 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1986/1770
K: 1986/2340
T: 17.04.1986
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, 3/4 pay oranında malik olduğu menkul ve gayrimenkul mallarını vekil davalı Sami'nin diğer davalıya çok düşük değerle satıp görevini kötüye kullandığını, 2.100.000 TL. zararının doğduğunu söz ederek, davalılardan zincirleme tahsilini istemiştir.
Davalı Kadriye husumet yönünden, Sami ise esastan davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkeme, 370.000 TL. satış parasının Sami'den alınmasına, Kadri'ye hakkındaki davanın husumetten reddine karar vermiştir. Hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - Bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve de uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hakimin doğrudan görevidir (HUMK.m. 70).
İşin görülmesinde özen göstermeyen vekil Borçlar Kanunu madde 394/1'deki deyimle vekaleti "usulü dairesinde" ifa etmemiş sayılır. Yine anılan Yasanın 390/2. maddesinde sadakat ve özenle ifayı kapsar, Vekil, müvekkile karşı vekaleti iyi bir suretle ifa ile yükümlüdür. Ayrıcı Borçlar Kanunu madde 389/1'de, vekilin, kendisine tevdi edilen işi, müvekkilinin iradesine uygun olarak yerine getirmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Vekil, sadakat borcunun bir gereği, müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak ve ona zarar verecek her türlü girişimlerden kaçınmak zorundadır. Vekaletname de tanınan "dilediği bedelle dilediği kişilere satış yetkisi" az yukarda açıklanan yasa maddelerindeki vekilin sorumluluğunu kaldıran sınırsız bir yetki olarak kabul edilemez. Özellikle, böyle bir yetkiye sahip bir vekilin taşınmazı yok pahasına satabileceği ve müvekkilini zarara sokabileceği hiç bir suretle düşünülemez. Vekil, müvekkilinin ön planda gerçek veya muhtemel iradesini göz önünde tutarak iş görmelidir. Vekilin nasıl hareket etmesi gerektiği onun sadakat ve özen borcundan çıkarılır. Vekil işi sadakatla yani müvekkilinin yararlarını en iyi koruyacak biçimde ve özenle görmelidir.
Vekil olan davalı Sami'nin müvekkili davacının taşınmazını gerçek değerinden çok düşük fiyatla sattığı itiraza uğramayan bilirkişiler kurulunun düşüncesiyle belirlenmiştir.
Hal böyle olunca, davacı, davalı vekil Sami'nin vekalet görevini ifa ederken sadakat ve özen borcunu yerine getirmediğini kanıtlamış, davalı ise, özen borcunun yerine getirilmemesi yüzünden istenilen sonucun ortaya çıkmadığını ve kusuru olmadığını ispat edememiştir.
Bu itibarla davalı vekilin sorumluluğu kabul edilerek davacının 3/4 mülkiyet payına tekabül eden taşınmazın gerçek değeri 750.000 TL. sına hükmedilmesi gerekirken 180.000 TL.sı satış parasına hükmedilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın ikinci bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına (BOZULMASINA), davacının diğer temyiz itirazlarının birinci bentte gösterilen nedenlerle reddine, istek olursa peşin harcın iadesine, 17.4.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.