp karakola getirmişler ve gece nezarette tuttuktan sonra ertesi günü evrakı ile birlikte C. Savcılığına sevketmişlerdir. Sanığı sorguya çeken Sulh Hakimi onu serbest bırakmış ve açılan kamu davası sonunda iddiadan başka kanıt bulunmadığından beraat kararı verilmiştir. Müşteki hakkında açılan bu davada haksız yere yapılan şikayetten ötürü maddi ve manevi tazminat istenilmiş ve mahkemece ceza dosyası getirtilip incelendikten sonra davalının sırf ızrar kastı ile davacıyı şikayet etmediği, yasal şikayet hakkını kullandığı benimsenerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dava Medeni Kanun'un 24 üncü maddesi gereğince korunan kişilik hakkına yapılmış saldırı nedeniyle Borçlar Kanunu'nun 49 uncu maddesi hükmüne dayanan manevi tazminat isteğine ilişkindir. Tecavüzün hukuka uygun olduğunu kabul edebilmek için hukukça korunan üstün hak ve çıkarın var olması yeterli değildir. Aynı zamanda bu hak ve çıkarın kötüye kullanılmamış olması da gerekir. elinde hiçbir ispat vasıtası (delil ya da emare) olmayan kişinin tahmine veya zanna dayanarak yahut vasat bir kimsenin dahi yetersizliğini tartıp takdir edebileceği belirtilere dayanarak şikayet hakkını kullanması, aşırı bir davranış olarak benimsenip hukuken korunmamalıdır. Kişinin, şikayeti hakkını kullanması, aşırı bir davaranış olarak benimsenip hukuken korunmamalıdır. Kişinin, şikayeti yaparken diğer tarafın suçsuz olduğunu bilmemesi onun sorumlu tutulmaması için yeterli şart değildir. Eğer onun davranışı Borçlar Kanunu'nun 49 uncu maddesinin esprisine uygun olarak ağır savsama derecesinde ise kastı olmasa bile sorumlu tutulmalıdır.
Davalı, polise yaptığı şikayette arabasını çalan kişinin eşkalini vermiş ve birkaç gün sonra bu eşkale uyduğunu söylediğini davacıyı hırsız olarak yakalattırmıştır. Ancak kamu davası açıldıktan sonra mahkemede yapılan müşahadede davacının esmer tenli, 25 yaşlarında olduğu görülmüştür. Bunun üzerine aykırılık sebebi sorulduğunda bu çelişkiyi kabul eden davalı hırsızların iki kişi olduğunu, polise eşkalini verdiği adamın ikinci kişi olacağını söylemiştir. Oysa kendisi ilk ifadesinde ikinci bir kişinin varlığından bahsetmediği gibi davacıyı gerek önce manav dükkanında gerekse sonra yakalanıp getirtildiği karakolda iyice gördüğü halred teşhisinde yanılgıya düştüğünden söz etmiş, aksine hırsızın kesinlikle davacı olduğunda direnmiştir. Belirtilen bu durumlar karşısında davalının izrar kastı olmasa bile ağır bir savsama ile davacıya suç isnadında bulunduğu görülmektedir. Borçlar Kanunu'nun 49 uncu maddesinde manevi tazminata hükmedilebilmesi için yalnız kast aranılmamış, ağır kusurdan söz edilmiştir. Burada sözü edilen ağır kusur kavramına kasttan başka ağır derecedeki savsama da girer. O halde diğer deliller de toplanıp işin esası incelenmek gerekirken davalının eyleminde davacıya izrar kastı bulunmadığından söz edilerek davanın reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA, 16.12.1986 gününde karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini