Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1985/527
K: 1985/256
T: 19.03.1986
DAVA : Taraflar arasındaki "nafaka" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Avanos Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29.11.1984 gün ve 1982/281 - 1984/306 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 22.1.1985 gün ve 160-468 sayılı ilamı ile; (... 1 - Eşi ve çocukları uygun bir biçimde geçindirme yükümlülüğü kocaya aittir. (M.K. 152). Kadın ayrı yaşamakta haklı olduğu sürece nafakaya hak kazanmış olur (M.K. 162/3.) Eşler arasında geçimsizlik olması, bu geçemsizlikte kadının kusurlu bulunması, kadın hakkında boşanmma davası açılması ve hatta kadın aleyhine boşnmaya hükmedilmesi, kararın kesinleşmesine kadar eş için uygun tedbir nafakasına hükmedilmesine engel değildir. Başka bir ifade ile bu gibi durumlar kocanın yasal nafaka yükümlülüğünü ortadan kaldıracak nitelikte bulunmamaktadır.
Mahkemece yapılacak iş, davacı kadının davalı kocasından ayrı yaşamakta haklı olup olmadığını belirlemekten ibarettir. Dava dilekçesinde davalının başka bir kadınla birlikte yaşamakta olduğu ileri sürülmüştür. Getirtilen aile nüfus kayıt örneğine göre davalı (M.C) adlı bir kadınla en az 1975 yılından başlıyarak sürekli ilişki kurmuş ve bu kadından evlilik dışı doğan 1975 ve 1981 doğumlu iki çocuğunun kendi nüfusuna tesbit ettirmiştir. Bu durum karşısında artık başkaca hiç bir şey aranmaksızın davacının ayrı yaşamakta haklı olduğunun benimsenmesi zorunludur. Kaldı ki, davanın devamı sırasında 22.11.1982 - 9.3.1984 tarihleri arasında yaklaşık 16 aylık bir süre davalı cezaevinde tutuklu kalmıştır. Bu olay da davacının ayrı yaşamasını gerektiren fiile ve çok haklı başka bir nedendir. nihayet davalı, dosyada mevcut imzasını taşıyan 14.6.1984 tarihli dilekçesinde, davacının evine dönmesine imkan olmadığını, gerekirse çocukları da yanına göndereceğini açıklamak suretiyle davacı eşin ayrı yaşamakta haklılığının başka ve çok önemli bir kanıtını vermiştir. Bütün bunlar gözönünde tutulmadan davacının ayrı yaşamkta haklı olmadığının kabulü ve sonunda davanın reddedilmesi çok açık bir hata ve delilerin takdirinde önemli bir yanılgıdır.
2 - Yerel mahkeme kararı benimseme biçimi bakımından da hatalı olup bozmayı gerektirmektedir. Şöyle ki,
a - Davacının daha sonra hakkında açılan boşanma davasından nafaka isteminde bulunmamış olması ayrı yaşamakta haksızlığına karine sayılmıştır. Boşanma davası açılmasında önce görevli mahkemede tedbir nafakası için, dava açan tarafın, sonradan açılan boşanma davasında da ayrıca istemde bulunmasını gerektiren yasal bir zorunluluk yoktur. Ya da böyle bir istemde bulunulmaması önceki nafaka davasını reddini gerektiren bir unsur değildir. Gerçi, Medeni Kanun'un 137. maddesi uyarınca boşanma davası açıldıktan sonra her türlü tedbirleri almak ve bu arada kadının geçinme durumunu düzenlemek, Asliye Hukuk Hakimliğine aittir. Ne var ki, aksine bir karar verilmedikçe, daha önce açılan davada Sulh Mahkemesince hükmedilen tedbir nafakası, boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam eder.
b - Mahkemenin ikinci gerekçesi, davalının Ağır Ceza Mahkemesinde davacının yalan beyanları sonucu tutuklu kalmış olması hususudur. Açıkca belirtilmekle birlikte her halde mahkemece yalan beyanla kocasının tutuklu kalmasına sebep olan eşin ayrı yaşamakta haklı olamıyacağı söylenmek istenmektedir. Bu düşünce Ağır Ceza Mahkemesi kararının iyi incelenmemesi ve yalnızca bir bölümüne dayanılması sonucu eksik ve hatalıdır. Gerçekten Ağır Ceza Mahkemesi kararının 3. sayfasında işaret edildiği gibi davacı 1977 yılında kocasanın bir gece uyku uyamadığını ve sebini sorduğunda diğer sanıklarla birlikte maktul (D.D.)'i iple boğmak suretiyle öldürdüğünü, bu olayı düşündüğünü ve uykusunun gelmediğini söylediğini yeminli tanıklığı ile nakletmiştir. Gerçi Ağır Ceza Mahkemesi davacının bu beyanını tutarlı görmemiş ve yalan tanıklıkta bulunduğu kanaatını kararın gerekçesinde açıklamış ise de, bu açıklama Hukuk Hakimi yönünden bağlayıcı nitelikte değildir. Çünkü, davalı yükletilen adam öldürme suçunu işlemediğinden değil, yeterli delil bulunmadığından beraat etmiştir. Kaldı ki, davalının on altı ayı aşan bir süre tutuklu kalmasının nedeni de davacının tanıklığı değil davalının maktulü öldürdüğü konusunda hazırlık tahkikatındaki açık ikrarıdır. Ağır Ceze Mahkemesince bu ikrardan sonradan dönüldüğü ve ikrarı doğrulayan başkaca bir kanıt elde edilemediği için beraat sonucuna ulaşılmış ve davalı ancak hükümle birlikte tahliye edilebilmiştir. Özetle davalının uzunca bir süre tutuklu kalması ve tutuklu halinin hükme kadar devam etmesi kendi ikrarının doğal bir sonucudur.
Açıklanan bu hukuki ve fiili durum karşısında tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına göre dava tarihinden başlıyarak boşanma kararının kesinleşme tarihine kadar davacı yararına uygun bir tedbir nafakasına hükmedilmek gerekirken, davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Taraflar karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 420. maddesi gereğince BOZULMASINA birinci görüşmede gerekli çoğnuluk sağlanamadığından, 19.3.1986 gününde ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini