 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1986/5464
K: 1986/6350
T: 22.9.1986
2577/m.2
818/m.41
1086/m.1,38,39
Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 75.000 lira manevi tazminatın olay tarihinden itibaren % 5 yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine ilişkin hükmün süresi içinde, davalılardan Adalet Bakanlığı adına Hazine avukatı ile davacı avukatı taraflarından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Dava, tazminat isteğine ilişkin olup husumet zarara sebebiyet verdiği ileri sürülen hükümlünün yanında Adalet Bakanlığı`na da yöneltilmiştir. 19.8.1981 tarihinde ... Yarıaçık Cezaevi`nde hükümlü olarak cezası yerine getirilmekte olan ve sürücü ehliyeti bulunmayan davalı Gani, aynı cezaevi gardiyanı davacının emrine uyup geceleyin Mete Kamp bölümüne mazot götürmek için Bakanlığa ait arkasında römork takılı traktörü sevk ve idare etmiştir. Davacı, traktörün çamurluğuna binmiştir. Seyir sırasında zararlandırıcı eylemin nasıl gerçekleştiğine dair tanık veya başka bir kanıt yoktur. Hastanede ve ceza mahkemesinde mağdur sıfatıyla vermiş bulunduğu ifadelere göre davacı, traktörün yavaşlaması üzerine hızlanması için inmek amacıyla ayağını uzattığında elektrik direğinden gelen kaçak cereyana kapılıp yere düşmüştür. Sanığın savunmasına göre ise, römork virajda elektrik direğine çarptığında sarkan elektrik telinin traktörün demir aksamına gelmesi ile kaza olmuştur. Ceza mahkemesi her ikisinin yarıyarıya kusurlu olduklarını benimseyerek ve çevrede sabit eser kaldığını gözeterek Türk Ceza Kanununun 459. maddesinin 2. fıkrası hükmünü uygulamak suretiyle mahkumiyet kararı vermiştir. Ancak, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu`nun davacıyı muayene ettikten sonra vermiş bulunduğu mütalaada, davacıdaki yanık eseri olan arızanın elektrik telinin ceryan taşıması sonucu meydana geldiği de belirtilmiştir.
1 - Davaya konu olan olayın yukarıda açıklanan gerçekleşme biçimine göre davalı bakanlık aleyhine açılan davaya bakma görevi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin ( b ) bendi hükmüne göre, idari yargı yerinindir. Çünkü bu davada, Devletin Borçlar Kanununun 55. maddesi hükmüne dayanılarak hükümlüyü istihdam ettiğinden bahisle, adli yargı yerinde sorumlu tutulması düşünülemez. Davalı bakanlık cezasını çekmekte olan hükümlüleri ( yasa hükmü gereği ) yarıaçık cezaevlerinde zorunlu olarak çalıştırmaktadır.
Öte yandan İmralı Adası tümüyle kamunun yararlanmasına kapalı bir alan olduğundan bakanlığın olay gününde yürürlükte bulunan 6085 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 50. maddesinin 1. fıkrası hükmü uyarınca traktörün sahibi, diğer bir ifade ile işleteni olmaklığı nedeniyle de sorumlu tutulması söz konusu olamaz. Zira yalnız karayollarında trafik sözü edilen kanun hükümlerine tabi olup karayolu trafik için yalnız umumun faydalanmasına açık olan arazi şeridi ve sahalarıdır.
Nitekim; 30 Mayıs 1973 günlü, 14599 sayılı Resmi Gazete`de yayınlanmış bulunan Uyuşmazlık Mahkemesi`nin esas: 1970/129, karar : 1973/15 sayılı ve 31.3.1973 günlü Kararında da, cezaevi arabasının devrilmesi sonucu içinde bulunan hükümlünün ölmesi nedeniyle yakınlarınca Adalet Bakanlığı`na karşı açılan tazminat davasında kamu hizmetinin yerine getirilmesi sırasında idarenin hizmeti düzenlemesindeki kusuru nedeniyle oluşan zararın ödetilmesine ilişkin uyuşmazlığın çözümünün ölenin hükümlü olması ve taraflar arasındaki ilişkinin idare hukuku alanına girmesi nedeniyle idari yargının görevi içinde olduğuna karar verilmiştir. Davaya konu olan olayda zarar görenin hükümlü değil de gardiyan olması aynı hukuki esasın burada uygulanmasına engel değildir. Sonradan yürürlüğe giren 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu dahi karayolunu trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar olarak tanımlamış ve yalnız karayollarındaki trafiği bu kanunla düzenlemiştir. O halde davalı bakanlık yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması bozmayı gerektirir:
2 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir yolsuzluk görülmemesine, özellikle zararın yukarıda belirtilen gerçekleşme biçimine fail davalının sosyal ve mali durumu ile diğer özel hal ve şartlara göre davacının miktara ilişkin olarak ileri sürmüş olduğu temyiz itirazlarının reddi gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın davalı bakanlığa ilişkin bölümünün birinci bentte gösterilen nedenle taraflar yararına BOZULMASINA, 22.9.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.