 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:1985/1-512
K:1986/30
T:27.01.1986
* KASTEN ADAM ÖLDÜRMEK
* 3250 SAYILI YASANIN UYGULANMASI
ÖZET: 1 - Suçun tasarlayarak [taammüdeni işlendiği kanıtlanamadığından sanığın, kışkırtmasız [tahriksizi kasten adam öldürmekten cezalandırılması gerektiğine ilişkin daire bozma karam yasaya uygundur.
2 - 6136 sayılı Yasaya aykırılıktan kurulan hükümde, 2305 sayılı Yasa ile yapılan artırıma esas olan 2. madde, 3250 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırıldığından artırılan cezanın kaldırılması gerekir.
(2305 s. ASTK m. 3 [3250 s.K. la ek])
Taammüden adam öldürmek, 6136 sayılı Yasaya aykırılık ve saldırgan sarhoşluk suçlarından sanık Orhan'ın hükümlülüğüne dair, (Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesi)'nden verilen 22.1.1985 gün ve 126/6 sayılı hüküm, resen temyize tabi olup, sanığın da temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 8.8.1985 gün ve 88 - 80 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, resen temyize tabi olup, sanık vekili tarafından da süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 11.11.1985 gün ve 1 - 3527 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Taammüden adam öldürmek, ruhsatsız tabanca taşımak ve saldırgan sarhoşluk suçlarından sanık Orhan'ın; TOK.nun 450/4, 59/1, 31, 33; 6136 sayılı Yasanın değişik 13 - 1; 2305 sayılı Yasanın 2, TCK.nun 59, 81/1. maddeleri uyarınca sonuç olarak iki ay süreyle geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle hakkında müebbed ağır hapis cezası uygulanmasına ve 12.375 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına dair Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen hükmü inceleyen Özel Daire:
"Toplanan deliller karar yerinde incelenip sanığın suçunun sübutu kabul, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıkla duruşmalı incelemede, vekilinin ağır tahrikin varlığına yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine. Ancak:
Olaydan iki ay kadar önce sanığın amcaları ile maktul Isa ve yakını Reşat arasında vukubulan kavgada, Reşat'ın, sanığın amcaları tarafından öldürüldüğü, maktulün de sanığın amcası Mehmet'i silahla yaraladığı, bu sebeple taraflar arasında husumet bulunduğu, olay günü sanığın babasının ve maktulün devam eden bir tahkikat dolayısiyle bir ifade vermek üzere kaza merkezine geldikleri, anbök C. Savcısının duruşmaya iştirak etmesi sebebiyle ifadelerinin alınmadığı, sanığın babası tarafından köye gönderildiği, belediye zabıta memurunun babasının Kaymakam tarafından istendiğini bildirmesi üzerine, sanığın ilçeye gelerek babasını aradığı, bu meyanda Zeki namındaki şahsın kahvesinde maktülü gördüğü, ancak ona karşı hasmane bir harekette bulunmadığı, Musa'nın kahvesinde bulunduğu babasına Kaymakam tarafından arandığını bildirdiği, babasının Kaymakamla görüştüğünü söylemesi üzerine köye döndüğü, maktulün, babasına bir fenalık yapacağından endişe giderek tekrar kaza merkezine döndüğü, istasyon büfesinde iken babası tarafından yanına gönderilen (Z.Y.)'ye "bir adam arıyorum, onu vuracağım" dediği ve kısa bir zaman sonra maktulün oturmakta bulunduğu (MA.)'ya ait kahvehaneye gelerek, tabancayla müteaddit defa ateş edip onu öldürdüğü, hükme mesnet alınan delillerden anlaşılmıştır.
Açıklanan şekilde cereyan eden olayda, sanığın maktulü öldürmek için sureti mahsusa kaza merkezine geldiği ve öldürme fiilini serin kanlılıkla verdiği bir karara müsteniden ika ettiği açıklığa kavuşmamış kararla icra arasında taammüdün oluşması için gereken makül bir süre geçmemiş olmasına göre, sanığın kasden adam öldürmekten sorumlu tutulması gerekirken, yazılı şekilde mevsuf öldürmekten mahkumiyetine karar verilmek suretiyle suç vasfında hataya düşülmesi" isabetsizliğiyle bozmuş,
Bu karara, Daire Başkanı 1. Uğurlu ile Üye M. Kaya: Sanık, savunmalarında kendisini bu suça sevk eden hususu olaydan 10 gün önce Veli'nin oğlu Tahsin'in düğününde maktulün sanığı ve babasını kasdederek "İsmail ve oğlu Orhan'ı öldüreceğim, 17 sene hapis yatacağım" diye anons etmiş olduğu yolundaki iddiası ve olay günü maktulün oturduğu kahvehaneye girince küfrederek kendisine vaki saldırıda bulunmuş olmasına hasretmektedir.
Oysa, dinlenen tanıklar (V.Ö.), Şevket, Cahit, (M.G.), Mestan, (T.Ö.) ve Necati, (M.T.), Şaban ve keşifte dinlenen diğer şahitler, sanığın maktule yönelttiği bu iddiaları tekzip etmişlerdir. Olaydan az önce sanığın sarhoş bir şekilde "adam arıyorum, vuracağım" diye maktulü aradığı, Halil Zeki'nin komiser ve üç polis huzurunda verdiği 28.9.1984 tarihli hazırlık ifadesinde açıklanmıştır.
Dosya münderecatına nazaran taraflar arasındaki asıl husumet sebebi, Eşme İlçesi, Yeleğen Kasabası belediye seçimleri sonucundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Sözü geçen seçimde, sanığın babası İsmailin 26 Mart mahalli seçimini kaybetmesi ve başkanlığa maktulün yakını Cahit'in seçilmiş olmasından kaynaklandığı ve bu sebeple olaydan üç ay önce de maktulün akrabası Neşat (Reşat)'ın sanığın yakını Yılmaz tarafından öldürüldüğü, o olaya maktul Isa'nın da karıştığı anlaşılmaktadır, Görülüyor ki; savunması şahadetle yalanlanmış alan sanığı bu suçu işlemeye sevk eden saikin siyasi olduğu açıkça ortaya çıkmış olması ve sanığın olay günü tabancası üzerinde olduğu halde "adam arıyorum, vuracağım" diye maktulü araması ve maktulden herhangi bir hareket ve haksız saldırı olmamış bulunması karşısında mahkemenin elde edilen tüm delilleri duruşmadan ve soruşturmadan edindiği kanaatle takdir ederek olayda sanığın suç işlemeyi tasavvur ettiği, maktulü ödürme fiilinde ısrar ve sebatı taammüdün mevcudiyetini kabulünde bir isabetsizlik mevcut olmadığı ve hükmün onanması gerektiği kanaatine vardığımız cihetle sayın çoğunluk bozma kararına muhalifiz" görüşüyle katılmamıştır.
Bu karara karşı, dosyanın gönderildiği mahalli mahkeme; Özel Dairenin bozma kararına katılmayan daire başkanı ve üyenin görüşleri doğrultusundaki gerekçelerle direnmiştir.
İncelenen dosyaya, delillere ve oluşa göre;
Sanık Orhan'ın amcaları Mehmet ve Yılmaz ile Neşat ve maktül Isa arasında olaydan iki ay kadar önce İlçe merkezinde bir tartışma olduğu ve bu tartışma sırasında Mehmet ve Yılmaz'ın, Neşat'ı bıçaklayarak öldürdükleri, bu arada Isa'yı da yaraladıkları, bu olay nedeniyle Mehmet ve Yılmaz ile Isa haklarında soruşturma açılıp tutuklandıkları, maktül İsa'nın bir ay kadar bir süre sonra tahliye olunduğu ve bu olay nedeniyle aralarında husumet oluştuğu, sanık Orhan'ın da bu olaydan sonra daha önceleri edindiği ruhsatsız tabancasını korktuğu için devamlı taşımaya başladığı,
Olay günü sabahı sanık Orhan'ın bir soruşturma için babası İsmail ile birlikte Eşme İlçe Merkezi'ne geldikleri, ancak İlçe' de görevli tek C. Savcısının duruşmalara çıkması sebebiyle bir başka vakit gelmelerini söylediği, bundan sonra sanığın öğle vakitlerinde Cemile ait istasyon büfesine giderek yemek yiyip, yarım şişe rakı içtikten sonra köylerine döndüğü, babası İsmailin köye dönmeyip ilçe merkezinde kaldığı, bu sırada belediye çavuşunun sanığın yanına gelerek babasını kaymakamın aradığını söylediği, sanığın da haber vermek için İlçe merkezine gelip babasını kahvehane ve lokantalarda aradığı, bu arada maktül Isa, Zeki'nin kahvehanesinde gördüğü, fakat aralarında herhangi bir olay geçmediği, babası İsmaili akşam üzeri Musa'nın kahvehanesinde bulup Kaymakamın aradığını söylediği, babasının da (Kaymakamı gördüm). demesi üzerine yanından ayrıldığı ve sanığın tekrar yanına içki alıp Hasana ait taksi ile köydeki evine döndüğü, orada beraberinde getirdiği içkiyi akrabası Halil Zeki ile birlikte oturup içtikleri ve bu sırada sanığın annesinin yanlarına gelerek hasım sahibi olup ilçede kalan babasını gidip bulmalarını istediği, bunun üzerine sanık ve Halil Zeki'nin Hasana ait taksi ile tekrar saat 19.00 sıralarında İlçe merkezine gelerek İsmaili kahvehanelerinde aramaya başladıkları ve bu arama sırasında sanığın, (MA.)'ya ait kahvehaneye babasını bulmak için girdiğinde orada girişte bir masada oturmakta olan maktül Isa'yı gördüğü ve üzerinde taşıdığı tabancasını çekerek peş peşe ateşleyerek maktulü vurup olay yerinden kaçtığı, silah seslerini duyan ve çevrede bulunan bir polis memuru tarafından sanığın yakalandığı görülmüştür.
Tosarloma, yasal deyimi ile taammüd konusunda doktirindeki görüşleri kaynaklarına yollama yapmak suretiyle kendi görüşleriyle birlikte açıklayan Dönmezer - Erman, Nazan ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım II, No: 946 ve devamında:
Kanunumuz tasarlamadan genel bir hükümle sözetmemiş, sadece bazı suçlarda (TCK. 450/4 ve 457/2) tasarlamanın bulunmasını cezanın ağırlaşmasını gerektiren bir sebep saymış, fakat bu hallerde de tasarlamayı tariften kaçınmıştır. Kaynak kanun hazırlık döneminde tasarlamayı tarif için öne sürülen formüller o kadar çok ve farklı olmuştur ki, herkesi tatmin edecek bir tarif bulmanın zorluğu ve hatta imkansızlığı karşısında tarif vermemenin daha doğru olacağı anlaşılmış, hatta kesin tasarı hakkında Kraliyet Senatosu gerekçesinde tasarlamayı tarif etmenin, Hakimi şaşırtabilmesinin mümkün olması itibariyle tehlikeli olacağı açıklanmıştır. 1930 İtalyan Ceza Kanununun hazırlanması sırasınla yine tarifindeki güçlük dolat: 12, 5: 6, HAZİRAN 1986 857' yisiyle, tasarlamadan önceleri söz edilmemiş, ancak kesin tasarı düzenlenirken özel ağırlatıcı sebepler arasına ve adeta son dakikada tasarlama da sokulmuştur. Florion 469, Angioni, la premeditazirre 138 - 139.
Bazı yazarlar kastta yoğunluk yönünden bir derecelendirme yapılmayacağı kanısındadırlar. Kast bir fazlalık veya noksanlık gösteremez, bütün unsurları ile kast varsa bunun derecesi olamaz. Antolisei, 256.
Bir kimseyi daha tehlikeli kılan, hakkındaki cezanın artırılmasını gerektiren şey, saikin kötülüğüdür. Kötü bir saikle ve fakat öni kastla ya da kızgınlık - tehevvür kastı ile hareket eden kimse, iyi bir saikle ve fakat düşünüp taşınarak, plan kurarak yahut Soğukkanlılıkla suç işleyen kimseye oranla daha tehlikeli olabilir Fiorian 469, Hotzendorff, L'assasiniclle pona dimorde B51 XXlll. Bu nedenle cezanın ağırlaşmasını ve hafiflemesini gerektiren bir sebep varsa o da saiklerin niteliğidir ve bunun dışında tasarlama ağırlaştırıcı sebep olamaz -Ferri 437-.
Buna karşılık kasdın saikle bir ilgisi olmadığını kabul eden yazarlar, tasarlama dolayısiyle cezanın artırılma sebebini failin ahlaki kötülüğünün fazlalığında değilde, suçu işlemesindeki büyük kolaylıkta bulurlar. İmpallomeni, istituzioni 137-. Düşünüp taşınan, suç araç ve imkanlarını önceden sağlayan hasmını savunmasız yakalamaya ve kendisi için kaçma imkanlarını önceden sağlamaya yönelmiş bir hazırlıkta bulunan kimse, daha tehlikeli bir suçludur ve cezasının artırılması gereklidir.
Gerçekten kast normlara itaatsizlik şeklinde anlaşıldığına göre; yapacağı hareketin her türlü ayrıntısını önceden hesaplayan kimse, hukuka aykırı bir iş yaptığı hususunda daha berrak bir bilince sahiptir ve onun normlara karşı gelmesindeki israrı ani surette harekete geçen kimseye oranla daha fazladır. Antolisei, 257. İşte bu fazlalık, kastın derecelenmesini ve tasarlamanın bir ağırtatıcı sebep sayılmasını haklı göstermeye yeter.
Tasarlamanın neden ibaret bulunduğu hususunda cezacılar arasında uyuşma yoktur.
Tasarlama konusunda en eski anlayışa göre, tasarlamada iki unsurun bulunması gerekir, bunlardan birincisi suç işleme kararı ile harekete başlama arasında bir zaman aralığının bulunması, ikincisi failin soğukkanlılıkla (Frigido Pacatonus anıno) hareket etmeşidir. Bu görüşten yana olan yazarlara göre Carmignani, Elementa 903, Carrara - 73, Barner - 135 - 136, Dorinedieu de vabres 72, Rou 125, Carraud V. No 1891, Vidal et Mongol 1.170 tasarlama dolayısiyle cezanın artırılmasını haklı gösteren sebep faildeki soğukkanlılıktır ve bu durum tahin zeka derecesi ile ilgili olmayıp iradesine ilişkin olan bir şarttır. Carrara 73.
Soğukkanlılık teorisi adını verebileceğimiz bu fikir çeşitli şekillerde eleştirilmiştir. Özellikle soğukkanlılıkla yahut öfke, teessür ve korku etkisi altında hareket edip etmemek, kişinin karakterine sıkı suretle bağlı olan ruh? durumlarıdır; bir ağırlaştırıcı sebebin kişiden kişiye değişebilir; ölçülmesi hatta varlığı hususunda kanaat getirilmesi bile mümkün olmayan bir ruh? duruma dayanmak her şeyden önce haksız olur, sıcak iklimli ülkelerde soğukkanlı insanlar az olduğu için bu ülke sakinlerinin tasarlayarak suç işleyebileceklerini kabul etmemek gerekir -Costa, centributo alla dottrine della premedi tazione, souela posivita 1928 - 129- soğukkanlılık bir mizaç meselesi olduğuna göre, bir kimsenin öni bir suçu da soğukkanlılıkla işlemesi mümkündür, kaldıki tasarlama adam öldürme ve müessir fiil gibi pek ağır suçlarda etken bir haldir. Bu gibi suçlarda bir kimsenin soğukkanlılığını tamamı ile muhafaza etmesi, kılı kıpırdamadan hiçbir km, öfke veya ihtirasa kapılmadan bir insanı öldürmesi veya yaralaması ender görülebilen bir haldir. İnsanın ruhunu bir hırs bürümedikçe onun adam öldürmesi mümkün değildir -Civalı IV. 114. Soğukkanlılık-. Ceza Hukukuna yabancı olan bir psikopatlık olayından başka bir şeyin belirtisi olamaz- Manzini, Vhl 28.
Bundan başka, bir kimsenin yapacağı hareket hakkında düşünüp taşınabilmesi, hazırlıkları yapabilmesi için, her türlü hırs ve öfkeden uzak tam bir soğukkanlılık içinde bulunması gerekmediği gibi, böyle bir anlayış gerçeklere de aykırıdır. Savaşın en şiddetli anında bile türlü endişeler içinde bulunan insanın plan kurduğu, düşünüp taşınabildiği bir gerçektir. Angioni, la premeditezione 49.
Plan kurma teorisi adını verebileceğimiz ikinci görüş ise; tasarlamanın ağırlatıcı sebep sayılmasının hukuki esasını, faihin suç işleme kararını vermesi ile harekete geçmesi arasındaki süre içinde fikirlerini toplaması, araçlarını seçmesi ve icra hakkında bir proje meydana getirmesi olarak tanımlamaktadır. Manzini, 1920 VIl 27-28. Böylece fail neticeyi daha güvenilir bir şekilde gerçekleştirmeyi sağlamıştır. Yeni İtalyan Ceza Kanununun hazırlık çalışmaları yI, 472. Suçu işlemek hususunda daha büyük kolaylık elde etmiş, mağduru savunmasız yakalamak ve suçu işledikten sonra gizlenmek yahut yakalanmamak bakımından gereken tedbirleri de almış olur. t: 12, 5: 6, HAZİRAN 1986 859
Plan kurma teorisi de eleştirilmiştir; plan kurma bakımından araçların hazırlanması ve suç yerinin tesbiti şart koşulursa bir çok hallerde tasarlama bulunmadığına kanaat getirmek gerekir. Mesela mahkum olup cezaevine kapatılan kimse davasında aleyhe tanıklık eden kişiyi hürriyetine kavuşur kavuşmaz öldürmeyi kafasına koyabilir ve yıllarca bu fikri besleyebilir; durum itibariyle araç hazırlaması veya suçtan sonra ne yapabileceğini planlaması imkansızdır; bu nedenle serbest bırakılır bırakılmaz tanığı bulup eline geçen herhangi bir araçla öldürse, tasarlamatıın bulunmadığı sonucuna varmak gerekecektir. Angioni - la premeditezione 68. Bundan başka, fail tam manası ile bir plan kursa, mesela mağduru tabanca ile ve tenha bir yerde öldürmeyi düşünse ve suçu işledikten sonra yabancı memlekete kaçmak için gerekli araçları hazırlasa, fakat caddede mağdurla karşılaşıp kendisini tutamayarak meslek icabı yanında taşımakta olduğu bıçakla onu öldürse yine tasarlamanın bulunmadığı sonucuna varılmak gerekecektir; zira her ne kadar fail suçu ne suretle işleyeceği hususunda plan kurmuşsa da suçu o plan gereğince işlememiş başka yerde, başka zaman ve başka araçla işlemiştir. Şu halde suçun kararlaştırılan zaman veya yerden başka bir zaman veya yerde işlenmesi veya kullanılması kararlaştırılan araçlar yerine başkalarının kullanılması tasarlamanın varlığını ya da yokluğunu etkileyecektir. Angioni - 67.
Bu itibarla plan kurma teorisini, suçun ne suretle işleneceğinin ana hatları ile düşünülmesi şeklinde anlamak uygun olur. Faml bir ya da birkaç aracı düşünmüş, hatta önceden kararlaştırmış olduğu aracı değiştirmiş olabilir, yine fail suç yeri veya zamanı hakkında önceki projelerini öni olarak değiştirebilir, bütün mesele suç işleme kararı ile harekete geçme zamanı arasında failin yapacağı hareket üzerinde düşünmüş olması ve o hareketi yapmış olmasından ibarettir.
Uygulamada ise Yargıtay'ın genelde tasarlamada soğukkanlılık teorisinden yana olduğu; bununla beraber olayın özelliklerine göre bazı hallerde plan kurma teorisini (CGK., 11.2.1985; 277/75; 25.1.1980, 528/29 gibi) bazı halde karma görüşü (CGK., 12.12.1983, 299/398; 18.12.1978, 426/488 gibi) benimsemiş olduğu görülmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere tasarlama konusunda mevcut bu iki teorinin herbirinin tek başına yeterli olamayacağı, aksine her olayın özelliğine göre tasarlamanın tayininin gerekeceği anlaşılmaktadır. Bunun için de failin belli bir kimseye karşı suç işleme niyetinde sebat etmesi kadar, suçun ne suretle işleneceği hususunda ana hatları ile plan yapması durumunun da birlikte düşünülmesi ve değerlendirmenin bunlardan yalnız birine bağlı kalınmaksızın yapılması daha adil sonuca varılması bakımından yerinde olacaktır. Bu itibarla, suç işleme kararının verildiği zaman, (harekete geçme süresi) suçunun ne şekilde, nerede, ne ile işleneceği hususunda yapılan plan ve bunları sağlama eylemleri ölçü olacaktır. Taammütte suçu işleme kararının ne zaman verildiği hususu, cezanın ağırlığı karşısında insan yapısı gereği çoğu zaman ikrar haricindeki delillerle açıklığa kavuşur.
Sanık savunmalarında olay günü maktülle kahvehanede karşılaştıklarında, maktulün kendisine hakaret ederek sandalye ile saldırdığını ve bu sebeple tabancasını çekerek onu vurduğunu savunmuş ise de bu husus orada bulunan tanıklarca doğrulanmamış, tam aksine aralarında hiçbir konuşma ve tartışma olmadığı, maktulün herhangi bir hareket ve hakareti bulunmadığı, sanığın bu tür savunmaya tahfif hükümlerinden yararlanmak amacıyla başvurduğu anlaşılmıştır.
Gerek mahalli mahkeme, gerekse azınlık, suçun taammüden işlendiği görüşünde olup öldürme eylemini mahalli seçimlere kadar giden husumete bağlamaktadırlar. Ancak çoğunluk tarafından benimsenen görüşe nazara öldürme olayının mahalli seçimlerdeki sorunlardan kaynaklandığı hususunda yeterli delil bulunmadığı, olaydan iki ay önce meydana gelen öldürme olayı nedeniyle arada husumet bulunduğu bir gerçek ise de sanığın olay günü maktulü öldürmek için ilçe merkezine özellikle geldiğine dair delil bulunmadığı, bu konuda savunmanın kabulünde zorunluk olduğu, ilk beyanı aleyhe delil olarak kabul olunan tanık Halil Zeki'nin bu beyanının samimi ve tesirden uzak olduğunda kuşkular bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla suçun taammüden işlendiği sübuta varmadığından, sanığın tahriksiz kasten adam öldürmekten tecziyesi gerektiğine dair daire bozma kararı usul ve yasaya uygundur.
Karardan sonra 3.1.1986 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 3250 sayılı Yasanın 3. maddesi hükmü uyarınca 2305 sayılı Yasanın 2. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Sanık hakkında 6136 sayılı Yasa ile kurulan hükümde 2305 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca artırım yapılmıştır. TCK.nun 2. maddesi uyarınca lehe hükmün uygulanması gerekir. Son yasa ile bu artırım hükmü yürürlükten kaldırıldığına göre sanık hakkında uygulanmamalıdır. Ve bu sebepten de hükmün bozulması gerekir.
Öldürme suçuna hasren çoğunluk görüşüne katılmayan Daire Başkanı ve Üyeler, oluşa delillere ve gerekçeye göre suçun taammüden işlendiği görüşüyle,
Üyelerden Sami Selçuk; kararlarda tasarlama (taammüd) kavramı saydamlığa kavuşmamıştır. Önce bu kavram, öğretideki ölçülere göre tanımlanmalı ve bu tanıma uyup uyulmadığının takdiri, kanıtlara göre Yerel Mahkemeye bırakılmalıdır. Yargıtay'ın denetimi, benimsenen görüşe göre tutarlı bir gerekçe ile değerlendirme yapılıp yapılmadığını inhisar etmelidir. Yargıtay, Yerel Mahkemenin yerine geçerek tasarlamanın var olup olmadığına karar veremez. İlk mahkemeye bu olanağın verilmesi için karar bozulmalıdır." gerekçesiyle çoğunluk görüşüne katılmamıştır.
Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, sanık vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile;
1 - Sanığın,. maktule yönelik eylemi tahriksiz kasten öldürmek olup, TCK.nun 448. maddesine temas eder nitelikte olduğundan,
2 - 6136 sayılı Yasaya aykırılıktan kurulan hükümde 2305 sayılı Yasa ile yapılan artırımda artırıma esas olan 2. madde 3250 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırıldığından,
Yerel mahkeme direnme hükmünün bu sebeplerden (BOZULMASINA), bir nolu bozma sebebinde 2/3' yi geçen oyçokluğu, iki nolu bozma sebebinde oybirliğiyle olmak üzere, 27.1.1986 gününde karar verildi.