 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1986/7830
K: 1987/1577
T: 17.03.1987
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 4. Ticaret Mahkemesince verilen 10.10.1986 tarih ve 106 - 663 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili müvekkili ile davadışı (K.) A.Ş. arasında akdolunan 29.6.1982 tarihli kredi açma sözleşmesi uyarınca adıgeçen firmaya kredi kullandırıldığını, anılan sözleşmeyi davalının da müteselsil kefil sıfatiyle imzaladığını, kredi kullandırıldığını, anılan sözleşmeyi davalının da müteselsil kefil sıfatiyle imzaladığını, kredi hesabı kesilerek borcun ödenmesi talep ve ihtar edildiği halde bir sonuç alınmadığını, bunun üzerine (17.541.536) liranın takipten itibaren % 60 faizi, gider vergisi ve masraflarla birlikte tahsili için ilamsız haciz yoluyla takibe girişildiğini, davalının haksız itirazı sonucu takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptalini, takip konusu alcağın % 15'i nispetinde inkar tazminatının tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında davacının gönderdiği ihtarnamenin cari hesabın kesildiğini ortaya koymadığını, ödeme emrinde asıl alacağın ve faiz miktarının yeterince açıklanmadığını, kredi müşterisinin gösterdiği rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılmadan kefil durumundaki muvekkiline karşı takip yapılmayacağını, takip tarihiden sonra işleyecek faizler için gider vergisinin önceden istenemeyeceğini, alacağın gerçek miktarı yargılama yapılarak tespit edilebileceğinden inkar tazminatı talebinin haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece takibine vaki itirazın alacağının (16.522.519) liralık kısmı için iptaline, (2.478.377) lira inkar tazminatının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili hükmü temyiz etmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı deillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 - Davalı şirket asıl borçlu değil, kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olduğundan sorumluluğu B.K.'nun 484 üncü maddesi hükmü uyarınca ilke olarak sözleşme ve dolayısıyle kefalet limiti olan (10.000.000) lira ile sınırlıdır. Kefil bu limit dışında ancak kendi temerrüdünün sonuçlarından ve özellikle temerrüt faizinden sorumlu tutulabilir. Olayımızda davacı banka kredi hesabını kestiği tarih itibariyle davalıya (14.795.671.10) liralık borç tahakkuk ettirmiş ve 15.8.1984 tarihli ihtarnamesiyle bu meblağın ödenmesini istemiştir. bu ihtarnamenin tebliğ edildiği 27.8.1984 tarihinde davalı temerrüde düşmüştür. Şu halde davacının faizli alacak bakiyesinden davalının temerrüde düşmeden önce sorumlu tutulabileceği (10.000.000) lira ile bunun temmerüt tarihi olan 27.8.1984 den takiben yapıldığı 12.9.1984 tarihine kadar işleyen temerrüt faizinin toplam davacının takipte haklı olduğu miktarı ifade eder. Mahkemece itirazın bu miktar için iptaline inkar tazminatı, avukatlık ücreti ve ilam harcının bu miktar üzerinden hesaplanmasına, B.K.'nun 104/f.3 maddesi hükmü uyarınca temerrüt faizi için temerrüt faizi istenilmeyeceğinden takipten itibaren yalnız (10.000.000) lira üzerinden temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmesi icap ederken yazılı olduğu şekilde itirazın (16.522.519) lira için iptaline, bu miktar üzerinden hesaplanan inkar tazminatının, avukatlık ücretinin ve ilam harcının tahsili cihetine gidilmiş olması doğru bulunmamış, hükmün bu nedenle bozulmasını gerektirmiştir.
3 - Davacı banka icra takibinde, takip tarihinden sonra işleyecek tamerrüt faizine ilişkin Gider Vergisi'nin tahsilini talep etmiştir. Yargıtay H.G.K.'nun 9.2.1970 tarih ve E. 977/12 - 350 K. 979/112 sayılı içtihadında da belirtildiği üzere takipten sonra işleyecek temerrüt faizi banka tarafından henüz nakden veya hesaben tahsil edilmiş bulunmadığından ve miktarı da önceden belli olmadığından sözü edilen temerrüt fazine ilişkin Gider Vergisinin başlangıçta talep edilmesi caiz değildir. Şu halde davalının takibe vaki itirazının Gider Vergisi yönünden haklı olduğu kabul edilerek itirazın iptali davasının Gider Vergisi talebi hakkında reddi icap ederdi. Kararda bu hususa değinilmemiş olması takipten sonra işleyecek temerrüt faizi üzerinde İcra Dairesince Gider Vergisi tahsil edilmesine yol açacağından hükmün bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenle sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde gösterilen nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 17.3.1987 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.