 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1986/1761
K: 1986/2422
T: 17.03.1986
DAVA : Taraflar arasındaki haksız eylemden doğma tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı sübut bulmayan davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu :
KARAR : Dava haksız eylemden doğma tazminat isteğine ilişkindir. Davacının üçüncü kişiden satın almış bulunduğu (...) plakalı 1974 model (...) marka otomobilin kayıt ve tescilini yaptırmak üzere Emniyet Trafik Şube Müdürlüğüne geldiğinde şase numarasının bulunduğu kısımlarının kaynakla kesilip sonradan monte edildiğinin ve şase etiketinin de yine sonradan vidalı olduğunun tesbit edilmesi üzerine 17.12.1981'de araca el konulmuş ve yasal işlem yapılmak üzere Emniyet Şube Müdürlüğüne gönderilmesini müteakip davalı Bakanlığa bağlı Satış Gümrük Müdürlüğünce tesellüm edilerek 25.1.1982 tarihinde depoya alınmıştır. Davacı hakkında önce takipsizlik kararı verilmiş ve idarece yapılan itiraz üzerine hakkında 1918 sayılı Kanunun 27/2 ve 33 üncü maddeleri uyarınca cezalandırılması için 17.3.1982 de kamu davası açılmıştır. Yapılan duruşma sonunda davacının beraatine karar verilmişse de, davalı idarenin temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza dairesince araç üzerinde bilirkişi aracılığı ile keşif ve inceleme yaptırılması gereğine değinilerek 17.5.1983 tarihinde karar bozulmuş ve bozmaya uyulduktan sonra bilirkişi raporu alınarak davacının yine beraatine 23.11.1983'te karar verilmiştir. bu karar da davalı idarece temyiz edilmiş ancak arada zamanaşımı tahakkuk etmiş olması sebebiyle beraat kararı bozularak davanın ortadan kaldırılması yoluna gidilmiş ve 1.10.1983 tarihli bilirkişi raporunda kupa değiştirilmekle beraber yerli imalat bir kupa olmasından ötürü gümrük kaçağı sayılamıyacağı anlaşılmakla aracın sanığa iadesine hüükmedilmiştir. Davacı 16.9.1985'de çamcı olduğu bu davada uğramış bulunduğu zararın iki kalem olarak ödetilmesini istemektedir. Bunlardan birincisi bakımsız kalmakla aracın uğramış olduğu zarar ve diğeri çalışmamaktan doğma gelir yoksunluğudur. Mahkemece delil tesbiti dosyasında belirtilen zarar mahiyeti itibariyle davalı idarenin sorumluluğunu gerektirmediğinden, kaldı ki başlangıçta aracın kaçak olduğundan kuşkulanılması karşısında kanuni bir zaruret gereği depoya alınması karşısında kar yoksunluğu istenemiyeceğinden, bundan başka davacı teminat gösterme suretiyle aracın kendisine teslimini isteme konusunda bir başvuruda bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa kamu davası sonunda davacıya ait otomobilin gümrük kaçağı olmadığı sabit olmuştur. Başlangıçta bunun kaçak olabileceğinden kuşku duyulmuş olması ona elkoymuş olan davalı idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Çünkü idare başlangıçta yeterli bir inceleme yaparak aracın kaçak olmadığını ortaya koyabilirdi. Bakımsız kalmaktan oluşan zarar araç davalının deposunda bulunduğu sırada ve o nedenle gerçekleşmiştir. Bu durumda idare böyle bir zarar varsa ondan sorumlu olduğu gibi depoda kaldığı sürece onun kullanılmamış olmasından doğan zarardan da sorumludur. Davacının teminat gösterip aracı geri alması konusunda davalı idareye başvurmamış olmasına gelince; 1918 sayılı kanunun 2867 sayılı kanunla değişik 21 inci maddesinde muadil bir meblağın depozito edilerek veya kanuni faizi kapsayacak şekilde muteber banka mektubu veya hazine tahvil ve bonolarını teminat göstererek aracın teslimini istemeye imkan verilmişse de bu konuda olumlu yolda karar verilebilmesi için davaya bakmakta olan mahkemenin bunda olumlu yolda karar verilebilmesi için davaya bakmakta olan mahkemenin bunda bir sakınca görmemesi gerekir. Davaya konu olan olayda böyle bir karar verilmesinin uygun olmayacağı düşünülebilir. Çünkü kamu davasında isabetli bir sonuca varabilmek için araç üzerinde inceleme yapılması gerekmektedir. Nitekim Yargıtay Ceza dairesince de ilk karar bu incelemenin yapılması gerektiğinden bahisle bozulmuştur. Her ne kadar kanunda eşyanın niteliklerini belirtir bir tesbit raporunun istihsalinden sonra bu yolda karar verileceği hükme bağlanmış ise de yapılacak soruşturmada mahkemece veya temyiz halinde Yargıtay'ca bu tespit raporunun yeterli olmadığı sonucuna varılabilmesi uzak bir ihtimal değildir. Her ne kadar 2867 sayılı Kanun 26.7.1983 tarihinde yürürlüğe girmişse de sözü edilen 21 inci maddenin değiştirilmezden önceki şekli de eşyanın suç delili olarak muhafazası gereken hallerde bu konudaki talebin reddedileceği yolundadır ve araç üzerindeki inceleme raporu, bozmaya uyulduktan sonra ancak 1.10.1983'de alınabilmiştir. O halde eşyanın nihai karar kesinleşmesine kadar geçen süre içerisinde alıkonulmasında hakkın gerçekleşmesi yönünden zaruret bulunduğundan mahkemece belirtilen yasal durum gözetilmeksizin davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, 17.3.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.