 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1986/167
K: 1986/1346
T: 11.03.1986
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesince verilen 9.10.1985 tarih ve 804-809 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirketin Lübnandaki ithalatçı adlı firmaya davalı banka aracılığıyla ve adlı muhabir bankaca bedeli tahsil edilip ve aval alınmak üzere 10 ton 36350 Amerika Doları tutarında soğutulmuş koyun etini vesaik mukabil ihraç ettiğini aradan uzun bir süre geçmesine rağmen mal bedeli ödenmeyip avali havi poliçeler elde edilemeyince, davalıya 7.6.1982 ve 23.6.1982 tarihli ihtarnameller ile keyfiyetin açıklanması ihtar edildiğini, verilen 2.7.1982 tarihli cevabın dayanıksız olduğunu, istihbar edildiğine göre ihraç olunan malın alıcı tarafından muhakkakki davalının Beyruttaki muhabir bankasının yardım ve katkısı ile çoktan gümrükten çekilmiş olup buna rağmen ne bedeli ödenmiş ve ne de poliçelere muhabir banka tarafından aval verilmemiş olduğunu, böylece müvekkilinin davalının ve muhabiri bankanın kusurlu davranışı ile 2300 Amerikan Doları mal bedelini tahsil edemeyerek zarara uğradığını öne sürerek, Türk parası karşılığı (3.910.000) liranın 77.6.1982 tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsili ile bu yüzden uğranılan vergi iadesi zararı ve kar mahrumiyetinin tesbitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap ve sonraki dilekçeleri ile, hamule senedinin muhabir banka adına düzenleneceği yerde alıcı adına düzenlenmesinden dolayı 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 1 inci maddesine göre neşrolunan 17 sayılı karar hükümlerine göre müvekkili kusurlu ise de, ihraç konusu malın Lübnan gümrüğünden bu hamule senediyle değil de, müvekkili ve muhabir banka dışında düzenlenen ikinci bir hamule senediyle çekilmiş olduğunu, hazırlanan vesaikin malın alıcı tarafından alınmasında hiç içtenlik kazanmaması nedeniyle müvekkili veya muhabir bankanın eylemi ile davacının uğradığını öne sürdüğü zarar arasında bir illiyet bağı bulunmadığını, sorumlu tutulamayacaklarını, diğer iki kalem istem hakkında eda davası açılabileceğinden tesbit davası konusunu oluşturamayacaklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delil ve belgelere, davacı ile davalı, davalı ile muhabir banka arasındaki yazışmalara, bilirkişi raporlarına dayanılarak, davalının 17 sayılı kararın 15 inci maddesine göre hamule senedinin muhabir banka adına tanzimini sağlaması gerekirken alıcı adına tanzim edilmesine ses çıkarmadığı bu hususta gerekli dikkat ve ihtimamı göstermediği ve malın alıcı tarafından alınmasına sebebiyet verdiği, basiretli bir tacir gibi davranmayan davalının bu kusurlu davranışı nedeniyle davacının mal bedelinden tahsil edemediği 22.550 Amerikan Dolarının dava tarihine göre 1 dolar 165.35 TL. üzerinden sorumlu olduğu sonucuna varılarak, 3.782.642.50 liranın temerrüt tarihi olan 7.6.1982 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline fazla istemin ve diğer istemler için eda davası açılması olanağı bulunduğundan ve tesbit davası açılamayacağından reddine karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Davalı taraf savunmasında 17 sayılı kararın hükümlerine aykırı olarak muhabir banka adına düzenlenmesi gerekirken. Lübnan'lı alıcı adına düzenlenen 16.2.1982 tarihli hamule senedini muameleye koymakla kendisinin kusurlu sayılabileceğini ne var ki malın Lübnan gümrüğünden bu hamule senedi ile değil de davacının sonradan ve muhabir bankayı tavsit etmeksizin alıcı adına düzenlediği 2. tertip hamule senedi ile alıcı tarafından çekilmesini sağladığını bu nedenle 1 inci hamule senedi kullanılmadığından zarardan sorumlu tutulmamaları gerektiğini ileri sürmüştür.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi ve alınan 15.2.1984 tarihli raporda da davacının müterafik kusurlu olabileceği tespit edilmiş bulunmasına göre zararın meydana gelmesinde olayların akışı ve yapılan işlemler gözönünde tutularak davacının ne oranda kusurlu sayılabileceği hususunda ek rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus üzerinde durulmadan ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle müteriz davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA 11.3.1986 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.