 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1985/9
K: 1986/385
T: 09.04.1986
DAVA : Taraflar arasındaki "bono iptali ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; YENİMAHALLE Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.12.1983 gün ve 90-342 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 21.6.1984 gün ve 2820-4758 sayılı ilamı :
(..Taraflar arasında kurulan 22.11.1978 tarihli noterlikçe re'sen düzenlenen satış vaadi sözleşmesi şekil ve esas yönünden yasal şartları haiz olduğundan hukuken geçerlidir ve tarafları bağlar. Öte yandan tarafların imzaladığı 14.4.1980 tarihli protokol hükümlerinin incelenmesinden, davacının dava konusu daireye ilişkin satış bedelinden 285.000 lirasını ödediği, 16 aylık gecikme süresi nedeniyle tahakkuk eden alacağı 48.000 liranın borcundan mahsup edildiği, bakiye 62.000 lira borç için de bonolar düzenlendiği ve bu bonoların dairenin davalıya teslim ve tapudaki mülkiyetin temlikinde ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Daire tapuda 3. kişiye 25.9.1981 tarihinde davalı tarafından satılmıştır. Sözleşme ve protokol hükümlerine göre satış bedelini ödemede bu tarih itibariyle davacının temerrüdü söz konusu değildir. Davalı taşınmazı davacıya devir ve temlik yerinde dairenin mülkiyetini tapuda 3. kişiye geçirmekle, satış vaadi sözleşmesine aykırı davranmıştır. Borçlar Kanununun 96. maddesi gereğince davalı kusurlu davranışı sonucu akde aykırılıktan meydana gelen zararı tazminle yükümlüdür. Diğer taraftan davalı satış vaadine konu daireyi tapuda üçüncü kişiye temlik etmekle, akdin yerine getirilmesini kusurlu olarak açık ve kesin şekilde önlemiştir ve böyle bir durumda davalının artık Borçlar Kanununun 106. maddesi gereğince ihtarname ile davalıya ifa için ek süre vermesinde bir yarar ve dolayısiyle yasal bir zorunluk bulunmamaktadır. Burada davacı Borçlar Kanununun 107. maddesinin 1. bendi gereğince mehil tayinine gerek olmadan borcun ifa edilmemesinden doğan zararının tazminini isteyebilir. Şu halde mahkemenin taşınmazın rayiç değerine ilişkin isteği red edebilir. Şu halde mahkemenin taşınmazın rayiç değerine ilişkin isteği red ederek sadece 175.000 lira olarak kaul ettiği ödenmiş satış bedeline hükmetmesi yasaya aykırıdır ve kararın sadece bu yönden temyiz eden davacı yararına bozulması gerekir.
O halde mahkemece burada dairenin reyiç bedeli ile ilgili istek konusunda yapılacak iş 1.800.000 liralık taleple sınırlı olarak dairenin mülkiyetinin 3. kişiye geçirildiği 25.9.1981 gününde rayiç bedelini bilirkişi aracılığıyla tesbit ederek bulunacak meblağdan, protokol uyarınca satış bedeli bakiyesi olarak verilen ve mahkemece iptal edilen bono bedeli 62.000 lira ile başlagınçtaki 16 aylık gecikme süresi nedeniyle satış bedeline sayılan 48.000 liranın toplamı 110.000 liranın indirilmesinden sonra kalan miktarın tazminat olarak davacıya verilmesine karar vermektir. Yazılı gerekçe ile 1.800.000 liraya ilişkin davanın reddi yasaya uygun değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 9.4.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.