 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1986/3492
K: 1986/4315
T: 09.07.1986
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 5. Ticaret Mahkemesince verilen 23.12.1985 tarih ve 587-867 sayılı hükmün duruşmalı olarak temvizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan (2.853.043.25) lira alacaklı bulunduğunu, yapılan takibe haksız olarak davalının itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline alacağın tahisiline % 15 inkar tazminatının alınmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekile cevabında; müvekkili şirketin 10.3.1982 tarihinde sicile tescil olunduğunu bu itibarla tescil tarihine kadar borç alınmanın mümkün bulunmadığını sonraki ticari ilişkilerin ise tasfiye olunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere, taraf defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporuna göre davacı defterlerinin kapanış tasdiki olmayıp, işlemlerin usulüne uygun olarak tutulup borçlu gözükmemesine ve davacının davalıya yemin teklif etmemesine göre ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Borç tutarında taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Davalı sadece ödeme definde bulunmuş, bu itibarla davacının işletme defterinde ödemenin gözükmemesi veya davacının işletme defterlerinin kapanış defterinin olmamasının önemi kalmamaktadır. Diğer yandan esasen işletme defterlerine TTK'nun 76 ncı maddesi hükmü gereğince ancak gerçek tahsilat yazılacağı cihetle davacı defterlerinde kaydını bulunmaması davalı defterlerindeki kaydı da geçersiz kılmaktadır. Diğer yandan her ne kadar usulüne uygun tutulmuş davalı defterlerindeki iki kalem halinde (1.923.531.75) lira nakten ödeme görülmekte ise de, bu kaydın dayanağı olan belgenin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Oysa TTK.'nun 66 ve devamı maddeleri hükümleri gereğince defter kayıtlarının dayanağı belgelerin bulunması gerekir. Davalı böyle bir belge ibraz edemediğine göre sadece defter kaydı davalı yararına bir delil sayılamayacağı cihetle bu durumda mahkemece toplam (1.923.531.75) lira ödeme hakkında davalının davacıya bir yemin teklifine hakkı olduğu hatırlatılarak bu kalem yönünden yeminin sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken davalı defterlerindeki kaydı itibar edilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Diger yandan davalı, borcunun (864.386.15) liralık kısmının davacının ücüncü kişi olan (S.Ç.İ.) A.Ş.'ne olan aynı miktar olan borcunun kendisine temlik edilmesiyle ödendiğini ve bunun mahsubu gerektiğini bildirdiğine ve dosyada 17.11.1982 tarihli olup alacaklı üçüncü kişinin davalı şirkete ödemesini bildiren yazı hakkında davacının açık beyanı alınarak dava dışı firmaya bu miktar borcu ve ödenmemişse bu mahsup durumunu da nazara alınarak gerekli hesap yapılıp sonucuna göre karar vermek gerekirken bu konuda gerekli araştırmayı yapmadan karar verilmesi de doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 9.7.1986 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
TTK.'nun 66 ve ardından gelen maddelerine göre tacirler, tuttuğu tüm defterlerin açılış tasdikini noterlere yaptırmak zorundadırlar. Ancak bu defterlerin tamamının kapanış tasdikine gerek varmıdır? Aynı yasanın 70 ve 72 nci maddeleri uyarınca tacirlerin tuttuğu sadece yevmiye ve envanter defterleri kapanış tasdikine tabidir.
Ticari işletmenin mahiyet ve önemine göre tacir işletme defteri de tutabilir. (TTK. 66/1.3. Bend). Bu defter açılış tasdikine tabi olduğu halde kapanış tasdiki için yasada herhangi bir hüküm yoktur. İşletme defteri yasada öngörülen diğer defterlerin yerini, yani yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defterinin yerini tutmaktadır. Bu üç defter yerine tacirin sadece işletme defterini tutmak ve biraz önce anılan defterlerden yevmiye ve envanter defterlerinin kapanış tasdikine tabi bulunmasına nazaran bu defterlerin yerini tutar işletme defterinin de kapanış tasdikine tabi olması gerekir. Nitekim 213 sayılı Vergi Usul kanunu'nun 220 ve ardından gelen maddelerine göre, işletme defteri tasdike tabi defterlerden sayılmıştır. Davacı işletme defteri tutduğu ve fakat bu defterin kapanış tasdiki bulunmadığından Yasaya uygun biçimde tutulmadığı ve bunun sonucu olarak da davacı defteririn delil olma niteliği bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davalı; yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri tutmakta ve bilirkişi raporuna göre bu defterlerin açılış kaydı ile yevmiye ile envanter defterinin de kapanış tasdiki olması nedeniyle davalının defterlerinin davalı yararına delil olma niteliği bulunmaktadır. biraz önce değinildiği üzere davacı defterleri yasaya aykırı tutulduğu için delil olma niteliğini kaybettiği halde, davalı defterlerinde "davacıya borcun ödenme kaydı" bulunmasına karşın, bu kaydın belgesi, yani dayanağı bulunmamaktadır.
Acaba tacirin defterlerindeki kayıtların belgesi olması gerekir mi? Bu hususta yasada açık ve kesin bir hüküm yoktur. Her ne kadar tacirin yaptığı hukuki işlemlere ilişkin belge ve kağıtlar ile seenetlerin on yıl saklanması kuralı yasada öngörülmüş ise de bu hususa uyulmaması durumunda, bunun hukuki ve cezai müeyyidesi açıklanmamıştır. Oysa ticari defterlerin saklanmaması halinde, tacir bu defterleri ibrazdan kaçınmış sayılacağı gibi TTK.'nun 67 nci maddesine göre de cezai mueyyide ile karşılaşır. Bu itibarla belge, senet ve benzeri şeylerin düzenlenme zorunluğu yoktur. Öte yandan ticari defterler için begle gerektiği kabul edilecek olursa, ticari defter tatmanın özel bir nedeni kalmamaktadır. Çünkü tacir defter yerine, belge ve kağıt ile senetlerini saklar ve iddiasını bu şeylerle isbat eder, dolayısıyla aynı sonuca ulaşabilir. Ayrıca tacir her istediğini veya gerçek dışı her şeyi defterine yazması olanaksızdır. Eğer tacir, ticari ilişki kurduğu tacirin aleyhine istediğini dayanaksız yazmış olsa bile diğer taraf defterini yasaya uygun tuttuğu takdirde bu kayıtlar onun defterinde yazılı olmadığından usulüne uygun iki taraf defterleri birbirine aykırı bulunmakla lehlerine delil sayılamaz (TTK.85). Ticari defterler sadece tacirler arasında delil olduğuna göre tacir tarafından dayanaksız yazılan kayıtlar tacir olmayan kişiler yönünden de herhangi bir aleyhte durum yaratamaz. Esasen Dairemizin uygulaması da bu doğrultudadır. (YTD. 3.4.1972 gün ve 316/1, 687 sayılı kararı). Bundan başka tacirin yaptığı her işlemin yazılı olması gerekmez. Çünkü ticari örf ve adet gereği yazılı olması gerekmeyen işlerin ticari defterlere yazılması bu durumda olanaksızdır. Şu halde, tacirin tutmuş olduğu ticari defterlerinin mutlaka dayanağını aramak, bu dayanaklar ve özellikle yazılı sözleşme, belge ve senet olmadığı takdirde de ticari defterleri delil olarak kabul etmemek, ticari defterlerin delil olmasını çok sınırlandıran bir yorum biçimidir.
Yukarıdan beri ayrıntılı olarak açıklanan şu duruma göre, davacının işletlme defterinin kapanış tasdiki olmadığı ve bu durum da lehine delil sayılamayacağı ve davalının ticari defterlerinin yasaya uygun biçimde tutulduğu ve bu defterlerin belge, senet ve benzeri gibi dayanaklarına gerek bulunmadığı düşüncesiyle sadece bu yönden çoğunluğun gerekçesine katılmıyorum.