 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1985/133
K: 1985/289
T: 20.05.1985
DAVA : Gasp suçundan sanıklar Bayram ve Özcan'ın mahkumiyetlerine dair, (Eyüp 1. Ağır Ceza Mahkemesi)'nden verilen 22.6.1983 gün ve 117-54 sayılı hüküm, sanıklar Özcan ve Bayram vekillerinin temyizleri üzerine, Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 5.11.1984 gün ve 160-103 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması isetmini bildiren 21.2.1985 gün ve 6-1641 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Gasp suçundan sanıklar Özcan, Bayram ve İdris'in TCK.nun 495/1, 59. maddeleri uyarınca 8 sene 4'er ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, TCK.nun 525.maddesi uyarınca ceza süreleri kadar genel güvenlik gözetimi altında bulundurulmalarına, haklarında TCK.nun 31,33. maddelerinin tatbikine, suçta kullanılan makbuzların zoralımına, tutuklu kaldıkları sürenin cezalarından mahsubu ile tutukluluğun devamına dair Eyüp 1. Ağır Ceza Makemesi'nden verilen hükmü sanıklar Özcan ve Bayram vekillerinin temyizi üzerine inceleyen Özel Daire;
"Sanıkların duruşmadaki ifadelerine göre, tebliğnamedeki bir veya iki numaralı düşünceye iştirak edilmemiştir. Ancak :
Olay tarihinde bazı şahısların örgüt adını kullanarak bazı kişi ve işyerlerinden para aldıklarını duyan sanıkların bu yolla para sızdırıp parasızlıktan kurtulmaya karar verdikleri, Özcan'ın talimatı üzerine önce sanık Bayram ve İdris'in mağdur Ahmet'in işyerine iki defa gidip örgüt üyesi devrimci olduklarını söyleyip para istedikleri ancak işyerinde bulunan görevlinin para vermeye yetkisi olmadığını söylemesi ve fazla para alamayacaklarını anlamaları üzerine oradan ayrıldıkları, olay günü tekrar buluşup kırtasiyeciden makbuz kağıtları satın aldıkları, Özcan'ın bu makbuzları üzerine tükenmez kalemle (Kurtuluş) ibaresini yazdığı ve Bayram ile İdris'i aynı işyerine para istemeye gönderdiği, daha önceden mağdurun başvurusu üzerine olay yerinde polisçe tertibat alındığı, bu önlemden habersiz olan sanıkların önceden kararlaştırılan saatte olay yerinegeldikleri, sanık Bayram'ın işyeri kapısında beklediği, İdris'in içeriği girip sözü edilen makbuzu vererek 2.000 lira para alıp dışarı çıktığı sırada tertibat almış polislerin kendilerini yakaladıkları, anlaşılmasına göre, mağdura karşı işlenen suçun biçimsel olarak görünüşte tam ve fakat alınan polis önlemleri nedeniyle oluşması esasen imkansız bulunduğundan, eylemin eksik teşebbüs derecesinde kaldığı gözetilmeden tamamlanmış suçtan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar Özcan ve Bayram müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebepten tebliğname uyarınca bozulmasına, depo paralarının geri verilmesine, sebebine göre bozmanın hükmü temyiz etmeyen sanık İdris'e teşmiline, bombanın mahiyetine ve tutukluluk tarihlerine göre sanıkların üçünün tahliyesine. " karar vermiş.
Bu karara karşı Yerel Mahkeme özetle : Gaspta suçun oluşması, teslim veya verme ile oluşur. Polislerin tertibat almaları ve sanıkların kaçarken yakalanmaları, tamamlanmış suçun vasfına etkili olamaz tertibat alınması sanıkların mutlaka yakalanacakları ve parayı kaçıramayacakları anlamını taşımaz., Silahlı olabilecek sanıkların polisle çatışmaya girip kaçmaları mümkündür. Sanıklar kaçarken polisin ateşi ve hatta birinin yaralanmasıyla yakalanmaları mümkün olmuştur. Sanıklar icrai fiillerini tamamlamışlardır. Gerekçesiyle direnmiştir.
Sanık Bayram vekilinin ibraz ettiği 5.12.1984 günü tasdik edilen 29.11.1984 gün ve protokol 281 sayılı rapor içeriğine göre eski hale getirme talebinin kabulüne ve temyiz isteminin süresinde sayılmasına oybirliğiyle karar verdikten sonra yapılan incelemede:
İncelenen dosyaya ve delillere göre:
Olay tarihlerinde bazı şahısların illegal bazı örgüt adlarını kullanarak bazı kişi ve kuruluşlarından para aldıklarını duyan sanıkların bu yolla para sızdırıp parasızlıktana kurtulmaya karar verdikleri, Sanık Özcan'ın talimatı üzerine diğer sanıklar Bayram ve İdris'in mağdur Ahmet'in işyerine iki defa gidip örgüt üyesi devrimci olduklarını söyleyip para istedikleri, ancak işyerinde mal sahibi yerinde bulunan görevlilerin para vermeye yetkileri olmadığını söylemeleri ve fazla para alamayacaklarını anlamaları üzerine oradan tekrar geleceklerini söyleyip ayrıldıkları, olay günü tekrar buluşup kırtasiyeciden makbuz kağıtları satın alıp, Özcan'ın bu makbuzlar üzerine tükenmez kalemle (Kurtuluş) ibaresini yazıp Bayram ve İdris'e verip aynı işyerine para istemeye gönderdiği, daha önceden mağdurun başvurusu üzerine polisçe olay yerinde tertibat alındığı, ölemden haberdar olmayan sanıkların kararlaştırılan saatte olay yerine geldikleri, sanık Bayram'ın işyeri kapısında beklediği, idris'in içeri girip sözü edilen makbuzu verip karşılığında 2000 lirayı alarak dışarı çıktığı sırada çevrede önlem alan polislerin kendilerini yakaladıkları bu suretle oluş ve subutta herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığı eyleminin tamamlanıp tamamlanmadığının oluşturduğu görülmüştür.
Kanunumuzda "gasp" olarak tanımlanan suç, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan hırsızlıktan ibarettir. Yani cebri hırsızlıktır. şu hale göre gasp; bir kimsenin menkul malını cebir, şiddet, tehdit kullanarak almaktır.
Hırsızlık ile gasp cürümleri aynı ortak unsurlara malik olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur malı almak için cebir, şiddet veya tehdit kullanılmasıdır.
Hırsızlıkta olsun, gasp da olsun suçun tamamlandığı anı belirleme bakımından ortak unsur olan almak unsurunu büyük önem taşır.
Burada sözü edilen (almak) Medeni Hukuk anlamında zilyetlik nakli ya da devri değildir. Ceza Hukuku yönünden söz konusu olan yokledilen ve kurulan zilyedliktir. Mal fail tarafından, asıl zilyedin ya da malikin tasarruf alanından çıkarıldığı onun tasarruf imkanının yok edildiği ve böylece kendi tasarruf alanına sokulduğu anda suç tamamlanmış olur. Şu hale göre; suçun işlenme yani tamamlanma zamanı, mal üzerinde malikin (zilyedin) tasarruf imkanının yok edildiği ve failin malı kendi tasarruf alanına soktuğu andır.
Şayet fail, mal üzerinde malikin tasarruf imkanını yok edememiş ve bu suretle malı kendi eğemenlik tasarruf alanına sokamamış ise, suçun tamamlandığından söz etmek mümkün değildir. Bu halde suç teşebbüs derecesinde kalmıştır.
İncelenen olayda ise sanıklar manevi cebir yani tehdit kullanarak mağduru paranın kendilerine teslimine mecbur bırakmışlar yani parayı almışlar; fakat o para üzerinde fiili hakimiyet tesisine imkan bulamadan suçtan haberdar olup önlem alan polis tarafından yakalanmışlardır. Bu hale suçu tamamlanmış kabul etmek mümkün değildir.
Aksi halde kanunumuzun sistemi ve yılların oturmuş uygulanması yok edilmiş olur. Aksi görüş; anılan mal üzerinde malı kendi tasarruf alanına sokan ile sokamayan fail arasında fark gözetmemeye sebep olur ki bunun da ceza adaletiyle bağdaşır yanı yoktur.
Bu nedenle yerel mahkemenin "gaspta suçun oluşması teslim veya vermek ile oluşur..." düşüncesinde isabet bulunmamaktadır. Malı teslim veya verme yeterli değildir. Failin o mal üzerinde, zilyedin tasarruf imkanını yok edip kendi tasarruf alanına sokması da zorunludur.
Yargıtay'ın bir çok kararlarında da tarif edildiği gibi; TCK.nun 61 ve 62. maddesine düzenlenen teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir cürmün icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, failin elinde olmayan mani sebeplerin ortaya çıkması yüzünden icra hareketlerinin tamamlanmaması veya tamamlandığı halde neticenin meydana gelmemesidir. Şüphe yok ki icra hareketlerinin yarıda kalması yada sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki mani bir sebep yüzünden meydana gelmelidir.
Olayımızda olduğu gibi, tehdide maruz kalan mağdurun polise haber vermesi ve polisin gerekli önlemleri alması halinde durum ne olacaktır? Polise başvuran mağdurun, tehditten korkması yada başlandıktan sonra, polisin işlenmekte olan bu suçtan haberdar olup gerekli önlemleri almış olmasıdır. Polisin bu müdahalesinin amacı, fail-faillerin yakalanması olduğu kadar ondan da önemlisi mağdurun maruz kaldığı tehlikenin önlenmesidir.
Kanunumuzun, gasp cürümleri ile ilgili hükümlerinde esasta korunan hukuki yarar zilyedlik ve şüphesiz ki aynı zamanda kişi hürriyetidir. Polisin bu önlemi sayesinde sanıklar, para üzerinde mağdurun egemenliği bertaraf edememişler ve dolasıyla kendi egemenliklerini kurma imkanının bulamamışlardır.
Polisin müdahalesi, failin elinde olmayan bir mani sebeptir. Bu müdahale ile elverişli şekilde gelişmekte olan hareket normal akışını sürdürememiş durdurulmuştur. Şu halde fail TCK.nun 61. maddesi gereğince mani sebebin ortaya çıktığı ana kadar ki fiilinden sorumludur. Polisin müdahalesinden sonraki hareketler, failin cürmü iradesinin mahsulü olmadığı gibi illiyet bağı da kurulamayacağına göre faili bu hareketlerden sorumlu tutmak mümkün değildir.
Bu açıklamalar karşısında sanıkların eylemi Özel Daire kararında belirtildiği üzere gaspa eksik teşebbüs derecesinde kaldığından, sanık Özcan ve Bayram vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, bozma nedenine göre bozmanın hükmü temyiz etmeyen İdris'e teşmiline karar vermelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle sanıklar Özcan ve Bayram vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme direnme hükmünün tebliğnamesiyle uygun olarak BOZULMASINA, depo paralarının geri verilmesine bozma sebebine göre bozmanın, hükmü temyiz etmeyen sanık idris'e de teşmiline 20.5.1985 gününde 2/3 geçen oyçokluğuyla karar verildi.