 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1985/462
K: 1985/550
T: 11.11.1985
DAVA : Adam öldürmek, 6136 sayılı Yasaya aykırılık ve mesken masuniyetini ihlale teşebbüsten sanık (E.Ç.)'nın mahkumiyetine dair Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 19..1983 gün ve 338/6 sayılı hüküm, sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 4.5.1985 gün ve 267/168 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, C.Savcısı ve sanık vekili tarafından süresinde verilen dilekçelerle istenilmiş, sanık vekili yönünden koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C.Başsavcılığının hükmün onanması istemini bildiren 12.10.1984 gün ve 1-3049 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Kasten adam öldürmek ve ruhsatsız tabanca bulundurmak suçlarından sanık (E.Ç.)'nın TCK.nun 448, 51/2, 59. ve 6139 sayılı Kanunun değişik 13., TCK.nun 59. maddeleri uyarınca sonuç olarak 6 sene 8 ay ağır hapis, 10 ay hapis, 416 lira ağır para cezası ve fer'i cezalarla cezalandırılmasına, silahın zoralımına, müdahil lehine manevi tazminat ve vekalet ücreti tayin ve takdirine dair bozmaya uygun olarak Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen hükmü, sanık vekilinin temyizi üzerine inceleyen Özel Daire;
"Dosyaya, oluşa ve delillere göre; sanığın Meriç ilçesi, Kadıdondurma köyündeki tek katlı evinin kuzeyinde üç metre yüksekliğinde bir yer ve 37 metre mesafede H.Y. ev ve avlusu, doğusunda 46 metre mesafede M.D. ev ve avlusu, kuzeybatısında 45 metre mesafede H.T. ev ve avlusu, güneydoğusunda 78 metre mesafede N.A. evi, güneyindeki dükkan depo, ahır gibi meskun olmayan yerler, bundan sonra, yol, bahçe ve dere olmak üzere 45 metre mesafede K.T.'in ev ve avlusu bulunduğu, sanığın evinde bağırma seslerinin bu komşu evlerden duyulmasının imkansız olduğu, evin kapı ve pencerelerinin muhkem olmayıp, kilitlerinin bozuk ve itme veya yüklenmeyle kolaylıkla açılabilir nitelikte bulunduğu, olay gecesi saat 01.30 sıralarında kocası Bursa'ya gittiğinden, sanığın dört kızı ve küçük oğlu ile evinde bulunduğu ve çocuklarının uyuyup sanığın da pencereye yanaşmadan içerden dışarıya baktığında yukarıda nitelikleri belirtilen evinin avlusunda girişteki lambanın ışığında üç kişinin ellerinde sopalarla evin çevresinde dolaştıklarını gördüğü, bunun üzerine yorgan almakta olduğu yüklükteki tabancayı alarak hemen çocuklarının yatmakta olduğu odaya geçtiği, bu sefer bu oda penceresinin dışarıdan itilmeye devam edildiği ve perdenin dışarıya doğru çekildiği bu gürültüye uyanan kızı G.'in ikazına rağmen tevali eden bu saldırının etkisi altında kişisel güvenlikleri bakımından ciddi bir korkuya kapılan ve bu haleti ruhiye içinde bulunan sanığın bu saldırıyı def için pencereden dışarıya doğru elindeki tabanca ile bir el ateş ettiği çıkan kurşunun pencere önündeki maktulün başına isabetle onu yaralayıp öldürdüğü silah sesine diğer çocukların da uyandığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.9.1980 gün ve 1980/1,204-303 sayılı kararında belirtildiği üzere TCK.nun 461/1. maddesinin amacı, ev veya benzeri yerlerde oturanların maruz kalacakları tehlikeye karşı şahsi emniyetlerini korumaktır. Kanun koyucu saldırının bina içinde oturanların şahsi emniyetlerinde makul bir endişe ve ciddi bir korku yaratması halinde, failin ceza muafiyetinden faydalanmasını amaçlamıştır. Maddenin asıl unsuru budur. Saldırının makul ve ciddi bir korku yaratabilecek nitelikte olup olmadığı, olayın mahiyetine, şartlarına, oluşuna ve failin ruhi durumuna göre hakim tarafından takdir edilecektir. CGK.nun 23.5.1938 gün ve 42-40 sayılı kararında da belirtildiği gibi söz konusu bendi metne göre değil, mefhumuna ve Kanun koyucunun amacına göre tefsir ve uygulamak gerekir. Çünkü Kanun koyucu ev veya eklentilerinde oturanların kişisel güvenlikleri bakımından korku duymalarını esas almıştır. Kullanılan araç bu tür korkuyu sonuçlayabildiği halde şartı gerçekleşmiş saymak yerinde olur" (Ord. Prof. Dr. S.Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler İstanbul 1981, Sh. 139 "muafiyet için en mühim nokta şahsi emniyet hakkında esaslı surette korku ve endişe bulunmasıdır. Bizce bu şartı metin itibarı ile değil, mefhum itibariyle tefsir etmek icab eder. Mazeretin tetkiki sırasında failin bulunduğu durumun gözönüne alınması en mühim olan noktadır.)" (Majno-Ceza Kanunu Şerhi-Ankara 1980, cilt, III, sh. 281) ve ilave edilmelidir ki, madde metninden belirlenen vasıtalar sınırlı ve sayılı değildir. Başka suretlerle de saldırı mümkündür.
Öte yandan burada önemli olan ve gözden uzak tutulmaması gereken husus savunmada bulunan kişinin yani sanığın ruhi halidir. "Savunan kişi içinde bulunduğu şartlar itibariyle müdafaanın ancak belirli bir şekilde etkin olabileceğine inanarak bu biçimde karşılıkta bulunmuş ise hatası onun aleyhine sonuç vermez (Dönmezer a.g.e. sh. 138) Bu açıdan bakıldığından hangi amaçla yapıldığı belli olmamakla beraber, kızı G.'in "anne .. yapma" biçimindeki ikazını, sanığın hukuki durumunu ağırlatıcı bir olgu olarak kabul etmek mümkün değildir.
Olayın oluşuna ve bu açıklamalara göre; evde erkeksiz ve uyumakta olan çocuklarıyla beraber her türlü yardımdan mahrum bulunan sanığın, içinde bulunduğu ruh haleti de nazara alınarak gerek kendisinin, gerekse çocuklarının şahsi emniyetlerine yönelen ve ciddi bir korku telvit eden saldırıyı def için suçu işlediğinin kabulüyle hakkında TCK.nun 461/2. maddesinin uygulanması zorunlu bulunmaktadır." gerekçesiyle oyçokluğu ile bozmuş;
Üyelerden M.Aksoy ve T.Güven ise dosyadaki deliller topluca değerlendirildiğinde; sanık E.Ç.'nın 16, 19, 21, 22 yaşlarında dört kızı ile birlikte kaldığı, kızlarının evlenmesinde müşkülpesent davrandığı, olay gecesi tıkırtıya uyanan sanık kızı G. dedikodu olur diye annesinin elinden silahı almak istemesine rağmen mani olamadığı, kızı Ne.'ı maktul Ş.'in istediği, zaman zaman evin önünde dahi dolaştığı, olay gecesi kızları Ne., Nu., Du.'nin silah sesinden sonra uyandıkları, olay yerinde yapılan 29.3.1979, 14.4.1979, 29.12.1979 tarihli tesbit keşif tutanakları ve krokilere göre evin camlarında, kapısında kırık, zorlama izlerinin bulunmadığı, çevrede 37, 45, 46 metre mesafelerde evlerin bulunduğu tanık H.Y.'ın ifadesine göre imdat sesinin komşularca işitilecek ve yardıma koşulacak durumda bulunduğu anlaşılmış olmasına göre, gece geç vakit maktülün aldığı alkolün verdiği cesaretle iki arkadaşı ile kendi köyüne dönerken sevdiği kızla konuşmak için sanığın evinin müştemilatı sayılan sol taraftaki çeşmeye geldiği ve pencereyi tıkırdattığı, sanık ve evde yaşayanlar için emniyeti şahsiyelerince aklen varit bir endişe, ciddi bir korku hafvi ciddi şartları bulunmadığı, sanık evde uyumakta olan kendisine yardım edecek yaşta bulunan kızlarını uyandırma ve komşularından bağırarak yardım isteme gereğini dahi ve hatta kendisine mani olmak isteyen ve dedikodu olur diye kızı G.'i de iterek yakın mesafeden maruz kaldığı ağır tahrik altında ateş ederek maktülü öldürdüğü kanısı ile bozmaya uyularak verilen hükmün onanması gerekir düşüncesindeyiz.) görüşüyle bu karara katılmamış.
Dosyanın gönderildiği yerel mahkeme, Özel Daire bozma kararına iştirak etmeyen üyelerin görüşleri doğrultusunda görüşle önceki kararında direnmiştir.
İncelenen dosyaya, delillere ve oluşa göre;
Sanık E.Ç.'nın 11, 16, 19, 21, 22 yaşlarında İ., D., G., Nu. ve Ne. isimli çocuklarıyla birlikte kaldığı ve yetişkin olan kızlarının evlenmelerinde müşkülpesent davrandığı,
Olay gecesi çocukları ile birlikte evlerinin bir odasında oturup program bitinceye kadar televizyon seyrettiği ve daha sonra kocasının Bursa4ya bir işi için gitmesi nedeniyle televizyon seyrettikleri odada çocuklarının yataklarını yapıp onları yatırdığı ve kendisi de yatmak üzere iken evinin çevresinde dolaşanlar olduğunu görmesi üzerine evde bulunan tabancayı eline aldığuı ve çocuklarının yattığı odaya geldiği,
Bu sırada evin çevresinde dolaşanlardan birinin odanın önce yan camını çalıp sonra da ön cama gelerek camı çalıp ittirdiğini görmesi üzerine bu cama yanaştığı, bu sırada kızı G.'in uyanıp yanına geldiği ve elinde tabancayı görünce (anneciğim yapma dedikodu olur) diye ikaz ettiği, buna rağmen onu iterek elini pencereden dışarı çıkarıp dışarıya doğru bir el ateş ettiği ve pencere önünde bulunan maktul Ş.'i vurup düşürdüğü, silah sesine çocuklarının da uyandığı, bu arada kızı G.'in camdan baktığında maktülü görüp Ş. ağabey diye bağırdığı ve ses vermemesi üzerine sanığın kızını komşulara haber için gönderdiği, olay yerine kalan komşularının maktulü ölü vaziyette yerde yatar gördükleri,
Olayın bu cephesinin sanık ve çocuklarının anlatımlarından anlaşıldığı;
Olay yerinde sanık tarafından öldürülen maktul Ş.Ö.'in sanığın köyüne 15-20 dakika mesafede U. köyünden olduğu ve sanığın kızı Ne.'i sevdiği, olay öncesi köylerinde arkadaşları A.Ö., A.B. ile buluşup köyde gençler arasında adet olduğu üzere gezmek için sanığın köyüne geldikleri ve burada bazı kişilerle görüşüp oturdukları ve bir bakkal dükkanından içki aldıktan sonra gece saat 01.30 sıralarında geri köylerine gitmek üzere yola çıktıkları ve sanığın evi civarından geçerlerken maktul Ş.'in, Ne., ile konuşmak için evinin penceresine gittiği arkadaşı A.B. uzakta kaldığı maktulün arkasından gelen A.Ö.'ın "gece yarısı elin mahremine girilmez" diyerek belinden sarılıp engel olmaya çalıştığı, ancak güçlü kuvvetli olan maktulün onu itekleyip odanın önce yan camına, sonradan ön camına gelip tıkırdattığı, bu arada bir el silah atılması üzerine A. ve A.Ö.'ın oradan kaçtıkları, maktulün aldığı isabete oraya düştüğü, sanığın kızı Nu.'i tanık A.'ın istettiği ancak ablası evlenmediği için red cevabı aldığı, olayın bu cephesinin de A.B. ve A.O.'ın ifadesi ile aydınlığa çıktığı,
Olay yerinde ertesi gün yapılan incelemede bir adet boş kovanın pencereden 190 cm. mesafede çamur içinde yere batık bulunduğu,
Maktulün üzerinde 3 lira bozuk para, tesbih, mendil dışında herhangi bir şey bulunmadığı,
Maktülün cesedinin camın hemen altında bulunan çeşmeye 60 cm. mesafede yerde yatar vaziyette olduğu,
Ölü muayene ve otopsi tutanağına göre, sol temporal frontal bölgeden giren kurşunun ölümü meydana getirdiği, cesette darp, cebir izi olmadığı,
Mahkemece yapılan keşiflere göre evin pencere ve kapısının muhkem olmadığı, pencere ve kapıda zorlama izine rastlanmadığı, çevredeki evlerin 37, 45, 46, 47, 48 metre gibi mesafelerde bulunduğu görülmüştür.
TCK.nun 461/2. maddesinde düzenlenen hukuki durum Özel Daire bozma kararında da ifade olunan bilimsel ve yargısal içtihatlarda açıklandığı gibi ev veya benzeri yerlerde oturanların karşılaşacakları tehlikeye karşı kişisel güvenliklerini sağlamaktadır. Yasa koyucu saldırının bina içinde oturanların kişisel güvenliklerinde akla uygun bir endişe ve ciddi bir korku yaratması halinde failin cezayla sorumlu tutulmayacağını amaçlamıştır. Maddenin asıl unsuru budur. Saldırının akla uygun ve ciddi bir korku yaratabilecek nitelikte olup olmadığı olayın mahiyetine, şartlarına ve oluşana göre hakim tarafından takdir olunacaktır. Bu takdirde şüphesiz failin içinde bulunduğu ruhi durumunda gözönünde tutulması gerekir. Ancak asıl ölçü objektif olmalıdır.
İncelenen olayda, maktulün, sanığın kızıyla konuşmak için evinin penceresine gelip camı çalmakla yetindiği, eve girme ve kaçırma gibi harekette bulunmadığı, muhkem olmamaları nedeniyle herhangi bir engel oluşturmayan kapı ve pencereleri zorlamadığı, bunlara yüklenmediği, esasen bunlara fırsat kalmadan camı çalmasından kısa bir süre sonra sanık tarafından vurulduğu, sanığın ise evde bulunan yetişkin kızlarından ve çevredeki komşularından yardım istemeden, camı çalan maktule hiç bir şey söylemeden ve dedikodu, olur, yapma diyecek kadar rahat olan kızının ikazını dinlemiyerek ve onu iterek elini pencereden çıkartıp silahını hedefe doğrultup işlediği anlaşıldığına nazaran olayda TCK.nun 461/2. maddesindeki hukuki durumun oluşmadığı, maktulün itidal ve muavezene harici hareketlerine aşırı derecede öfkelenerek ağır tahrik altında kasten öldürme suçunu işlediği anlaşılmıştır. Bu itibarla C.Savcısı ve sanık vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle mahallin mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Daire Başkanı ve Üyeler, Özel Daire bozma kararındaki gerekçe doğrultusunda hükmün bozulması yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C.Savcısı ve sanık vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle mahalli mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA, 11.11.1985 gününde 2/3'ü geçen oyçokluğu ile karar verildi.