 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1986/8787
K: 1986/9191
T: 23.10.1986
DAVA : (Y.E.B.) adına velayeten (E.K.) ile (K.B.) arasındaki nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle; evrak okunudu, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, Medeni Kanununun 306/2. maddesi uyarınca velayeti davacı anneye verilen evlilik dışı müşterek çocuk için davalı babadan iştirak nafakası alınmasına ilişkindir.
Gerçekten baba hanesinde kayıtlı bulunan ve halen İngiltere'de eğitim ve öğretim gören dava konusu 5.8.1968 doğumlu (Y.E.) için aylık 2 000 000.-lira nafakaya karar verilmesi istenilmiş, mahkemece 1 200 000.- lira iştirak nafakası ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmedilen nafaka hem dosya içeriğine ve hem de iştirak nafakasının genel nitelik ve kapsamına göre fahiş bir miktarda tayin ve tesbit edilmiştir. Şöyleki:
1 - Söz konusu velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf buna rağmen kendi maddi ve ekonomik olanakları ölçüsünde müşterek çocuğun başta bakım ve barındırma olmak üzere her türlü okul,eğitim ve gelişme giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın parasal olanakları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdii olunmuş tarafın bu görev sebebiyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur.
2 - Nevar ki, nafaka miktarının belirlenmesine esas alınması gereken ister bakım ve barındırma isterse okul, eğitim ve gelişme giderlerinin özenti ve aşırılığa kaçmadan, doğru, makul ve gerçekçi sınırlar yaşam, gelişim ve eğitim çizgisinin gözden uzak tutulması ve nihayet kişisel ve aşırı istekler ile toplumun lüks ve fantazi kabul edebileceği ihtiyaçlar için velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklere maruz bırakılmaması gerekmektedir.
3 - Her anne ve baba, çocuğun en iyi şartlarda yetişmesini ve en iyi eğitim görmesini, hiçbir şeye gereksinme duymamasını ve herşeye sahip olmasını ister. Bu duyguyu ve evlat sevgisinin derinliğini anlamamak olanaksızdır. Ancak istekler ve gereksinmeler sınırsız değildir. Her güzel ve iyi şeyin mutlaka daha güzeli ve iyisi vardır. Böyle durumlarda makul ve insaflı, gerçekçi olmak sınırı ve ölçüyü doğru belirlemek kaçınılmazdır. Hele ana ve babaların kendi aralarındaki uyuşmazlıklar için çocukların durumlarını ve gereksinimlerini istismar etmekten önemle kaçınmaları gerekir.
4 - Bugün Türkiye'de hemen her kademede özel ve resmi, ciddi, önemli ve başarılı sayısız eğitim kurumu vardır. Hele üneversite öncesinde yurt dışında eğitim olanağı aranması ülke ve dünya gerçeklerine aykırıdır. Özetle dava dilekçesinde "Dünyaca da meşhur olan ve çok iyi tanınan ve belli bir seviyenin üzerindeki ailelerin çocuklarını tahsil ettirdikleri" İngiltere'deki bir okula dava konusu küçüğün gönderilmesi zorunluluğunu anlamak ve benimsemek kolay bulunmamaktadır. Hele bu gönderme küçüğün ana, bakım ve şekatine ihtiyacı olduğu bir dönemde (dava tarihinden 7-8 sene önce) 09-10 yaşında bulunduğu bir çağda yapılmışsa böyle bir eğitimin gerekliliğinin savunulması daha da zor olmaktadır. Bütün bunlara rağmen iyi niyetli davacı annenin verdiği kararın sonucu 7-8 senedir yurt dışında eğitim gören dava konusu müşterek çocuk için davacı annenin kendi parasal olanaklarına dayanarak bilirkişi raporunda öngörülen 16.800.000.-lira tutarındaki gerçekleştirdiği harcamayı önemsememek ve davacıyı bir anne olyarak takdir etmemek imkansızdır. Nevar ki davacının bu kararının sonuçlarına da katlanması zorunludur. Türkiye şartlarında lüks hatta fantazi sayılabilecek ve asla gerekli olmayan öğrenim ve yetiştirme tarzının bedelini böyle bir karardan, bilgisi ve muvafakatı olmayan davalı babaya ödetmek adalete uygun düşmemektedir. Bütün bu sebeplerle yurt ve dünya gerçekleri bir yana bırakılarak ve yalnızca davalının maddi, olanaklarının fazla bulunması olgusuna dayanılarak 1.200.000.- lira gibi kabul edilemez fahiş bir mikta nafakaya hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup yurt içi eğitim ve öğretim şartları gözden uzak tutulmadan normal ve adil bir miktar nafakaya karar verilmesi bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple (BOZULMASINA), 23.10.1986 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.