 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1986/108
K: 1986/1857
T: 24.02.1986
DAVA : 1 - Küçük Ç.'nın davacı B. ile davalı M.'in evlilik dışı ilişkisinden meydana geldiği dosyaya toplanan delillerden anlaşılmış bulunmasına göre davalı M. vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - Dosyadaki yazılardan, davacı B. ile M.'in evlilik dışı ilişkiye başladıkları, özellikle, davacı annenin Ç.'ya hamile kaldığı sırada davalının bir başkası ile evli bulunduğu gerçekleşmiştir. Anayasa Mahkemesi kararı ile münasebeti cinsiye sırasında evli olan erkeklerin evlilik dışı ilişkilerinden meydana gelen çocuklarının tüm neticeleri ile birlikte babalığına hükmedilmesi imkanı getirilmiş ise de, bu halde dahi, çocuğun M.K. 310 /b. maddesinin birinci bendinde yazılı koşullarda meydana gelmiş olması şarttır. Olayın ispatlanış şekline göre, babanın anne ile olan ilişkisinin cürüm teşkil etmediği ve nüfuzunu kötüye kullanmak sureti ile de meydana gelmediği anlaşılmıştır. Diğer bir koşul olan evlenme vaadinin gerçekleşip gerçekleşmediğine gelince: Evlenme vaadinin kabulü için, babanın evli olması sebebi ile tarafların o anda evliliğinin mümkün olup olamıyacağı önemli bulunmamaktadır. Davacı anne, babanın evli olduğunu saklaması nedeni ile, bu durumu bilmiyorsa babanın evlenme vaadinin ciddiyetine inanmasında anneyi iyiniyetli kabul etmek gerekir (M. Arsebük - M.H. Sh. 482 ve dipnot 128). Ne varki, davacı anne davalı babanın evli olduğunu biliyorsa artık davacının iyiniyetinden söz edilemez.
Dava dilekçesinde de belirtildiği gibi, olayda davacı B., evli olduğunu bile bile davalı ile ilişkide bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı ... olarak genelde bir hukukçu ve özellikle de babalıkla ilgili kanunun hükümlerini bilen bir kimse olup, boşanmanın taraf iradesi ile gerçekleşmeyeceğini, boşanmanın bir alacak davası gibi kabul ile sonuçlanamayacağını bilecek durumdadır. Davalı, mutlu bir evlilik özlemi içinde davacıya evlenme vaadinde bulunmuş olsa bile, davacı bu vaadin ciddiyet ve samimiyet derecesini ölçecek nitelikte bir kimse olmakla iyi niyetle buna inandığını ileri süremez. Onun için davacının, evlenme vaadine inanarak ve buna güvenerek davalı ile cinsel ilişkide bulunduğu iddiası kabul edilmesi mümkün değildir. Bu itibarla, davalının tabii babalığına hüküm verilmesi gerekirken kanun hükümlerinin yorumunda ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek bütün neticeleri ile birlikte babalığa hükmedilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır (Y. 2. H.D. 28.12.1965-5902-6341 ve 29.9.1975-6415-9288 sayılı kararı).
3 - Davalının nafakanın miktarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; davalının dosyaya göre gerçekleşen sosyal ve mali durumu karşısında takdir olunan nafaka miktarı, günün ekonomik koşulları da dikkate alındığında, fahiş sayılamıyacağından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
4 - Manevi tazminat isteğinin reddine ilişkin davacının temyiz itirazlarına gelince: yukarıda 2. bentte yazılı sebeplerden dolayı, manevi tazminata hükmedilmesi için, M.K. 305 ve 310. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiş olmakla davacının manevi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının da reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, 1. bentte oybirliği, 2, 3 ve 4. bentte oyçokluğuyla ve duruşma için takdir olunan onbirbin lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine 24.2.1986 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Nafaka ihtiyaçların karşılanmasına yeter olmalıdır. Gereğinden çok nafaka takdiri, bir servetin haksız yere başkasına aktarılmasına yol açar. Nafaka yükümlüsünün diğer mirasçılarının dolaylı olarak miras paylarını azaltır. Onun için miktar tespit edilirken açıklanan ilkeler gözden uzak tutulamaz.
Çocuğun yaşı ve gerçek ihtiyaçları ile ekonomik şartlar karşısında çocuk yararına takdir edilen nafaka fahiş olup özellikle az önce belirtilen ilkelere ters düşmektedir. Onun için uygun miktarda nafaka takdir edilmek üzere hükmün bozulması düşüncesindeyiz. Bu itibarla çoğunluğun nafaka konusundaki görüşüne katılmıyoruz. Hükmün açıklanan sebeple bozulması düşüncesindeyiz.