 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1986/6425
K: 1987/821
T: 05.02.1987
DAVA : Taraflar arasındaki satış vaadine dayalı senet iptali davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen hükmün, Dairemizin 6.5.1986 gün ve 1985/7787-1986/3066 () sayılı ilamıyle bozulmasına karar verilmiştir. Süresi içinde Ahmet Remzi vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Ahmet Remzi tarafından açılan satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil davasına verilen cevapta bu sözleşmenin borç alınan paranın teminatı olarak düzenlendiği savunulmuştur. Böyle bir savunma, tarafların gerçekte taşınmaz alım-satımı konusunda iradelerinin birleşmediğini, olayda muvazaa bulunduğunu ifade eder.
Özer tarafından açılan karşılık davada ise taşınmazın gerçek değeri ile satış bedeli arasında açık bir nisbetsizlik mevcut olduğundan ve mali muzayakadan istifade ile bu nisbetsizlik meydana getirildiğinden gabin sebebile sözleşmenin iptali istenmiştir. Bu iddia, tarafların gerçekte taşınmaz alım-satım konusunda iradelerinin birleştiği, ancak satıcının mali muzayaka haline bulunmasından alıcının yararlanmak suretile taşınmazın hakiki değerinden çok düşük bir bedelle satışa konu edildiği hususunu içerir.
Görülüyor ki Özel, asıl davada gerçek alım-satım vaadi sözleşmesinin hiç yapılmadığını ileri sürülmekte, karşılık davasında ise gerçek alım-satım vaadi sözleşmesinin yapıldığı ve fakat gabinle malul olduğunu belirtmektedir. İddia ve savunma tutarsızdır. Birbiri ile bağdaşmamaktadır.
Taşınmaz alım-satımı konusunda gerçekte bir akid yapıldığını karşılık davası ile kabul eden kimsenin artık asıl davadaki muvazaa savunmasına itibar edilemez. Bu nedenle Özer'in muvazaa konusunda dinlettiği tanıkların, kabulü aşan sözleri bir değer ifade etmiyeceği gibi savunmada sözü edilen senetler de dikkate alınamaz. kaldı ki, bir an için savunma gözönünde tutulsa dahi 10.4.1984 günlü bozma kararı gereğince incelenen senetlerin tanzim tarihleri satış vaadi sözleşmesinden ikibuçuk ay sonradır. Özer'in ihtiyacı olduğunda aldığı borç para için senet vermiş olması, bu senetlerin satış vaadi sözleşmesiyle ilgili bulunduğunu kabule neden teşkil etmez. Bu ilgiyi belirten dosyada hiçbir delil yoktur. O halde aslında muvazaa savunması da yersizdir. Yukarıda belirtildiği gibi gabin keyfiyeti üzerinde durmak gerekir. İvazlar arasında açık bir nisbetsizliğin bulunması takdirinde bu hal başlıbaşına sözleşmenin iptaline sebeb olamaz. Ayrıca muzayaka hali, hiffet veya tecrübesizlik sonucu olarak alıcının bundan istifade ile gabini meydana getirmesi icabeder. Dava dilekçesinde Özer'in hiffet veya tecrübesizliği ileri sürülmemiş, muzayaka hali dile getirilmiştir. Özer'in gösterdiği tanıklardan Orhan 25.10.1982 günlü oturumdaki ifadesinin son kısmında davacı vekilinin talebi üzerine kendisinden sorulduğunda (Davalının muzayaka hali söz konusu değildir) demiş, yine kendi tanığı Recep 9.12.1982 günlü oturumda (Davalı servet sahibi bir insandır) demek suretiyle muzayaka durumunun olmadığını ortaya koymuşlardır. Dosyadaki diğer ifade ve belgelerden Özer'in İstanbul'un muhtelif semtlerinde dersaneleri, taşınmazı ve mersedes arabası olduğu anlaşılmaktadır. Gerek bu dersanelerin işletilmesi, gerek yeni teşebbüsleri için zaman zaman nakde ihtiyaç duyulması Borçlar Kanunun 21. maddesindeki anlamda muzayaka hali olarak kabul edilemez. Öte yandan, Ahmet Remzi'nin Özer'in muzaya halinden yararlanarak kendisini böyle bir sözleşme içine sokması halinde gabinden sözetmek mümkün olur ki buna dair dosyada hiçbir delil yoktur. Şu halde, anılan yasa hükmü itibariyle aranması gereken koşullar olayımızda bulunmayınca gabin sebebiyle senet iptali davası da dayanaksız kalır.
Gerek mahkeme kararında yazılı gerekçeler, gerekse yukardaki açıklamalar karşısında hükmün onanması gerekirken Dairemizce bozulduğu anlaşıldığından karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemiz kararının düzetilmesi icabetmiştir.
SONUÇ : Belirtilen nedenlerle Ahmet Remzi vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin yukarda gün ve sayısı yazılı bozma kararının kaldırılmasına ve hükmün yazılı gerekçelerle (ONANMASINA), onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 5000 lira vekalet ücretinin Özer'den alınarak Ahmet Remzi'ye ödenmesine, 5.2.1987 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davalı özer ticarethane olarak kullandığı taşınmazını satış vaadinde bulunur. Tescil istemine karşı, gerçek satış olmadığı, alınan borcun teminatı olarak sözleşmenin düzenlendiği savunulur ise de, gabin nedeniyle sözleşmenin iptali de dava edildiğinden Özer'in muvazaa savunmasına bu nedenle itibar edilmemiştir.
Davalı dershane olarak kullanılan yerin bir parçasını yani ticarethanesini satış vaadinde bulunduğuna, ticari hayatta tüccarın öz sermayesine de dönerek sıkıntısından kurtulabileceği düşünülürse de bir müddebbir kişinin 6,5 milyon piyasa değerli gayrimenkulünü 3,5 milyona hem de bir misil az fiyatla satmaya kalkması onun nedenli sıkıntı içinde olduğunu göstermeye yeter. Nisbetsizlik açıktır. Davacı davalıya para bularak onun borçlarını ödemesine yardımcı olduğu ve de davalının ona bu yardımlarından dolayı teşekkür ettiği dosyadan kanıtlanmaktadır. Gabinin enfusi şartı; zarar görenin şahsına ait bazı durumlardan istifade edilmesi hadisede vardır. Zaruret içinde kıvranmanın iktisadi mahiyette olması mümkündür (Becker ve v. Tuhr aynı görüştedirler). (Borçlar Hukuku 1. Kısım - Dr. H. Oser ve Dr. W. Schönenberger - 1947 şerhi 189. sayfa).
Bu zaruret içinde kıvranmanın, zarar görenin kusurundan doğmuş olması veya olmaması bir fark meydana getirmez. Davacı, davalının borçlu olduğunu, sıkıntısını bilmekte ve onun bu halinden istifade ederek 6,5 milyonluk malını 3,5 milyon liraya almaktadır, yararlanma olayın içinde vardır. Zarar gören kişi mali müzayakadan kurtulmak için öz sermayesine dönüp onu elden çıkarırken alaın kişiler Borçlar Kanununun 21. maddesini gözardı etmemelidirler. Çoğunluk kararında büyük tecrübeleri olduğu ifade edilen özer'in acaba ne gibi bir sıkıntısı vardıda gidermek için malını bir misli düşük bedelle satmaya razı olduğuna hiç değinilmemektedir.
Davalının müzayaka halinde bulunmasından istifade suretiyle 6,5 milyon lira değerindeki malını 3,5 liraya alan davacının sözleşme tarihine göre aşırı karı Borçlar Kanununun 21. maddesine aykırı davranıştan kaynaklanmaktadır. Zarar gören davalıya gabin nedeniyle sözleşmeden dönme hakkı tanınmalıdır. Bu nedenlerle düzeltme isteğinin reddi düşüncesiyle çoğunluk görüşüne karşıyım.