 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1986/5656
K: 1986/7761
T: 30.06.1986
DAVA : Taraflar arasında görülen davada; davacılar, dava konusu 15 parsel sayılı taşınmazı 22 milyon liraya davalılara sattıklarını, satış bedelinden 4 milyon 900 bin lirayı aldıklarını, ancak bedelin geri kalan kısmının ödenmediğini, Bakırköy Dördücü Asliye Hukuk Mahkemesi'nce Borçlar Kanununun 106. maddesi uyarınca davalılara süre tayin edildiği halde ödemeye yanaşmadıklarını ileri sürerek akdin feshini, edimlerin karşılıklı olarak iadesi suretiyle iptal ve tescil istemişlerdir.
Davalılar, olayda akdin feshi koşullarının oluşmadığını, özellikle Borçlar Yasasının 211 ve 217. maddeleri uyarınca hakkının saklı tutulmamış bulunduğunu savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar süresi içinde ve duruşmalı olarak davalı kooperatif tarafından temyiz edilmekle; dosya incelenerek, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, BK.nun 106. maddesine dayanan akdin feshi ve ondan kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacıların dava konusu taşınmazı tapuda satış suretiyle davalılara temlik ettikleri, satış bedelinden 4.900.000 lirası ödendiği halde, davalıların geri kalan 17.100.000 lirayı ödemedikleri, Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile verilen uygun mehilin de semeresiz kaldığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Borçlar Yasasının 106. maddesi uyarınca karşılıklı taahhütleri kapsayan bir akitte iki taraftan biri mütemerrit olduğu takdirde diğeri borcun ifa edilmediği takdirde alacaklı, borcun ifası ile birlikte gecikmeden doğan zararını veya akdin ifasından vazgeçerek, ifa edilmemesinden doğan zararını dava edebilir, ya da akdi feshedebilir. Bu maddenin akdin feshi dışındaki hükümlerinin satım akdinde de uygulanacağı kuşkusuzdur. Ne var ki, satım akdinden dönülmesi, başka bir söyleyişle akdin feshi yönüne gidilmesi Borçlar Yasasının 217. maddesi uyarınca taşınmaz mal satışlarında da uygulanması gereken aynı Yasanın 211. maddesindeki özel hükümle ayrı bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Anılan maddenin son fıkrası uyarınca satılan mal alıcıya teslim edilmişse, satıcı fesih hakkını açıkca muhafaza etmiş olmadıkça satımı feshedip satılanı geri alamaz. Bu hüküm Borçlar Kanununun 106. maddesindeki genel kuralın bir istisnasını teşkil ettiği devamlılık kazanan yargısal uygulamalar ve bilimsel görüşler gereğidir. Uyuşmazlık konusu satış akdinde davacıların satılan taşınmazı davalılara temlik ve teslim ederken fesih haklarını saklı tutmadıkları anlaşıldığına göre davalıların satış bedelinden bir kısmını ödemekte temerrütleri nedeniyle borcun ifası ile birlikte gecikmeden doğan zararları veya akdin ifasından vazgeçerek ifa edilmemesinden doğan zararları veya istemek hakları varsa da akdin feshi yönüne gitmeleri olanaksızdır. Yanlar arasında önceden görülen dava sonunda verilen kararla 17.100.000 lira bakiye satış bedelinin Şubat 1985 ayı sonuna kadar ödenmemesi halinde davacıların Borçlar Yasasının 106/2. maddesindeki hakları kullanabilmeleri hükme bağlanmışsa da bu hükmün yasasının öngördüğü ifayı isteme ve tazminat hakları ile ilgili olduğunun ve amir hüküm nedeniyle kullanılma olanağı bulunmayan fesih hakkını kapsamadığının kabulü zorunludur. Mahkemece, bu yönler dikkate alınmayarak yazılı olduğu üzere feshi önleyen hükmün taşınır mal satımı ile ilgili olduğundan ve önceki karar gereğince davacıların akdi fesih hakları bulunduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. Mümeyyiz davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), gelen temyiz eden vekili için 11.000 lira duruşma vekalet ücretinin temyiz edilenden tahsiline ve peşin harcın iadesine, 30.6.1986 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.