 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1986/9498
K: 1986/9964
T: 13.11.1986
DAVA : Hayriye Yavaş ile hayrettin Manga arasındaki tenkis ve tapu iptali davasını apılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle saklı payına tecavüz edildiğinden dolayı tenkise ilişkindir. Davalı taraf, miras bırakanın haklı payı gidermek amacı ie davranmadığını, kendisine bakılmasını sağlamak için dava konusu taşınmazları verdiğini, bu suretle ivazlı bir temlik söz konusu olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.
Gerçekten ölünceye kadar bakma akdi, ivazlı sözleşmelerdendir. İvaz, temlikte bulunan kişinin ölünceye kadar bakıp gözetilmesinden ibarettir. Bakıp gözetme hususu gerçeğe dayanmadığı zaman karşılıksız bir sözleşme meydana gelir. Böylece gizli bağış sözkonusu olur ki, bu takdirde M.K.nun 507. maddesinin son fıkrası gereğince tasarrufun tenkis edilmesi gerekir.
Bir kimsenin anasına, babasına veya eşine ya da başka yakınlarına bakıp yardım etmesi ahlaki bir görev ise de, görevin sınırı aşıldığı, yani bakıp gözetmek için bu durum külfet teşkil ettiği zaman hizemetin karşılığında bir şey istenmesi ya da olaydaki gibi, taşınmazın temellük edilmesi hukuka uygun düşer. Onun için olayda davalının babasına bakması tabiidir.
Öte yandan bakıma muhtaç olsa bile verilen şeyin geliri ile hizmet harçlığı arasında adil bir orantı bulunmalıdır. Çünkü malını veren kişi onun geliri ile zaten bakma görevini davalı tarafa veya üçüncü bir kişiye yaptırabilir ise bu durumda bir servetin nakline yol açacak şekilde bir işleme başvurması gerçek anlamıyla "ölünceye kadar bakma" sözleşmesi sayılmaz. Böyle bir tutum saklı payı giderme kastının objektif delili olur.
Bir kimsenin mal varlığının tümünü veya ona yakın bir kısmımı ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile başkasına devretmesi de olayların akışına ters düştüğü takdirde gizli bağış niteliği taşır.
Toplanan delillerden miras bırakanın sözleşme sırasında özel bakımı gerektirir bir durumun mevcut olmadığına ve davalı kanunen ve ahlaken babasına bakmakla yükümlü bulunduğuna göre tarafların muvazaalı bir davranış içinde oldukları ortaya çıkmaktadır. Sonradan miras bırakanın felç olması başlangıçtaki saklı payı giderme kastını ortadan kaldırmaz. Bütün bu deliller karşısında miras bırakanın ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya taşınmaz temliki de diğer mirasçıların saklı paylarını bertaraf kasdı ile hareket ettiğinin kabulü ile tenkis hükümleri çerçevesinde inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken kasdın değerlendirilmesinde yanlışa düşülerek isteğin reddi Usul ve Kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın uykarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, 13.11.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.