 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1986/349
K: 1986/1674
T: 05.03.1986
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, vekili olan davalının, taşınmaz malını satarken alıcıdan, satış parası yerine karşılığı olmayan çek aldığını, paranın tahsil edilemediğini, davalının gerekli özen ve sadakat göstermeyişinden zarara uğradığını, söz ederek şimdilik 1.000.000 TL.nun ödetilmesini istemiştir.
Davalı, satışın tüm koşullarında davacı ile Ahmet birlikte görüşerek mutabakata vardıklarını, satış muamelesinde kendisinin bir etkisi ve kusuru bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalının satış parasını davacıya vermediği tanık beyanları ile kanıtlanmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve de uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hakimin doğrudan görevidir (HUMK. m. 76).
İşin görülmesinde özen göstermeyen vekil, BK. m. 394/F.1'deki deyimle, vekaleti "usulü dairesinde" ifa etmemiş sayılır. Anılan yasanın 390/F.II. maddesi sadakat ve özenle ifayı kapsar. Madde 389/F.1'de; vekilin kendisine tevdi edilen işi müvekkilinin iradesine uygun olarak yapmakla yükümlü olacağını hükme bağlamıştır. Ayrıca vekil, sadakat borcunun bir gereği, müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak ve ona zarar verecek her türlü girişimlerden kaçınmakla da yükümlüdür. Davacının düzenlediği vekaletnamede, davalı vekile tanınan yetkiler içinde "satış bedellerini talep" sözlerinden bahsedilmesi ile; görülecek işde paraya ilişkin bir sonucun elde edilmesinin ve müvekkile teslimin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla, davalı vekil, hesap verme borcunu, müvekkili davacıya nakit para vermekle ifa etmiş olacaktır. Nitekim dinlenen ve davalının da itiraz etmediği tanık (A.İ.)nin ifadesinde belirtilen, "davalının taşınmaz malı satın alan (A.S.)'den aldığı vadeli çeki, vade tarihine kadar elinde tutması, tahsili için bankaya götürmesi, karşılığı çıkmayınca tanığa vermesi olayda satış parasının nakit olarak davacıya verilmesine ilişkin davacının iradesini doğrulamaktadır. Öte yandan davalının bir teminat ve güvence sağlamaksızın satış parası karşılığı vadeli çeki alması da işinde gerekli dikkat ve özeni göstermediğinin bir kanıtını oluşturur.
Hal böyle olunca, taşınmaz malın satımı karşılığı alınan çekin, karşılıksız kalmasından ve paranın tahsil edilememesinden dolayı davalı vekilin sadakat borcuna aykırı davrandığının ve müvekkilinin inancını kötüye kullandığının kabulü gerekir. Toplanan delillerle, davalının vekalet görevini ifa ederken sadakat ve özen borcunu yerine getirmediğini davacı kanıtlamış, davalı ise özen borcunun yerine getirilmemesi yüzünden istenilen sonucun ortaya çıkmadığını, kusuru olmadığını ispat edememiştir. Bu itibarla davalının sorumluluğu benimsenerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekir. Mahkemece, hukuki tanım ve nitelendirmede; delillerin takdirinde hataya düşülerek "davalının satış bedelini davacıya vermediğine ilişkin iddia sabit görülmemiştir" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usule ve yasaya aykırıdır; hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, istek olursa peşin harcın iadesine, 5.3.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.