Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1986/1305
K: 1986/2345
T: 03.03.1986
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul 3. Asl. Hukuk Hakimliğinden verilen 11.6.1985 gün ve 463-269 sayılı hükmün onanmasına dair verilen 21.10.1985 gün ve 10060-11344 sayılı kararın süresi içinde tashihen tetkiki davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Beşiktaş Bebek mahallesi, Dilhayat Sokağında kain 66-68 pafta, 626 ada, 287 parsel sayılı 699.70 m2 miktarlı kagir apartmanın 1/4 arsa paylı 2. kat 3 no'lu dairesinin tamamı (B.H.) adına kayıtlı iken 23.6.1970 tarihinde 1/3 er hisse ititbariyle (İ.), (A.) ve (M) adlı üç kardeşe satılmıştır. Bunlardan (İ.) 1977 yılında ölmüş, davacı olan karısı (A.) ile küçük (N.)'i bırakmıştır. Bu üç kardeşin İstanbul ve Rize'de paydaş oldukları başka taşınmaz malları da vardır.
Kardeşlerden (İ.)'in mirasçıları olan davacılar, yukarda tanımlanan apartman dairesinde paydaşlığın giderilmesi için İstanbulda dava açmışlardır. Davalı olan diğer iki kardeş (A.) ve (M.) yetkisizlik itirazlarını mahkemeye kabul ettiremeyince (H.U.M.K. 13) davacı (A.)'e sulh vaadi ile davasını müracata bırakmışlardır. (İst. 7. S. H. 1983/74) Geçen uzun zaman içinde anlaşmaya varılmayınca davacı () ikinci defa aynı mahkemede (1984/613) aynı davayı açmıştır. Dava dilekçesi de 23.5.1984 günü davalılara tebliğ olunmuştur.
Davalı olan iki kardeş (A. ve M.) bu kez dava konusu apartman dairesindeki 1/3'er paylarının intifa haklarını kendi üzerlerinde bırakıp çıplak mülkiyetlerini 4.6.1984 tarihinde vekilleri aracılığı ile reşit olan diğer davalılara hibe etmişlerdir. Bu davalılardan (H.) ve (M.)'nın karısıdır. (M.)'nın o tarihte reşit çocuğu yoktur. Çıplak mülkiyet paylarının hibe işlemi, ortaklığın giderilmesine ilişkin dava dilekçesinin (A.) ve (M.)'ya tebliğinden on gün sonra gerçekleştirilmiştir. Dava dosyasına belgeler ve layihalarla yansıyan maddi olay bundan ibarettir ve taraflar arasında da uyuşmazlık konusu değildir.
(Davacı (A.) kendisine esaleten, küçük kızı (N.)'e velayeten temyize konu bu davayı açmıştır.)
Davalı (A.) ve (M.)'nın paylarına ati intifa haklarını üzerlerinde bırakarak çıplak mülkiyetlerini en yakınlarına hibe etmelerinin izalei şüyu davasını akamete uğratmak, davayı Rize'ye çekme, gibi kötü niyete dayandığını, bu işlemin kendilerine zarar verdiğini, ihaleye çıkarılacak böyle bir taşınmazı kimsenin satın almayacağını, hakkın kötüye kullanıldığını, M.K.'nun 2. maddesinin bu hakkı korumayacağını, aynı yasanın 624. maddesinin de nazara alınması gerektiğini ileri sürmüş, hibe işlemi ilebu işleme dayanılarak tesis edilen tapu kayıtlarının iptalini ve eski hale getirilmesini istemiştir.
Yasadan doğan haklarını kullandıklarını, kötü niyetli olmadıklarını, davacının bu konuda bir delil gösteremediği, taşınmazın izalei şüyu ihalesinde satışına yasal bir engel bulunmadığına, davacı için mevcut olacak zararın kendileri için de sözkonusu olacağını savunmuşlardır.
Yerel mahkemece, mülkiyet hakkının istenildiği şekilde kulanılabileceğini, davalıların tasarruflarının davacıyı izrar etmek kastı ile yapıldığını düşünülemiyeceğini, ortak kabili taksim olmayan bir bağımsız mesken bulunduğunu, taksim edilebilecek bir taşınmazın, taksim edilemez hakkını alıkoyarak çıplak mülkiyeti satmaya yetkisi olduğunu, böyle bir işlemde özel maksat aranmayacağını belirterek davanın reddine karar verilmiştir.
Dairece a) Çıplak mülkiyet paylarının temlikini önleyecek bir hüküm bulunmadığı, b) taşınmazın intifa hakkı ile yükümlü olarak ortaklığının giderilebileceği gerekçeleriyle red hükmünün onanmasına karar verilmiştir.
Davacılar vekilinin karar düzeltme isteği üzerine bu kez yeniden yapılan inceleme ve müzakere sonunda onama kararının yanılgıya dayandığı anlaşılmıştır. Şöyle ki;
Yargıtayın 14.3.1960 tarih ve 1/3 sayılı içtihadı birleştirme kararına göre, "satışın intifa hakkı ile yükümlü olarak yapılması zorunludur. Taşınmazın üzerinde intifa hakkı yokmuş gibi satılması ve intifa hakkının satış bedelinden bu hak ile takyitli ihsseye isabet edecek satış bedeli üzerine intikali mümkün değildir. Böyle bir halin kabulü, intifa hakkı sebebini M.K.'nun kendisine tanıdığı bir haktan yani hakkının taalluk ettiği gayrimenkulden istifade hakkından mahrum etmek demek olur ki, bunun tervici doğru olamaz...
O halde bu davada satış bedelinden intifa hakkına düşecek paranın bankaya yatırılması ve intifa hakkı sahibinin faizden yararlandırılması olanağı yoktur. Taşınmaz mutlak şekilde intifa hakkı ile yükümlü olarak satılabilecektir. Bu yön mahkemenin de, davalıların da kabulündedir. Yasada başka alternatif yoktur.
O halde bu davada satış bedelinden intifa hakkına düşecek paranın bankaya yatırılması ve intifa hakkı sahibinin faizden yararlandırılması olanağı yoktur. Taşınmaz mutlak şekilde intifa hakkı ile yükümlü olarak satılabilecektir. Bu yön mahkemenin, de davalıların da kabulündedir. Yasada başka alternatif yoktur.
Dava konusu apartman dairesi ortaklığın giderilmesine ilişkin karar gereğince ihaleye çıkarıldığı takdirde bu taşınmazı satın almak isteyen kişi, intifa hakkının yasa gereği ölümle sona ereceğini, intifa sahiplerinin ise genç sayılacak insanlar olduğunu, oysa taşınmazı yararlanmak için, yani bu apartman dairesinde bizzat oturmak ya da kiraya vermek yahut bekletip karıyla satmak için almak istediğini düşünecek ve ihaleden çekilecektir. Aksine bir düşünce insan tabiatına, hayatın gerçeklerine aykırı hayali, şekilci ve varsayım olmaktan başka bir anlam ifade etmez. Hiç bir akıl sahibi, yararlanmasına olanak bulunmayan bir taşınmaza para yatırmaz. Davalıların "2/3 pay bizimdir. İhalede taşınmaz ucuza satılırsa biz daha çok zarar görürüz" yolundaki savunmaları asla inandırıcı değildi. Onlar kendi çıkarları için önlemi almışlardır. İcra ihalesine kimse katılmayınca davacılara ait 1/3 payı elbette ucuza, hatta keyiflerince teklif ettikleri bedelle satın alma kombinezonunu kurmuşlardır. İntifa hakları çocukları, yeni müstakbel mirasçıları üzerinde olduğu için hiçbir endişeleri yoktur.
İşte davacı da, taşınmazın bu hukuki durumu ile izalei şüyu ihalesine zorladığı takdirde davalılar tarafından yasalar içinde örülen ağa düşeceğini ve zarar uğrayacağını dava süresince anlatmaya çalışmıştır.
Mülkiyet hakkı sahibinin malını istediği gibi tasarruf edeceği, payın intifa hakkı ile yükümlü olarak da satılmasına engel bulunmadığı konularında gerek mahkeme ile Daire arasında, gerekse taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Yalnız mahkemenin "mülkiyet hakkı istenildiği şekilde kullanılır" yargısı hemen kabul edilemez. Mülkiyet hakkı sınırsız değildir. Örneğin M.K.'nun 661. maddesine göre "bir kimse mülkünü kullanırken komşusuna karar verecek her türlü taşkınlıklardan çekinmeye mecburdur." M.K.nun genel kural getiren 2. maddesine göre de, "Herkes haklarını kullanmaktan ve borçlarını ifade hüsniyet kaidelerine riayetle mükelleftir. Bir hakkın sırf başkasını izrar eden suistimalini kanun himaye etmez. Bir hakkın doğumu için hüsniyet, yasanın ihlam etmediği, hiçbir vechile vazgeçmediği bir şarttır.
İşte bu davada bütün uyuşmazlık bu noktada odaklaşmıştır. Davalıların çıplak mülkiyet paylarını çocuklarına hibe etmelerine elbette yasal engel yoktur. Satış haklarını kullanmışlardır. Ne var ki, bu yasal haklarını iyi niyetle mi, yoksa davacıya zarar vermek için mi kullanmışlardar? Çözülecek olan düğüm budur. Yukarıda açıklandığı gibi düğüm bu davada hiçbir kanıta ihtiyaç göstermeden çözülmüştür. Hayatın olağan akışı, insan tabiatı, yaşam gerçekleri davalıların iyi niyetle hareket etmediklerini, kadın olan davacıyı ihalede zarara sokmayı, diğer izalei şüyu davaları için İstanbul'dan kendi oturdukları Rize'ye gelip gitmeye zorlamayı amaçladıklarını açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Davalıların "yasal hak" savunmaları şekilcilikten başka bir şey değildir. Hak vardır, fakat bu hak iyi niyetle kullanılmamış, bir paydaşlığın giderilmesi davası tam anlamıyla akamete uğratılmış, davacının hakkına zarar vermek için yani şeklen yasalara uyğun bir tertip hazırlanmıştır. Uygulamada eşine az rastlanan bu olay hakkın suistimaline tipik bir örnek teşkil edecek niteliktedir.
Mahkemenin "davalılar tarafından yapılan tasarrufun davacıyı izrar etmek kastı ile yapıldığı düşünülemez" yolundaki gerekçesi soyut ve hayatın gerçekleşmesine, olayların akışına ve dosya içeriğine aykırı, dayanaktan yoksun bir yargıdır. Aksine, davalıların yasal şekiller arkasına sığınarak davacıyı izrar ettikleri düşüncelerin sentezi olmuştur. Şöyle ki:
1 - Davalı (M.) ve (A.)'ın paydaşlığın giderilmesi davasından hemen sonra paylarının intifa haklarıyla çıplak mülkiyetlerini ayırmaları,
2 - Çıplak mülkiyet paylarını çocuklarına hibe etmeleri,
Paydaşlığın giderilmesi davasını akamete uğratacak niteliktedir.
3 - Paydaşlığın giderilmesine karar alınsa bile ihalesine dışardan kimsekatılmayacağı için davalılar, davacıya ait payı ucuza alabilme imkanını yaratmışlardar. Bu halin davacıya zarar vereceği kuşkusuzdur.
4 - Davalılar M.K.'nun 2. maddesine aykırı davranmışlardır.
5 - İddiayı olaylar doğrulayıp kanıtlamıştır. Başkaca delil aramaya ihtiyaç yoktur. Davanın kabulü gerekir.
SONUÇ : Davacılar vekilinin karar düzeltme isteği yerindedir. Kabulü ile dairenin yanılgıya dayanan 20.10.1985 günlü onama karar düzeltme yoluyla ortadan kaldırılmasına ve yerele mahkeme hükmünün yukarda açıklanan nedenlerden ötürü Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin harcın iadesine 3.3.1986 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini