 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1985/358
K: 1985/567
T: 11.11.1985
DAVA : Kanunumuz tasarlamadan genel bir hükümle sözetmemiş sadece bazı suçlarda (TCK. 450. 450/4 ve 457/2) tasarlamanın bbulunmasını cezanın ağırlaşmasını gerektiren bir sebep saymış fakat bu hallerde de tasarlamayı tariften kaçınmıştır. Kkaynık kanun hazırlık döneminde tasarlamayı tarif için öne sürülen formüller o kadar çok ve farklı olmuştur ki herkesi tatmin edecek bir tarif bulmanın zorluğu ve hatta imkansızlığı karşısında tarif vermemenin daha doğru olacağı anlaşılmış, hatta kesin tasarı hakkında Kraliyet Senatosu gerekçesinde tasarlamayı tarif etmenin, hakimi şaşırttabilmesinin mümkün olması itibariyle tehlikeli olacağı açıklanmıştır. l930 İtalyan Ceza Kanunun hazırlanması sırasında yine tarifindeki güçlük dolayısıyle, tasarlamadan önceleri söz edilmemiş, ancak kesin tasarı düzenlenirken özel ağırlatıcı sebepler arasına ve adeta son dakikada tasarlamada sokulmuştur. (Florin 469, Angioni, la premeditazione l38-l39).
Bazı yazarlar kastta yoğunluk yönünden bir derecelendirme yapılmayacağı kanısındadırlar. Kast, bir fazlalık veya noksanlık gösteremez, bütün unsurları ile kast varsa bunun derecesi olamaz. (Antolisei 256).
Bir kimseyi daha tehlikeyi kılan, hakkındaki cezanın arttırılmasını gerektiren şey, saikin kötülüğüdür. Kötü bir saikle ve fakat ani kastla ya da kızgınlık tehevvür kastı ile hareket eden kimse, iyi bir saikle ve fakat düşünüp taşınarak, plan kurarak yahut soğukkanlılıkla suç işleyen kimseye oranla daha tehlikeli olabilir (Florian 469.Hotzendorff, L'assasiniolla pena di morde, Böl XXIII). Bu nedenle cezanın ağırlaşmasını veya hafiflemesini gerektiren bir sebep varsa o da saiklerin niteliğidir ve bunun dışında tasarlama ağırlatıcı sebep olamaz. (Ferri 437).
Buna karşılık kasdın saikle bir ilgisi olmadığını kabul eden yazarlar, tasarlama dolayısıyle cezanın artırılma sebebini, failin ahlaki kötülüğünün fazlalığında değil de suçu işlemesindeki büyük kolaylıkta bulurlar (İmpallomeni. Istituzioni l37) Düşünüp taşınan, suç araç ve imkanlarını önceden sağlamaya yönelmiş bir hazırlıkta bulunan kimse, daha tehlikeli bir suçludur ve cezasının arttırılması gereklidir.
Gerçekten kast normlara itaatsizli şeklinde anlaşıldığına göre; yapacağı hareketin her türlü ayrıntısını önceden hesaplayan kimse, hukuka aykırı bir iş yaptığı hususunda daha berrak bir bilince sahiptir ve onun normlara karşı gelmesindeki ısrarı, ani surette harekete geçen kimseye oranla daha fazladır (Antolisei, 257). işte bu fazlalık, kastın derecelenmesini ve tasarlamanın bir ağırlatıcı sebep sayılmasını haklı göstermeğe yeter.
Tasarlamanın neden ibaret bulunduğu hususunda cezacılar arasında uyuşma yoktur.
Tasarlama konusunda en eskki anlayışı göre, tasarlamada iki unsurun bulunması gerekir, bunlardan birincisi suç işleme kararı ile harekete başlama arasında bir zaman aralığının bulunması, ikincisi fallin soğukkanlılıkla (Prigido pacetoque animo) hareket etmesidir. Bu görüşten yana olan yasalara göre Cermignani, Elementa, 903, Carrere 73, Berner, l35-l36, Donnedieu de vabres 72, Rou l25, Carraud v. no l891, Vidal et Mongol l. l70) tasarlama dolayısıyle cezanın arttırılmısını haklı gösteren sebep faildeki soğukkanlılıktır ve bu durum failin zeka derecesiyle ilgili olmayıp iradesine ilişkin olan bir şarttır. (Carrara 73).
Soğukkanlılık teorisi adını verebileceğimiz bu fikir çeşitli şekillerde eleştirilmiştir. Özellikle soğukkanlılıkla yahut öfe teesür ve korku etkisi altında hareket edip etmemek kişinin karakterine sıkı suretle bağlı olan ruhi durumlarıdır; bir ağırlaştırıcı sebebin kişiden kişiye değişebilir, ölçülmesi hatta varlığı hususunda kanaat getirilmesi bile mümkün olmayan bir ruhi duruma dayanmak her şeyden önce hakksız olur, sıcak iklimli ülkelerde soğukkanlı insanlar az olduğu için bu ülke sakinlerinin tasarlayarak suç işleyebbileceklerini kabul etmemek gerekir. (Costa centributo alla dottrina della premeditasione, scucla pasitiva l928-l29). Soğukkanlılık bir mizaç meselesi olduğuna göre, bir kimsenin ani bir suçu da soğukkanlılıkla işlemesi mümkündür, kaldı ki tasarlama adam öldürme ve müessir fiil gibi pek ağır suçlarda etken bir haldir. Bu gibi suçlarda bir kimsenin soğukkanlığını tamamı ile muhafaza etken bir haldir. bu gibi suçlarda bir kimsenin soğukkanlılığını tamamı ile muhafaza etmesi kılı kıpırdamadan hiçbir kin, öfke veya ihtirasa kapılmadan bir insanı öldürmesi veya yaralaması ender görülebilen bir haldir. insanın ruhunu ir hırs bürümedikçe onun adam öldürmesi mümkün değildir. Civeli TV. ll4. Soğukkanlılık Ceza Hukukuna yabancı olan bir psikopatlık olayından başka bir şeyin belirtisi olamaz (Manzini, VII 28).
Bundan başka, bir kimsenin yapacağı hareket hakkında düşünüp taşınabilmesi, hazırlakları yapabilmesi için, her türlü hırs ve öfkeden uzak tam bir soğukkanlılık içinde bulunması gerekmediği gibi, böyle bir anlayış gerçeklere de aykırıdır. Savaşın en şiddetli anında bile türlü endişeler içinde bulunan insanın plan kurduğu, düşünüp taşınabildiği bir gerçektir (angioni, la premeditazione 49).
Plan kurma teorisi adını verebileceğimiz ikinci görüş; tasarlamanın ağırlatıcı sebep sayılmasının hukuki esasını, failin suç işleme kararını vermesi ile harekete geçmesi arasındaki süre içinde fikirlerini toplaması, araçlarını seçmesi ve icra hakkında bir proje meydana getirmesi olarak tanımlamaktadır (Menzini l920. VII 27-28). Böylece fail neticeyi daha güvenilir bir şekilde gerçekleştirmeyi sağlamıştır. Yeni italyan Ceza Kanununun hazırlık çalışmaları (VI, 472). Suçu işlemek hususunda daha büyük bir kolaylık elde etmiş, mağduru savunmasız yakalamak ve suçu işledikten sonra gizlenmek yahut yakalanmamak bakımından gereken tedbirleri de almış olur.
Plan kurma teorisi de eleştirilmiştir; plan kurma bakımından araçların hazırlanması ve suç yerinin tesbiti şart koşulursa bir çok hallerde tasarlama bulunmadğına kanaat getirmek gerekir. Mesela mahkum olup cezaevine kapatılan kimse davasında aleyhe tanıklık bilir ve yıllarca bu fikri besleyebilir; durumu itibariyle araç hazırlaması veya suçtan sonra ne yapabileceğini planlaması imkansızdır; bu nedenle serbest bırakılır bırakılmaz tanığı bulup eline geçen herhangi bir araçla öldürse, tasarlamanın bulunmadığı sonucuna varmak gerekecektir. Angioni (La Premeditazione 68). bundan başka, fail tam manası ile bir plan kursa, mesala mağduru tabanca ile ve tenha bir yerde öldürmeyi düşünse ve suçu işledikten sonda yabancı memlekete kaçmak için gerekli araçları hazırlarsa, fakat caddede mağdurla karşılaşıp kendisini tutamayarak meslek icabı yanında taşımakta olduğu bıcakla onu öldürse yine tasarlamanın bulunmadığı sonucuna varılmak gerekecektir; Zira hernekadar fail suçu ne suretle işleyeceği hususunda plan kurmuşsa da suçu o plan gereğince işlememiş başka yerde, başka zaman veya yerden başka bir zaman veya yerde işlenmesi veya kullanılması kararlaştırılan araçlar yerine başkalarının kullanılması tasarlamanın varlığını ya da yokluğunu etkileyecektir (Angioni 67).
Bu itibarla plan kurma teorisini, suçun ne suretle işleneceğinin ana hatları ile düşünülmesi şeklinde anlamak uygun olur. Fail bir ya da birkaç aracı düşünmüş, hatta önceden kararlaştırmış olduğu aracı değiştirmiş olabilir, yine fail suç yeri veya zamanı hakkında önceki projelerini ani olarak değiştirebilir, bütün mesele suç işleme kararı ile harekete geçme zamanı arasınyda failin yapacağı hareket üzerinde düşünmüş olması ve o hareketi yapmış olmasından ibarettir.
Uygulamada ise Yargıtıy'ın genelde tasarlamada soğukkanlılık teorisinden yana olduğu; bununla beraber olayın özelliklerine göre bazı hallerde plan kurma teorisini (C.G.K. ll.2.l985; 277/75, 25.l.l980 528/29 gibi bazı halde karma görüşü (C.G.K. l2.l2.l983, 299/398, l8.l2.l978, 426/488 gibi) benimsenmiş olduğu görülmektedir.
Yukarıdı açıklandığı üzere tasarlama konusunda mevcut bu iki teorinin herbirinin tek başına yeterli olamayacağı aksine her olayın özelliğine göre tasarlanmanın tayinin gerekeceği anlaşılmaktadır. Bunun için de failin belli bir kimseye karşı suç işleme niyetinde sebat etmesi kadar suçun ne suretle işleneceği hususundya ana hatları ile plan yapması durumunun da birlikte düşünülmesi ve değerlendirmenin bunlardan yalnız birine bağlı kalınmaksızın yapılması daha adil sonuca varılması bakımından yerinde olacaktır. Bu itibarla, suç işleme kararının verildiği zaman, (harekete geçme smüresi suçunun ne şekilde, nerede ne ile işleneceği hususunda yapılan plan ve bunları sağlama eylemleri taammüdü belirlemede ölçü olacaktır... Taammütte suçu işleme kararının ne zaman verildiği hususu cezanın ağırlığı karşısında insan yapısı gereği çoğu zaman ikrar haricindeki delillerle açıklığa kavuşur. Pusuya girerek suçun işlenmesi hali Yargıtay kararlarında taammüdün bir tezahürü olarak kabul olunmaktadır.
Kelime olarak (pusu) sözlüklerde, bir düşmanı gafil avlamak için gizlenerek bekleme yeri, (pusu kurmak) ise, kötülük etmek üzere yolunu gizlice bekleyip ele geçirmek, yakalamak olarak açıklanmaktadır.
Yargıtay kararlarında ise; suç failinin mağduru planladığı yerde duvar, çalı, ağaç, taş, vs. gibi bir yer arkasına gizlenerek veya gizlenecek yeri sun'i olarak yapıp beklemesi olarak ifade olunmuştur.
Olayımızda sanığı suça iten neden nedir?
Sanığın savunmalarındyan sıhhatli bir sonuç çıkarmak mümkün değildir. Sanık olay yerine geliş sebebini ve oluşu, soruşturma aşamasında birbirinden çok farklı bir şekilde ifade etmiş, hangisine itibar olunacağı hususunda kuşku yaratmıştır.
Tevil yollu ikrarına esasta itibar olunmaması (örneğin haksız tahrikin varlığına, tek atışla her iki maktülün öldüğüne dair savunmaları... gibi) ve bu konuda yerel mahkeme ile özel daire arasında uyuşmazalık bulunmaması da bunu göstermektedir. Esasen savunmayı bölerek kabul etmek kendi kendine çelişki olur.
Mağdure K. K. ve tanık Z. K. ifadeleriyle, belirlenmediğine göre; mağdure K4ın evini terkederek babasının evine gitmesini hazmedemeyip sanığın suçu işlemeye karar verdiği ve bu kararın olaydan bir gün önceye tekabül ettiği anlaşılmaktadır.
Sanık, suç işleme kararını olaydan bir gün önce karısını evde bulamadığı zaman vermiş, tasarladığı suçu işlemek için maktüllerin ve mağdurenin davranışlarını, günlük yaşantılarını gözönüne almış, tarlaya çalışmaya gittiklerini de görerek olay günü pusu kurmaya elverişli etrafı yüksek iki tarafı bodur meşelerle çevrili tarla yolunda çalılar arkasında saklanarak beklemiş hiçbir şeyden habersiz gelen maktülleyr ve mağdureye karşı, bir şey söylemeden, aralarında herhangi bir olayda geçmeden atiş ederek işlemiştir.
Olay yerinde olaydan hemen sonra inceleme yapan jandarma görevlileri pusu yerini görememişlerse de vaktin gece olması, amacın gerekli tertibatı almakla sınırlı tutulması nazara alındığında bu husus normal karşılınmalıdır. Nitekim olay yerinde yol kenarında ertesi gün bazı tanıklar kırılmış ve yaprakları kurumuş meşe dalları görmüşler ve bunu soruşturma aşamasında tekrar etmişler, yapılan keşifte yerini de göstermişlerdir. Pusu yeri olarak ifade edilen bu yerde bir boş kovan bulunmuş ve aynı gece jandarma görevlileine teslim olunmuş ertesi gün çizilen krokide işaretlenmiş mahkemesinde yapılan keşifte de bu yer gösterilmiş.
Maktüllerdeki ve mağduredeki yaraların bölgeleri, olay yerindeki maddi blulguları oluşu açıklayan mağdurenin beyanına uygunluk göstermekte bu husus olay sonrası mahalline gelen tanıklarla da doğrulanmaktadır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Daire Başkanı ve Üyeler:
Hadiseden bir süre önce sanık İ. K. maktüllerin kızı k. ile resmi nikahla evlenmiştir. Ancak K.'nin çocuğu olmadığından onun da muvafakatını alarak Z. K. namındaki kadınla gayri resmi olarak evlenmişitir. Z. ile K. arasında anlaşmazlık çıkmış zaman zaman münükaşa ve kavga vuku bulmuştur. Gayrıresmi karısı Z. tarafından iltizam eden sanık olaydan bir gün önce akşam üzeri Z. ile tartışan K.'yi dövmüş ve bir odaya kapatarak kapıyı üzerinden kilitlemiştir. Odadan kurtulma imkanını bulan K. babası evine giderek keyfiyeti ana ve babasına anlatmış, ertesi gün maktül N. tarafından ilgili mercilere şikayet için ilçe merkeztine görürürülmüş. Sanık aynı gün saat l9 raddelerinde Atmaca deresi mevkiinde tarladan köye dönmekte olan maktüllere av tüfeği ile ateş ederek öldürmüş K.'yi öldürmeğe teşebbüs etmiştir. Mahalli mahkeme sanık hakkında her mektülden dolayı TCK. nun 450/4, 59 uncu maddelerini uygulamak reddiyle taammüden adam öldürmekten mağdureyi öldürmeğe teşebbüsten mahkumiyet kararı vermiştir.
Tasarlama hukuki olmaktan ziyade fiili bir haldir bu itibarla kanunda tarif edilmemiştir. Hakim hadisenin mahiyeti sebebi ve oluşuna göre olayda tasarlama olup olmadığını takdir eder.
Doktrinde taammüdün ruhi sükünet ve zaman fasılası olmak üzere iki unsurun birleşmesi ile meydana geleceği kabul edilmiştir.
Doktirin ve kazai içtihatlara göre taammüdün oluşması için soğukkanlılıkla verilmiş bir karar bulunması kararla icra arasında makul bir süre geçmesi ve sanığın bu kararda sebat ve ısrar ederek suçu işlemesi gerekir.
Sanık bütün savunmalarında öldürme fiilini tasarlayarak ve pusuya girerek işlemediğini maktüller ve mağdure ile karşılıştıklarında onlara ateş ettiğini ileri sürmüştür. Şahit K. K. olaya yakınlığı sebebiyle samimi olması gereken 25.7.l981 tarihli ifadesinde duruşmasındaki şahedeti "Hilafına" akşam namazına bir saat kala tarladan çıktık köşe geleceğimiz sırada tarlaya yakın yolda kocam İ.4nin tarlanın kenarında dikildiğini gördüm babama gitme diyerek ataş etti demek suretyle sanığın pusudan ateş etmediğini açık şekilde belirtmiştir. Görevlilerce hadiseyi müteakip tanzim edilen 25.7.l981 tarihli zabıt varakasında sanığın pusuda beklediğine ve pusudan atiş ettiğine dair bir bulgunun mevcudiyetinden bahsedilmemiştir. Şahit D. K. hazırlık tahkikatında alınan ifadesinde olay yerinde pusu bulunduğuna bildirmemiş, ancak duruşma safhasında ağaçların kesilerek pusu mahalli hazırlandğını ifade etmiştir. Şahit D. K. ile K. K. duruşmada sanır aleyhine şahadetlerini tevsii ettiklerinden ve bu ifadeleri 25.7.l98l tarihli zabıt varakasına uygun bulunmadığından aleyhteki ifadeleri itibara şayen görülmemiştir.
Mağdure K. K. 25.7.l981 gecesi maktüllerin evine gitmiştir. Olay 25.7.l98l günü saat l9 raddelerinde vuku bulmuştur, aradan geçen süre sanığın soğukkanlılıkla düşünüp karak vermesi için yeterli bir müddet değildir. Kaldı ki sanğın hangi saatte ve öldürme fiilinden ne kadar zaman önce suçu işlemek için karar verdiği de açıklığa kavuşmamıştır. Maktül N. tarafından mağdurenin 25.7.l981 günü muayene için kaza merkezine getirilmesinden sonradan kararın verilmesi muhtemeldir. Kararla icra arasında taammüdün oluşması için gereken makul bir sürenin geçtiği sübuta ermediğinden sanığın fiilini mevsuf adam öldürme ve öldürmeğe teşebbüs olarak kabul etmek mümkün değildir. Açıklanan sebeplerle sanığın her iki maktülü koca evini terk eden karısı K. K. ı evlerine kabul etmelerinden dolayı aynı sebep ve kasıt altında öldürmesinden TCK.nun 450/5 mağdure K.'ı gayriresmi karısı Z. ile kavgas etmesi ve evini terk etmesinden dolayı ayrı kastla öldürmeğe teşebbüs ettiğinden TCK.nun 449, 62. maddeleri ile tecziyesine karar verilmesi görüşüyle oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının reddine ll.ll.l985 gününde 2/3 geçen oyçokluğu oluşmadığından l8.ll.l985 gününde oyçokluğuyla karar verilmiştir.