 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1986/14497
K: 1987/2124
T: 27.01.1987
DAVA : Taraflar arasında görülen davada:
Davacı hazine, tapulamaca davalılar adına tesbit edilen 269 ve 270 parsellerin hazineye ait kaydının değişebilir sınır olduğundan bahisle tapuların iptali ile kayıt miktarı fazlasının hazine adına tesciline, davalıların elatmalarının önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkeme, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Karar davacı hazine vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava konusu 269 ve 270 parseller tapulamaca tapu kaydına dayanılarak 1963 tarihinden davalılar adına tesbit edilmiş, bu tesbite hazine adına mal müdürü yerine milli emlak memuru tarafından ibraz edilmiştir. İtirazı inceleyen tapulama mahkemesi 30.3.1970 tarihinde gerekli kararın tapulama komisyonunca verilmesi için dosyayı tapulama müdürlüğüne göndermiş, tapulama komisyonu da itiraz eden maliye memurunun yetkisiz olduğundan sözederek 25.10.1971 tarihinde tesbit gibi tescile, hazinenin genel hükümler çerçevesinde dava açmakta muhtariyetine karar vermiştir. Komisyon kararı kesinleşerek 14.12.1971 tapu sicilinde kayıt oluşmuş ve temyize konu ipatal davası da 14.6.1979 tarihinde açılmıştır. Tapulamaya müsteniden tesis olunan tapu sicillerinde belirtilen haklar tescilleri tarihinden itibaren on yıl geçtikten sonra tapulama öncesi sebeplere dayanılarak itiraz edilemiyeceği ve dava açılamayacağı 766 sayılı Tapulama Yasası'nın 30. ve 31/2. maddeleri hükmü gereğidir. Yetkisiz kişinin itrazı üzerine yargılamanın uzamasında davacının kusurlu sayılamayacağı 766 sayılı Tapulama Yasası'nın 30 ve 31/2. maddeleri hükmü gereğidir. Yetkisiz kişinin itirazı üzerine yargılamanın uzamasında davacının kusurlu sayılamayacağı, bu haller 766 sayılı Tapulama Yasası'nın 31/2. maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin tapulama komisyonu kararından itibaren başlayacağının kabulü zorunludur. Açıklanan bu ilke H.G.K.'nun 31.5.1985 gün ve 1-795/531 sayılı kararında da açıkça vurgulanmıştır. Hal böyle olunca, davanın süresinde açıldığının kabulü ile tarafların idia ve savunmaları çerçevesinde davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken on yıllık hakdüşürücü süreden sözedilerek reddedilmesi isabetsizdir. Davacı hazinenin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerdeen ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.1.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.