 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1986/9494
K: 1987/9307
T: 28.12.1987
DAVA : Davacı Raşit ve arkadaşları tarafından, davalı Şerife ve arkadaşları aleyhine 21.5.1985 gününde verilen dilekçe ile miras taksim sözleşmesine dayanarak tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda, davanın kabulüne dair verilen 8.4.1986 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Selahattin vekili tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı taraf, Osmaneli Selçuk Köyü'nde kâin ve tapunun 8.4.1985 gün 2,.3,4 sayılarında kayıtlı taşınmazların mirascılar arasında yapılan taksiminde murisleri Fatma'ya kaldığı ve daha önce senetsizden açılan tescil davasının yargılaması sırasında ileri sürüldüğü halde mahkemece buna itibar edilmediği, idida etmiş ve davalı Şerife'ye ait 160/640 payın davacılar ile davalı Selahattin ve diğer dava dışı tapu paydaşları adına hisseleri nisbetinde tescilini talep etmişlerdir.
Davalı Şerife davayı kabul ettiğini, davalı Selahattin ise kesin hüküm mevcut olduğundan bahsile davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü, davalı Selahattin vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında çözümü gerekli hukuki sorun, olayda kesin hüküm bulunup bulunmadığının tesbitinden doğmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekmektedir ki, HUMK.nun 237. maddesinde sözü edilen kesin hüküm dava şartlarındandır. Başka bir deyimle bir davanın dinlenebilmesi için, müddeabih daha önce kesin bir hükümle halledilmemiş olmalıdır. Kesin hüküm teşkil eden husus artık yeni bir dava konusu yapılamaz. Kesin hüküm amme intizamının bir isteğidir. Mahkemece re'sen nazara alınacaktır. Kesinlik kararın yalnız hüküm fıkrasına şâmildir. Getirtilip incelenen tescil davasına ait dosya ve karar söz konusu HUMK.nun 237. maddesinde yazıl koşulları içermektedir. Zira; taraflar, konu ve davanın dayanağı vakıalar itibariyle her iki davada ayniyet bulunmaktadır. Taksim iddiası ilk davada kabul edilmemiş ve dava konusu taşınmazlar Hesna mirascıları adına tescil edilmiştir. Yani, eldeki davada ileri sürülen tescil istek ve biçimi ile ilgili uyuşmazlık halledilmiştir. Bunun yeniden ele alınması kabil değildir. Davalı Şerife, tapuda kabul ettiği şekilde pay devri ile istenilen sonuca varabilir. Ancak bu yön yeni bir dava nedeni olamaz. Davalı Şerife'nin, davayı kabulü bu neticeyi etkilemez. Diğer davalı Mümeyyiz Selahattin , kesin hüküm itirazında bulunmuş ve bunu bu kez verilen hükme de yöneltmiştir. Dava koşulları olmayan bir davanın görülmemesi asıldır. Anılan kabul beyanını davalı Şerife'nin aleyhindeki hükmü temyiz etmemiş olması gözönünde tutularak ve diğer davalının temyizi ise göz ardı edilerek hükmün onanması düşünülemez. Bu itibarla temyiz itirazlarının kabulü ile davanın reddi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, bozmada oybirliği ile ve gerekçede ise oyçokluğu ile 28.12.1987 gününde karar verildi.