 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1986/1542
K: 1986/1421
T: 04.03.1986
DAVA : Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü adına kamulaştırılan 25 ve 26 özel kamulatırma parselleri 355 parsel sayılı Devlet Ormanı kapsamında kaldığından kamulaştırma bedelinin davalılara ödenmemesi, muarazalarının önlenmesi, kamulaştırma bedelinin Orman Genel Müdürlüğü'ne aidiyetinin saptanmasını istemeleri üzerine üç davanın birleştirilerek yapılan muhakeme sonunda; Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'nce kamulaştırılan özel 25 ve 26 parsellere ilişkin kamulaştırma bedellerinin Hazineye aidiyetine 25 parselin kamulaştırma bedeline davalı Sadık'ın ve 26 parselin kamulaştırma bedeline davalı Ahmet'in muarazalarının önlenmesine, Orman Genel Müdürlüğü'nün davasının reddine, dair verilen 4.11.1985 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı Orman Genel Müdürlüğü vekili ile davalılar Ahmet ve Sadık vekilleri tarafından istenilmekle; dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava dilekçeleri ve özellikle bu dilekçelerin neticei talep kısmı incelendiğinde görülmektedir ki; Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'nce davalılardan kamulaştırıln 25, 26 kamulaştırma parsel numarası verilen yer için hazine vekili bu taşınmazın tapulamaca 355 parsel numarası altında hazine adına tesbit ve tescil edilen arazinin bir kesimini teşkil ettiğini ileri sürere, Orman İdaresi vekilide orman olduğunu belirterek kamulaştırma bedelinin davalılara ödenmemesini, müvekkili idarelere verilmesini istemektedirler. Diğer bir anlatımla dava, kamulaştırma bedeli üzerindeki çekişmeye ilişkindir.
Mahkemece hernekadar dava konusu taşınmazın orman rejiminden hazine adına çıkarıldığı ve kamulaştırılan yerin hazine adına kayıtlı 355 sayılı parselin bir kesimini teşkil ettiği kabul edilerek kamulaştırma bedelinin hazineye ait olduğunun saptanmasına, Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan davanın reddine karar verilmişse de; keşifte hazır bulundurulan ve Antalya Kadastro Müdürü olduğu anlaşılan fen ehli İsmet tarafından düzenlenen 2.7.1985 günlü rapor ve buna ekli harita iyice okunup izlendiğinde mahkemenin kabul ettiği gibi bir mütalaaya yer verilmediği, aksine dava konusu yerin haritada yeşil ile işaretli orman olduğu ifade edilen istikamette bulunduğu, orman rejimi dışına çıkarılan sahanın ise kırmızı kalemle işaretli bölümü teşkil edip dava konusu yerle ilgili olmadığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına aykırı gerekçe ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir. Kaldı ki, Orman İdaresi vekili gerek dava dilekçesinde gerekse duruşma safahatında kamulaştırma bedelinin taalluk ettiği taşınmazın orman olması sebebile, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü aleyhine yasalara aykırı olarak yapılan kamulaştırma sonucu verilen tapunun iptali ve elatmanın önlenmesi için dava açıldığını ileri sürmüştür. Eldeki dava bedele ilişkin bulunduğuna göre mülkiyet konusu ön mesele teşkil eder. Nitekim, sözü edilen iptal davasının kabulü ile Arsa Ofisi adına mevcut tapu iptal edildiği ve taşınmaz orman olarak bırakıldığı takdirde gerek hazinenin, gerekse orman idaresinin bedele ilişkin bu çekişmelerinin nedeni kalmayacaktır. O halde, Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açıldığı bildirilen 1984/69 esas sayılı tapu iptali ve elatmanın önlenmesi davasına ait dosyanın celbi ve tetkiki ile özetinin tutanağa geçirilmesi ve o dava sonucunun beklenmesi gerekir. Öte yandan, davalılar Ahmet ve sadık vekili tarafından Orman İdaresi aleyhine 355 sayılı parselin müvekkillerinin tapulu taşınmazı olduğundan bahsile 1984/1170 sayılı ile Tapulama Mahkemesinde dava açıldığı ve davanın görülmekte olduğu 20.3.1985 günlü oturum tutanağına yazılmış olup Tapulama Müdürlüğünün 10.8.1984 günlü yazısında ise 355 sayılı parselin devlet ormanı olarak maliye hazinesi adına tesbitinin yapıldığı ve tesbitin kesinleşerek Tapu Sicil Muhafızlığına devredildiği bildirilmiş, dosyadaki Tapu Sicil Muhafızlığının 6.7.1984 günlü yazısile gönderilen kayıt örneğinde de 355 sayılı parselin hazine adına tescilli bulunduğu, bunun 10100 m2 sinin 364, 6675 m2 sinin 365 parsellere gittiği belirtilmiş, 21.10.1985 günlü yazıda da 365 sayılı parselin Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü adına kayıtlı bulunduğu gösterilmiş bulunmasına göre bu durumda tapulama tesbiti kesinleştikten, tapuda tescil işlemi yapıldıktan, bahse konu kamulaştırmadan ve buna dayalı olarak ifrazlardan sonra Tapulama Mahkemesinde dava açılmış olması bunun sonucunun beklenmesini gerektirmezse de Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki 1984/69 sayılı dava bir yerde davalıların hukuku ile de ilgili bulunduğundan bu dava sonucunun beklenmesi davalılar yönünden de önem taşır.
Mahkemece bu hususlar gözönünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyizlerin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 6500 lira duruşma vekalet ücretinin hazineden alınarak Orman Genel Müdürlüğü'ne ödenmesine, 4.3.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı Hazine vekili, arsa ofisi tarafından kamulatırılan 26 sayılı parselin, Göynük Köyü 355 sayılı tapulama parseli içinde yer aldığını ve Hazineye ait olduğunu bu nedenle kamulaştırma bedelinin de Hazineye ait olması gerektiğini vurgulayarak, davalının kamulaştırma bedeli üzerindeki muarazasının önlenmesini, bedelin Hazineye ödenmesini istemiştir.
Orman Genel Müdürlüğü, taşınmazın orman olduğu savı ile aynı nitelikde dava açmış ve yerel mahkeme davaları birleştirip Hazinenin isteği doğrultusunda davayı kabul etmiştir.
Tapulama Müdürlüğünün 10.8.1984 gün ve 1763 sayılı cevabi yazısında taşınmazın 26 numaralı kamulaştırma parseli olarak, tapulamaca devlet ormanı olarak Hazine adına saptanan 355 sayılı parsel içinde kaldığı belirtilmiştir.
27.6.1985 günlü keşifte yapılan inceleme sonucu fen bilirkişisinin verdiği 2.7.1985 tarihli rapor ve krokide "yeşil taralı yön ormanlık saha, kırmızı ile taralı yön orman rejiminden Hazine adına çıkarılan saha ve mavi ile taralı kısımda dava konusu parseli göstermektedir." denilmiş ve çekişmeli 26 sayılı parselin orman alanı içinde kaldığı ve halen orman olduğu vurgulanmıştır. Çekişmeli taşınmazın 1744 sayılı Yasa ve 6831 sayılı Yasanın 2866 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesi uygulaması ile orman rejimi dışına çıkarıldığı yolunda dosyada bir belge ve kanıt yoktur. O halde taşınmaz orman sayılan yerlendendir. 355 sayılı tapulama parseli içindedir. 355 parsel orman olarak Hazine adına saptanmıştır.
Orman olduğu kesinlikle belirlenen taşınmazın herhangi bir şahsın zilyetliği altında olduğundan bahisle kamulaştırılması yoluna gidilemez.
Anayasanın 169. maddesi (Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Orman zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez) hükmünü, uyulması zorunlu kesin kural olarak getirmiştir.
6831 sayılı Yasa ile bunu değiştiren 2896 sayılı Yasa aynı nitelikte ve paralel yasaklayıcı hükümleri içermektedir.
Şimdi olayımızda, çekişmeli parselin orman olduğu ve orman dışına çıkarma işlemini belirleyen ve yukarıda sözü geçen yasalar uyarınca bir dışarı çıkarma işlemi yapılmadığına göre bu parselin orman dışına çıkarıldığını nasıl kabul edebiliriz.
Ayrıca, yukarıda belirttiğim Anayasa ve orman yasalarına göre, zilyetlik yolu ile iktisabına imkan bulunmayan ve kesinlikle orman olan taşınmaz için bir şahsın zilyetliğinde olduğu gerekçesi ile yapılan kamulaştırma işlemini geçerli ve yasal olarak benimsemek olanakshızdır. Arsa Ofisinin yasal dayanaktan yoksun kamulaştırma işleminin iptali yolunda idari yargı yerinde açılan davanın sonucunun beklenmesi zorunlu değildir. Şöyleki, taşınmazın orman olduğu kesinlikle saptanmıştır, zilyetlikle iktisabına yasal olanak yoktur. Tapulamaca halen hazine adına orman olarak tesbit ve tescil edilen parselin içindedir. Kamulaştırma dayanaksızdır. bu nedenle kamulaştırma bedeli istenemez ve tartışma konusu yapılamaz. Aksi halde, kamulaştırmayı yasal ve geçerli saymak gibi çelişik bir sonuç doğar ki bu da ormanın zilyetlikle iktisabını ve arsa ofisinin yaptığı kamulaştırmayı kabul edip yasal geçerlilik tanımak gibi, ileride onarılması imkansız, Anayasaya, Orman Yasalarına, Hukuka, Adalete ters, Yargısal ve büyük bir yanılgı olur.
Yukarıda açıkladığım nedenlerle; Orman olduğu ve orman tahdit alanı içinde bulunduğu kanıtlanmış taşınmaz için kamulaştırma bedelinin kime ait olacağını tartışmaya ve bu yolda davayı kabul eden yerel mahkeme hükmünü de idari yargı yerindeki davanın sonucuna bağlı tutmaya imkan yoktur.
Taşınmaz ormandır, bir şahsın zilyetliğinden bahisle, arsa ofisince kamulaştırmasına yasal geçerlilik tanınamaz, kamulaştırma bedeli için bu sebeplerle açılan dava dinlenemez.
Hazinenin ve orman idaresinin bu yolda açtıkları davanın dinlenmesi mümkün olmadığı için, idari yarigı yerindeki davanın sonucunu beklemeye de gerek yoktur.
Açılan davalırın reddedilmesi gerektiği düşüncesindeyim, yerel mahkemenin kabule yönelik hükmünün kesin olarak bozulması gerektiği kanısı ile, çoğunluğun idari yargı yerindeki iptal davasının sonucunun beklenmesi gerektiği yolundaki düşüncesine ve kararına katılmıyorum.