 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1985/551
K: 1986/556
T: 21.05.1986
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19/11/1984 gün ve 1982/358 - 1984/417 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 27.2.1985 gün ve 1984/1298-1985/2192 sayılı ilamı:
Dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, iş akdinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürmüş ve fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmak suretiyle şimdilik 40.000 lira kıdem tazminatı ile 20.000 lira ihbar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkeme, davalının davacı işçiye 290.261 lira kıdem tazminhatı, 57.735 lira da ihbar tazminatı ödemesi gerektiğini kabul etmiş; ancak, istekle bağlı kalarak, 40.000 lira kıdem tazminatı ile 20.000 lira ihbar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya verilmesine karar vermiştir.
Bu karar davalının temyizi üzerine, özel dairece Davacının iş akdi gözaltına alınma ve tutukluluk sonucu, şahsına bağlı zorunlu sebeple devamsızlık nedeniyle feshedildiği için ihbar tazminatına hükmedilemiyeceği..) gerekçesiyle bozulmuş, davalının öteki temyiz itirazları ise yerinde görülmediğinden reddedilmiş ve kesinleşmiştir. Ancak, mahkeme, ihbar tazminatına ilişkin eski kararda direnmiştir.
Görülüyor ki, davanın bu aşamasında, gerek mahkeme ile özel daire arasında; gerekse taraflar arasındaki uyuşmazlık, sadece ihbar tazminatına ilişkin olup, öteki önler kesinleşmiştir. Uyuşmazlığa konu olan ihbar tazminatının tamamının 57.735 liradan ibaret bulunduğu ise tartışmasızdır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 3156 sayılı Kanunla değiştirilen 427. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları; miktar veya değeri yüz bin lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde yüz bin liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
Alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde asıl isteminin kabul edilmeyen bölümü yüz bin lirayı geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur; şu kadar ki karşı tarafça temyiz yoluna başvurulması halinde, düzenleyeceği cevap dilekçesinde temyize ilişkin itirazlarını ileri sürmesi mümkündür.) kuralını getirmiştir.
Yasakoyucu, anılan hükümle, taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararların bu aşamada uyuşmazlığın miktar veya değerinin yüz bin lirayı geçmemesi halinde kesin olduğunu ve temyiz edilemiyeceğini kabul etmiştir. Örneğin 500.000 liralık bir alacak davasında mahkemece davanın 450.000 liralık kısmı kabul edilerek, 50.000 liralık kısmının reddi halinde, bu hüküm yalnız davacı tarafından temyiz edilemiyecektir. Aynı örnekte, mahkeme, davanın 50.000 lirasını kabul edilip, 450.000 lirasını reddederse, davalı yalnız başına bu hükmü temyiz edemez. Çünkü her iki örnekte de alacağın 450.000 liralık bölümü temyiz edilmiyerek kesinleşmiş olup, bu durum karşısında 100.000 liralık kesinlik sınırını geçmeyen 50.000 liralık bölüme ilişkin karar da kesindir, temyiz edilemez.
Az yukarıda değinildiği üzere olayımızda da uyuşmazlık, tamamı 57.735 liradan ibaret bulunan ihbar tazminatına ilişkindir. Gerçekten davalının kıdem tazminatına yönelik temyiz itirazları, özel dairece yerinde görülmemiş ve reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.
Bu durum karşısında, temyiz edilen direnme kararı münhasıran ihbar tazminatına ilişkin olup, miktarı da yüz bin lirayı geçmediğinden kesindir ve temyiz kabiliyeti yoktur.
O halde yukarıda açıklanan nedenlerle bu konuda bir karar verilmek üzere dosyanın mahalline geri çevrilmesi gerekir.
SONUÇ : Dosyanın gösterilen nedenlerle mahalline geri çevrilmesine oyçokluğuyla karar verildi.