 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1985/81
K: 1985/533
T: 21.10.1985
DAVA : Yetkili mercilerin emirlerine riayetsizlik suçundan sanık Kemalin mahkumiyetine dair, Suruç Ceza Mahkemesinden verilen 30.5.1983 gün ve 111 - 135 sayılı hüküm, C.Savcısının temyizi üzerine Yargıtay 2. Ceza dairesince incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 9.5.1984 gün ve 23 - 60 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi C.Savcısı tarafından süresinde verilen dilekçeyle istenilmiş olduğundan dosya C.Başsavcılığının hükmün onanması ve ikinci Ceza Dairesi kararının kaldırılması istemini bildiren 29.1.1985 gün ve 2 - 556 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Yetkili mercilerce verilen emirlere riayetsizlikten sanık Kemal Bilgiç'in beraatine ilişkin karar özel dairece Sanık sevk ve idaresinde bulunan araç ile seyir halinde iken görevli trafik ekibinin "dur" ikazına riayet etmeyerek kaçtığına göre, eylemin TCK.nun 260. maddesinde yazılı menfi mukavemet suçunu oluşturduğu gözetilmeden beraatine karar verilmesi, yasaya aykırıdır) biçimindeki gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkeme ise; (Pasif mukavemet suçunun tanıma ve unsurları : TCK.nun 260. maddesi : "Kanun ve nizam hükümlerinden birisinin icrasına muhalefet için nüfuz ve müessir kuvvet sarf edenler bir seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır" hükmü ile pasif direnme suçunu tanımlamıştır.
Yasanın bu şekilde tarif ettiği suçun maddi unsuru nüfuz ve müessir kuvvet sarfetmektir. Olayda arabayı sevk ve idare eden sanık Kemalin eylemi "dur" ikazına riayet etmeyerek kaçmak olduğuna göre suçun maddi unsuru olan nüfus ve müessir kuvvet sarf etme durumu söz konusu değildir. Suç yerinden sadece kaçmaktan ibaret olan eylemin müessir kuvvet tanımı içine girdiği de düşünülemez.
Bu durumda eylemin TCK.nun 260. maddesinde yazılı suçu oluşturabilmesi için suçun unsurlarından olan maddi unsur noksan olduğu bu nedenle adı geçen suçun kapsamı içine giremeyeceği kanaatindeyiz.
Sanığın olay yerinden "dur" ikazına riayet etmeyerek kaçmaktan ibaret olan eylemi bizce basit itaatsizlik olup yasada yazılı pasif direnme suçunu oluşturmamaktadır) biçimindeki gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Türk Ceza Kanunun 260. maddesi ile (Kanun ve nizam hükümlerinden birinin icrasına muhalefet için nüfuz ve müessir kuvvet sarfedenler bir seneye kadar hapis cezasıyla cezalandırılır) hükmü getirilmiş bulunmaktadır.
Burada aranan nüfus ve müessir kuvvet sarfının kişilere karşı kullanılması şart değildir. Bu nüfuz ve kuvvetin memur tarafından yerine getirilmesine çalışılan işleme karşı kullanılması yeterlidir. Sanık memur tarafından yapılması istenilen işleme karşı nüfuz ve müessir kuvvet sarfetmiş ise maddede tanımlanan suçu işlemiş sayılır.
Menfi (pasif) mukavemetin bu tarifi ışığı altında olayımıza baktığımızda olay günü saat 01.30 sıralarında ring görevi yapmakta bulunan Suruç İlçesi Emniyet Amirliğine mensup polis ekibinin Şanlıurfa istikametinden gelmekte bulunan 34...... 362 plaka sayılı otomobilin şoförünün otomobilini trafik kurallarına aykırı bir biçimde yönettiğini ve şüpheli bir durum arzettiğini görmeleri üzerine kontrol etmek için sürekli sellektör yapmak suretiyle durdurulmasını istedikleri ancak ehliyetnamesiz bulunan sanığın bu "dur" ihtarını dinlemeyerek süratini artırarak yolun sağ tarafındaki tarlalara girerek kontrolden kaçmayı başardığı daha sonra ekibin bu durumu telsizle bağlı bulundukları karakola bildirmeleri üzerine karakoldan görevlendirilen diğer bir ekibin ilçenin Cumhuriyet Meydanında otonun önünü keserek durdurup sanığı yakaladıkları anlaşılmıştır.
Görülüyor ki sanık, trafik kurallarına uymayarak işlediği eylemden dolayı yasal işlem yapmak üzere sellektörle dur ihtarında bulunan görevli polis memurlarının ihtarına uymayarak otosuyla kaçmıştır.
Sanık Mekanik güce sahip otosunu kullanarak olayın niteliğine göre başka türlü menfi mukavemet imkanına sahip olmadığından kaçmak suretiyle görevli memurlara karşı mukavemette bulunmuştur.
Bir kez daha vurgulamak gerekirken menfi mukavemetin kişiye karşı kullanılması zorunlu olmayıp yapılacak işleme karşı vukuu halinde de suç oluşacaktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş görüşüde bu yoldadır.
Bu itibarla yerel C.Savcısının temyiz itirazlarının kabulü ile yasaya ve yargıtay içtihatlarına aykırı bulunan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenle direnme hükmünün BOZULMASINA 21.10.1985 gününde 2/3'ü geçen çoğunlukla karar verildi.