Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1986/8062
K: 1987/175
T: 23.01.1987
DAVA : (M.Ş.) ile (T.S.) vs. arasında çıkan davadan dolayı İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesince verilen 1.7.1986 gün ve 394-495 sayılı hükmü onayan Dairenin 10.11.1986 gün ve 5896-5850 sayılı ilamı aleyhined davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltem dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar denetçi ve ortak, daha önce gerek denetçi ve gerekse üç kişilik yönetim kurulunun iki üyesi tarafından ayrı ayrı tarihleri tesbit edilen genel kurul toplantılarına ilişkin karşılıklı açılmış her iki davanın kabulü ile her iki toplantıya davet kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine, ancak toplandtıların yapılmamasına ilişkin ihtiyati tedbirin devamına karar verildiğini, bu kararlar henüz kesinleşmeden ve ihtiyati tedbirler devam etmekte iken davalı yönetim kurulu üyelerinin, ayrıca eksik nisapla, toplanıp yasal çoğunluk olmadan aldıkları bir kararla genel kurulu yenide toplantıya davet ettiklerinden bahisle 27.6.1986 günü yapılacak genel kurula davet kararının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesini istemişler, mahkemece üç kişilik yönetim kurulunda iki üye ile karar alınabileceği, davete rağmen toplantıya makul bir mazereti olmadan gelmiyen ve dava açan ortağın MK. 2. maddesindeki iyiniyet kuralına aykırı davranış olacağı, toplantı yerinin uygun olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiş, hüküm dairemizin 86/5896-5850 saı ve 10.11.1986 günlü kararı ile ve gerekçe eğiştirilerek onanmıştır.
Davacılardan denetçi (M.Ş.) süresinde karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere ve yönetim kurulu tarafından yapılan genel kurula davetin usulü dairesinde yapılmadığı hususunun TTK. 381/1. maddesi gereğince ancak böyle bir davet üzerine toplanan genel kurulda alınan kararların iptalini isteme hakkı vereceğine, bunun tabii sonucu olarak da usulsüz olduğu iddia edilen yönetim kurulunun davete ilişkin kararının iptali istenemiyeceğine ve usulsüz davet üzerine toplanan genel kurulda alınan kararlar iptal edilebileceğine nazaran usulsüz davete ilişkin yönetim kurulu kararının iptalini istemede hukuki bir yarar dabulunmadığına göre davacılardan denetçi (M.Ş.)'inin karar düzeltme isteminin reddi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacılardan (M.Ş.)'in karar düzeltem isteğinin HUMK.nun 442. maddesi gereğince REDDİNE, 23.1.1987 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava üç kişilik yönetim kurulunun iki üyesi tarafından alınan genel kurula davet kararının yoklukla malul olduğunun tesbitine (ve iptaline) ilişkindir. Davacılar iki kişi olup, bunlardan biri anonim şirket paydaşı, diğeri ise anonim şirket denetçisidir. Mahkeme davayı reddetmiş, hüküm dairemizce onanmıştır.
Karar düzeltme isteyen sadece davacı denetçidir.
Bu davada ilk önce çözümlenmesi gereken husus aktif veya pasif husumet (taraf olma) ehliyetinin ulunup bulunmadığıdır ve bu husu mahkemelerce re'sen nazar alınır.
Karar düzeltme isteyen (M.Ş.) denetçidir.
Davacı denetçinin davayı şirket adına mı yoksa, sadece denetçi sıfatı ile mi açtığı davada açık bir şekilde belirtilmiş değildir. anonim şirket adına açmış ise, denetçinin, TTK.nun 341. maddesindeki durum hariç, şirketi temsilen ve onun adına dava açma yetkisi yoktur (TTK.nun 317, 353, 355). Yok denetçi sıfatı ile açmış ise, bu halde denetçinin görev ve yetkilerini incelemek gerekir. Denetçini görev veyetkileri TTK.nun 353, 354, 355, 356 ve 357. maddelerde gösterilmiştir. Bu maddelerde yönetim kurulu kararlarına karşı dava açma olanağı verne bir yetki mevut değildir. Sadece TTK.nun 381/3. maddesinde istisnai bir hüküm getirilerek denetçiye, genel kurul kararlarının infazı kişisel sorumluluğunu mucip olması halide, bu genle kurul karralarına karşı dava açma hakkı tanınmıştır.
Denetçilerin ne TTK.nun 353/5. maddesindeki "esas mukavelede pay sahiplerini genel kurul toplantılarına iştirakleri için gerekeceği bildirilen şartların yerine getirilip getirilmediğini" denetlemek yetkisi, ne de TTK.nun 353/10.1'deki "idare meclisi azalarrının kanu ve esas mukavele hükümlerine tamamıyla riayet eylemelerine nezaret etmek yetkisi" denetçiye, davada sözkonusu olduğu gibi, bir dava açma yetkisi verir. denetçinin denetleme ve nezaret görevleri pasif nitelikte görevlerdir, diğer bir deyimle usulsüzlük saptama yetkisi vardır, ancak bunları düzeltme yetkisi yoktur (Prof. Dr. Oğuz İmregün, Anonim Ortaklıklar, 1974, sh. 208/211). Usulsüzlük tesbit ettiği zaman ise, denetçinin yapacağı iş, TTK.nun 354/3. cümlede belirtildiği üzere, bu usulsüzlüğü, onu yapanın üstü olan makama, yönetim kurulu başkanına ve önemli hallerde genel kurula bildirmekten ibarettir.
Tüm bu açıkladığımız nedenlerden dolayı denetçinin yönetim kurulunun aldığı bir karara karşı (yönetim kurulu kararlarının iptal edilebileceği kabul edilse dahi) bunun usulsüzlüğünden bahisle iptal davası açmak veya batıl olduğunun tesbitini isteme yetkisi, binnetice aktif husumet (taraf alma) ehliyeti bulunmadığından denetçi (M.Ş.)'in davasının mahkemece bu nedenle reddi gerekirdi. Ancak mahkeme, davacı denetçinin dava hakkı olduğunu benimseyerek esasa girmiş ve davayı esastan reddetmiştir. Davacıların temyizi üzerine karar dairemizce onanmıştır. oysa, yukarıda belirtiğimiz gerekçelerle, davanın reddinin sonucu itibariyle doğru olduğundan bahisle davacı denetçinin temyiz itirazları reddedilmeliydi. Ancak gerek benimseyerek esasa girmiş ve davayı esastan reddetmiştir. Davacıların temyizi üzerine karar dairemizce onanmıştır. Oysa, yukarıda belirttiğimiz gerekçelerle, davanın reddinin sonucu itibariyle doğru olduğundan bahisle davacı denetçinin temyiz itirazları reddedilmeliydi. Ancak gerek mahkemenin, gerekse Yargıtay'ın davacı denetçinin husumet ehliyeti bulunup bulunmadığı üzerinde durmadan hüküm tesis etmeleri, davacıdenetçide mevcut olmayan aktif husumet (taraf olma) ehliyetini ona kazandırmaz.
Karar düzeltme isteminde dre sadece davacı denetçi bulunduğundan, onun da aktif usumet ehliyeti bulunmadığından, mahkeme davanın reddi ve Dairemizin onama kararı bu nedenle ve sonuçları itibariyle doğru olduğundan davacı denetçinin karar düzeltme isteminin de bu gerekçelerle reddi gerekirken, aktif husumet ehliyeti var kabul edilerek talebin esastan reddedilmesine karşıyım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini