 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1986/1275
K: 1986/1998
T: 03.04.1986
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı, 1982 yılında davalıya traktör remorku ve bıçağını sattığını, satış parasından 800.000 lira alacağı için verilen senetlerin davalı tarafından ödenmemesi üzerine, davalının (H.M.A.) isimli şahıs hakkında yaptığı takip konusu alacağının 1.200.000 lirasını kendisine temlik ettiğini, ancak alacağın tahsil edilmediğini ileri sürerek 1.200.000 liranın davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı, davacıya borçlu olmadığını, traktör satışına aracı olduğunu, alacağın temliki hakkındaki iddianın doğru olduğunu, ne var ki tahsilinin imkansız olmadığını davacının takip görevini yerine getirmediğini, icra dosyasındaki temlik konusu alacağın borçlusunun ödeme gücünün olduğunu, temlik nedeniyle satış isteme yetkisinin davacıya geçtiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkeme, temlik konusu alacağın borçlusuna ait taşınmazların başka alacaklar nedeniyle hacizli olduğundan ve tahsil edilemediğinden dava konusu 1.200.000 liranın davalıdan yasal faiziyle alınmasına karar vermiş ve hüküm davalı yanca temyiz edilmiştir.
Dava konusu alacağın temliki hususunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık temlik konusu alacağın borçlusunun ödeme gücünün mevcut olup olmadığından kaynaklanmaktadır. Davacı, borçlunun tüm malları hacizli olduğundan dolayı alacağın tahsil edilemediğini ileri sürmekte; davalı ise borçlunun ödeme gücü olduğunu savunmaktadır. Oysa dosya içeriğine göre dava konusu temlik ivazı mukabilinde yapıldığından Borçlar Kanunu 169/1 inci maddesi gereğince, temlik eden (davalı) alacağın mevcudiyetini zamin ise de ayrıca taahhüt etmemiş olduğundan dolayı borçulunun aczinden sorumlu değildir. Ne var ki Borçlar Kanunu'nun 170 inci maddesinde açıklandığı üzere, dava konusu temlik tediye makamına kaim olmak üzere yapıldığından temellük eden davacının ancak borçludan bilfiil tahsil etmiş olduğu veya gerekli özeni gösterdiği halde tahsil edilebileceği miktarı kendi alacağından mahsup etmekle mükelleftir. Oysa davacı temellük ettiği alacağın tahsili için gerekli teşebbüste bulunmamış ve icra takibini sonuçlandırmamıştır. Öyleyse temlik eden davalıya bu aşamada rücu edemez. Mahkemece bu yönlerin gözardı edilerek yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, 3.4.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.