 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1985/111
K: 1985/384
T: 17.06.1985
DAVA : Yasa dışı örgüte yardım etmekten sanıklar Ramazan ve Ahmet'in mahkumiyetlerine dair, (Uşak Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 31.12.1982 gün ve 263-347 sayılı hüküm, sanıklar ve Ramazan vekilinin temyizleri üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 3.5.1984 gün ve 17 - 81 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, C. Savcısı, Sanık Ramazan ve vekili tarafından süresinde verilen dilekçeler ile istenilmiş, sanık Ramazan ve vekili yönünden koşul da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 11.2.1985 gün ve 9/4239 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Yasa dışı örgüte yardım etmekten sanıklar Ramazan ve Ahmet'in ; TCK.nun 169, 55/3, 59. maddeleri uyarınca 1'er yıl 8'er ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarına dair Uşak Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen hükmü, sanıkların temyizi üzerine inceleyen özel daire:
"1 - TCK.nun 169. maddesinin sadece 168. maddede belirtilen silahlı çetenin mevcudiyeti halinde tatbik kabiliyeti bulunmasına nazaran mahkemece sanıkların yardım ettikleri kabul edilen yasa dışı örgütün ne şekilde silahlı çete olduğu gerekçeleriyle açıklanmadan ve,
2 - Sanıkların emniyette verdikleri ifadelerin zora dayalı olduğunu, Dev - Yol adlı yasa dışı örgüte yardım için kurban derisi toplamadıklarını aşamalardaki savunmalarında belirtmişlerdir. Sanıkların emniyetteki ifadeleri hiçbir yan delile teyit edilmediği gibi, (yasa dışı örgüte yardım) suçunu işlediklerine dair mahkumiyetlerine yeterli, inandırıcı herhangi bir delil de bulunmadığı nazara alınmadan yazılı olduğu şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi" isabetsizliğiyle bozmuş,
Bu karara karşı mahalli mahkeme özetle ; (Sanıkların olay tarihinde kurban derisi topladıkları beraat eden Şükrü ve Sanık Ahmet'in aşamalarındaki beyanı ile sabittir. Tartışmalı olan derilerin kim için toplandığıdır.
Sanıklar hazırlıkta Dev - Yol içinde yer aldıklarını söylemişler, bu amaçla derileri topladıklarını ifade etmişlerdir. Güvenlik güçlerine mensup tanıklar sanıkları örgüt adına deri topladıklarının Sıkıyönetime ihbar edilmesi üzerine onları yakalayıp ifadelerini aldıklarını ve baskı yapmadıklarını söylemişlerdir.
Dev - Yol isimli yasa dışı örgütün varlığı bugün artık kesindir.
Sanıkların hazırlık ifadelerinde isimlerini bildirdikleri kişiler hayali olmayıp Uşak Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1981/27 esas sayılı dosyasında yargılanıp görevsizlikle İzmir Sıkıyönetim Mahkemesi'ne giden davanın sanıklarıdır.
Sanıkların savunmaları karşısında köy muhtarı Hayri'nin beyanına göre, sanıkların kendilerine deri toplamada resmi ya da özel bir görev verilmemiştir.
Beraet eden Şükrü'nün sanıklara iftira etmesine neden yoktur. Deriyi zor ve tehditle ondan istemeleri yasa dışı örgüt içi istendiğini gösterir. Muhtara teslim için zor ve tehdide gerek yoktur.
Aslında sanıkların Dev - Yol örgütü içinde durumunu daha iyi belirleyebilmek için, görevsizlikle 1981/27 esaslı İzmir Sıkıyönetim'e giden Uşak Dev - Yol dosyası ile birleşmesinde yarar vardır. Ancak birlikte değerlendirme olanağı sağlanamamıştır.
Dev - Yol ülke düzeyinde olduğu gibi, Uşak yöresinde de ideolojik amaçla adam öldürme, soyguna varan ve anayasal düzeni yıkmaya yönelik eylemlerde bulunmuştur. Sıkıyönetimde görülen davalarla örgütün bu niteliği ortaya çıkmıştır.
1981/27 esas sayılı dosya ile Uşak ve Köylerinde örgütün faaliyeti tesbit olunur.
Sanıkların bu örgütle ilişkileri olmasaydı, bu örgüt içindeki kişileri isimleriyle ve örgütün İnaylı Köyü'ndeki eylemlerini saymaları düşünülemezdi. Muhtarın ve beraet eden Şükrü'nün ifadeleri ile sanıkların bu örgüt için deri topladıkları anlaşılmaktadır) gerekçesiyle direnmiştir.
İncelenen dosyaya, delillere göre;
Sanıklar Ramazan ve Ahmet'in 1979 yılı Kurban Bayramı'nda mensup oldukları Dev - Yol isimli yasa dışı örgüt adına, örgütün İnaylı Köyü Sorumlusu Ali'den aldıkları talimat ile örgüte maddi yardım sağlamak içinmahalleye çıkarak makbuzsuz kurban derileri toplayıp Ali'ye vermek suretiyle yasa dışı örgüte yardım suçunu işlediklerinden bahisle kamu davası açıldığı ve sanıkların yapılan yargılamaları sonunda suçları sabit kabul edilerek temyizlerine karar verildiği görülmüştür.
TCK.nun sanıklara uygulanan 169. maddesi 168. madde ile bağıntılı olduğundan birlikte incelemeleri zaruridir.
Madde - 168 (Degişik) : Her kim, 125, 121, 146, 141, 149 ve 156, maddelerde yazılı cürümleri işlemek için silahlı cemiyet ve çete teşkil eder yahut böyle bir cemiyet ve çetede amirliği ve kumandayı ve hususi bir vazifeyi haiz olursa ......aşağı olmamak üzere ağır hapis cezasına mahkum olur.
Cemiyet ve çetenin sair efradı....yıla kadar ağır hapisle cezalandırılır."
Madde 169 - 64 ve 65. maddelerde beyan olunan hal haricinde her kim, böyle bir cemiyete ve çeteye, hal ve sıfatlarını bilerek barınacak yer gösterir veya yardım eder yahut erzak veya esliha ve cephane veya elbise tedarik eder veya her ne suretle olursa olsun hareketlerini teshil ederse.... seneye kadar ağır hapis ile cezalandırılır.
Hükümlerini içermektedirler.
Bu hükümler hakkında doktrindeki açıklamaları kendi görüşleriyle birlikte (Siyasi İktidar Düzeni ve Fonksiyonları Aleyhine Cürümler - İstanbul, 1967) adlı eserinde açıklayan Profesör Çetin Özek :
"Suçun mevzuunu, Ceza Kanunu'muzun Devletin" iç ve dış şahsiyetine karşı işlenen bazı suçlar teşkil etmektedir. Bilindiği gibi silahlı çete teşkili suçunun müstakil bir mevzuu olmayıp, boş bir kalıptan ibarettir ve faillerin takip ettikleri gaye suç kalıbı için doldurmaktadır. Bu suçun maddi hareketinin ihlal ettiği tabii bir menfaat mevcut değildir. Sadece hukuki normlar ihlal olunmaktadır. Suçun, muhtelif gayelerle işlenebilecek mahiyette oluşu, bu suçu çok geniş, adeta bir suçlar grubunu birleştiren tek suç şeklinde sokmaktadır.
Kanunumuz 168. maddede, 125, 131, 146, 149, ve 156. maddeleri saymıştır ki, bu maddelerin ilk ikisi devletin ülke bütünlüğüne karşı suçları, son üç madde ise, Anayasa'ya, teşrii ve icra organına karşı bir takım fiilleri içine almaktadır.
Silahlı cemiyetin, silahlı gaye için vasıta kabul edilişi organize ve disiplinli bir mahiyet oluşu, gaye edinilen suçun işlenmesi bakımından yakın ve ciddi bir tehlike doğurmaktadır. Manzini, esas gaye edinilen suçlar tehlike suçu olduğu için bu suça "tehlikenin tehlikesi" adını vermektedir. Faillerin devletin emniyetine karşı suç işlemek maksadıyla hareteklerini bir cemiyet vasıtasıyla icraları cezalandırmanın sebebini teşkil etmektedir.
Silahlı cemiyet, 168. maddede sayılan suçlardan birini veya bir kaçını işlemek için teşekkül edebilir ve her zaman tek bir suç mevcuttur (Manzini - 1950 - 65).
Silahlı cemiyet teşkili suçunun hukuki mahiyetine gelince, yukarıda temas ettiğimiz gibi esas gaye edinilen suça ait hazırlık hareketi olmakla beraber, kanun bu hareketleri esas suçun cezasına göre onun bir parçası olarak cezalandırmamış ve müstakil bir suç olarak kabul ederek cezalandırmıştır. (Grespolani, Delitti Politice - 753). Hukuka aykırı bir maksatla failin hareket edişi ve zarar yaratmak için çetenin teşkili, bu suça suigeneris, müstakil bir mahiyet vermiştir (Sforza, 60, Maura, 231 - Andreotti, 147 - chauveau et Halie 494). Her ne kadar Manzini silahlı cemiyet teşkil suçu gaye edilen suça teşebbüs hükümlerine göre cezalandırılmadığı için, bu fiilin gaye suçlara ait hazırlık hareketi olmadığını ifade etmekte ise de (Manzini 1950, 651) kanaatimizce bu görüş yerinde değildir.
Silahlı cemiyet kanun hükümleri dışında düşünüldüğü takdirde, gaye suçların hazırlık hareketini teşkil etmektedir. Fakat Kanun vazııları bunu esas suça teşebbüs hükümlerine göre cezalandırılmamış ve müstakil biri suç kabul etmek suretiyle cezalandırmıştır. Kanun hükümlerimize göre gerçekten ayrı ayrı unsurları mevcut bir suç vardır ve fakat bu suç gerçekte, gaye edinilen suça ait bir hazırlık hareketidir. Kanun, yukarıda da belirttiğimiz gibi, faildeki hukuka aykırı ve iradeyi cezalandırmak suretiyle müstakil bir suç ortaya atmış ve sırf irade - düşüncenin cezalandırılmasını önlemek için, düşüncenin çete şeklinde ortaya çıkışını aramıştır. Fakat gerçekte failin gayeye ait harici hareketinin mevcut olmamasına rağmen düşüncesi, iradesi cezalandırılmaktadır.
Suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Silahlı cemiyete ait gaye suçu işleyebilecek nitelikte herkes, silahlı cemiyet teşkili suçununda faili olabilir. Suçun mahiyeti icabı çok fail gerekmektedir. Çok failli ve kollektif suç mevcuttur (Ranieri II - 159).
Çete bir çok sayıda kimsenin disiplinli hiyerarşik bir şekilde organize edilmesi ile meydana gelmektedir. Dönmezer -Erman : II 432 - Çete devamlı bir mahiyet arzetmektedir. Gayenin tahakkukuna adli otoriterin çeteyi dağıtışına veya çete mensuplarının çeteyi kapatışına kadar devam eder - Faccini 718. Çetenin en belirgin vasıfları çok sayıda kişilerin iradelerinin birleşmesi ve sistemli, hiyerarşik bir organizasyonun mevcudiyetidir (Rai=nieri - II - 160- aksi görüş Pannain. II - 265).
Çete mefhumu, hemen hemen silahlı bir topluluğu ifade etmektedir. Silahsız bir çete, tam anlamında mümkün olamaz. Ayrıca kanunda topluluğun silahlı olmasını açık olarak şart koşmaktadır. Silah, suçun unsuru olmaktadır... Bu sebeplerdir ki, çete mensuplarının failin silahla işlenmesi ve silahların tesbiti konusunda da iradelerinin birleşmiş olması gereklidir. Sebatini II. 241. Borscarell 36. Pannain II. 266.
Silahın mevcut sayılabilmesi için bilfiil mevcut olması ve çete üyelerinin çoğunluğunun silahlı bulunması gerekmektedir. Kanunumuzun 190. maddesindeki (mehaz 155/son) topluluktan bir kişi silahlı olsa dahi, suç silahla işlenmiş sayılır, mefhumu burada kabili tatbik değildir. Tuozzi III, 98 - Ordino 24. A. 9 - Florian ; 529. Silahın gayeye erişmeyi - sağlayacak şekilde depo edilmiş bulunmasını yeterli görenlerde vardır. Bk. Pannain II. 265.
168. madde anlamında silahtan maksat nedir ? Kanunumuz sırf bu maddenin tatbiki bakımından silahı tarif etmemiş bulunmaktadır. Bazı müellifler, ceza kanunlarındaki silah tariflerinin çete teşkili suçu bakımından da kabul edileceğini beriltmektedirler.
Çoğunluk ise ceza kanunlarındaki silahı tarif eden hükümlerin silahın ağırlaştırıcı sebep olarak kabul edildiği, hallerde kabili tatbik olduğunu bu maddelerin gerçekte silah olmayan birçok araçları silah olarak kabul ettiğini belirterek, o maddelerin tatbik edilemeyeceğini kabul etmektedirler. Mesela baston, sopa, gibi şeyleri, ağırlaştırıcı sebep olarak silah mefhumuna dahilse de suçun unsuru olarak silah kabul edilemezler. Florian : 520 - Tuozzi III, 98 - Nocito, Corso di diritto panelli : 67.
Kanaatimizce de 189. maddemizdeki silah tarifini, aynen 168. maddenin unsuru olarak kabul edemeyiz. Zira 168. maddedeki silah gaye edilenen suçun işlenmesini temin edebilecek yeterlik ve kuvvette bulunmalıdır ki, çetenin neticeyi tahakkuk ettirecek derecede ciddi ve tehlikeli mahiyet arzettiği kabul edilebilsin ve çeteyi cezalandırmaktaki mantıki esas tahakkuk etsin...
Kanunumuz suçun maddi unsuruna müteallik hareket olarak, çeteyi teşkil etmek, kumanda etmek, iştirak etmek ve nihayet çetede hususi bir vazifeyle görevli olmayı saymıştır.
Çete teşkil suçu şekli bir suçtur ve gayeye ait birtakım hareketlerde bulunulmasa dahi fiil suç teşkil eder. Tehlike suç tipindendir. Ve gayeye ait bir fiil mevcut olmasa dahi fiil cezalandırılır mahiyettedir.
Kanunumuzun 169. maddesi hususi iştirak durumunu düzenlemektedir. Doktrin 169. maddemizde ve mehazın 132, 1930 İtalyan Kanunu'nun 307. maddesinde yer almış bulunan bu hareketlerin hususi iştirak durumu teşkil ettiği hususunda ittifak halinde değildir. Bu maddede yazılı fiilleri müstakil suç olarak kabul edenler mevcut olduğu gibi, Manzini 663 - Antolisei, II, 856, Ranieri II, 163. Maura 232 - Erem, 11552. Yardım fiili olarak isimlendirenler, Florian 532. impallomeni II. 101. de mevcuttur. Biz bu fiilleri hususi iştirak hali olarak kabul ediyoruz.
169. maddedeki durumun teşekkül edebilmesi için Kanun bir ön şart kabul etmiş bulunmaktadır. Bu ön şartta, yardım fiilini ika eden failin, fiile iştirak etmemiş bulunmasıdır. Kanunumuz mehaz kanundan farklı olarak gerek asli gerek fer'i iştirak durumlarını hariç tutmuş bulunmaktadır. Bu mehaz Kanun ile yeni İtalyan Ceza Kanunu'nun 307. maddesi bakımından da bahis konusudur. Bu yardımcı, çetenin amacını bilip, buna rağmen çeteye yardım etmesi gerekmektedir. Yardımcı, çetenin amacını bilip, buna rağmen, çeteye yardım edince, çetenin amacına erişmesine yardım etmiş ve bu bakımdan da çete suçuna iştirak etmiş bulunmaktadır. işte bu zorluk sebebiyledir ki, 169. maddenin tatbik tarzını hukuki mahiyetini izah eden bir takım görüşler ileri sürülmüştür.
Kanaatimizce yardım fiilinin 64. madde yani asli iştirak durumunun dışında ika edilmiş bulunması tabii bir husustur. Fail eğer zaten çetenin asli faillerinden ise fer'i iştirak hali olan 169. maddenin tatbik imkanı kalmaz. Bu genel bir prensiptir ve 169.maddenin 64. maddeyi teşrih etmesi lüzumsuzdur. Nitekim mehazın 132. maddesi 64. maddenin karşılığı olan 63. maddeyi tasrih etmemiştir.
Kanaatimizce 169. madde bu maddedeki hükümleri iştirak durumu dışında bir durum olarak tanzim etmek, iştirak hükümlerini bertaraf etmek maksadıyla düzenlenmiş değildir. Zira, fail yardım fiilini yaparken ya çetenin amacını bilmiyordum ki bu takdirde cezalandırılmasını gerektiren bir husus mevcut değildir. Ya da fail çetenin amacını bildiği halde yardımda bulunmuştur ki bu durumda iştirak hali mevcuttur. Yani iştirak halinin dışında bir yardım halinin mevcudiyeti mümkün değildir. Öyleyse 169. maddedeki 64 ve 65. maddelerde beyan olunan hal haricinde..." ifadesini nasıl izah edebiliriz? Kanaatimizce bu ifade ile kanun özel bir takım fer'i iştirak hareketlerini tayin ve tanzim etmekte ve müstakil ceza ile bu durumları cezalandırmaktadır. 65. madde kanun genel olarak fer'i iştirake ait durumları tayin etmişken 169. maddede belirli hareketleri tasrih etmiş bulunmaktadır. Netice itibarıyla 169. maddedeki durumlar fer'i maddi iştirak halleridir. Fakat fer'i maddi iştirak halleri 65. maddede geniş ve genel tayin olarak isimlendirilmişken burada hareket tek tek tayin edilmiş durumdadır. 169. maddeye göre cezalandırılabilmek için yardımcı, asli fail veya 169. maddede gösterilmemiş şekilleriyle fer'i fail olmaması lazımdır. Kanun 169. maddede, bu maddeye göre cezalandırıbilmek için çetenin amacını bilmeyi şart kıldığına göre hususi bir iştirak durumu yaratmıştır.
Kanunu'muz 169. maddesinde çeteye yardım fiili şeklinde ortaya çıkan iştirak durumunun tahakkuk edebilmesi için bir takım hareketler tayin ve tesbit eylemiştir.
Bu hareketler izahına lüzum olmayacak bir şekilde 169. madde tayin edilmiştir; çeteye bıranacak yer göstermek veya bu konuda yardım etmek, erzak, esliha, cephane, ve elbise tedarik etmek çetenin gayesine erişebilmesi için hareketlerini teshil etmektedir. Belirtilmiş bulunduğumuz bu hareketlre kanunda tahdidi olarak tesbit ve tayin edilmiş bulunmaktadır. Maura 232 - Janitti Piremolla, 1038,
Yardım kollektif çete menfaatlerini ilgilendirmelidir.
Fail hem iradi olarak 169. madde gösterilmiş bulunan hareketleri icra edecektir. ve hem de aynı zamanda yardım ettiği teşekkülün amacını, yardımın bu amaca yarayacağını bilerek ika etmelidir- Manzini (1050), 669, - Pannain II, 268-..." demektedir.
Bu açıklamalar karşısında : 169. maddenin uygulanabilmesi için,
a - Silahlı çete veya cemiyetin bulunması,
b - Bunun TCK.nun 125, 131, 146, 147, 149 ve 156. maddelerde yazılı cürümleri işlemek için teşkil olunması,
c - Böyle bir cemiyet ve çeteye ; TCK. 64 ve 65. maddelerde yazılı hal dışında gayelerini bilerek barınacak yer gösterme, yardım, erzak ve silah cephane ve elbise sağlanması, hareketlerinin teshil (kolaylaştırma) edilmesi gerekir.
İncelenen olayda, sanıkların yardım ettikleri yasa dışı örgütün ne şekilde olduğu açıklanmamış, bunun delilleri gösterilmemiş, İnaylı Köyü'ndeki mevdudiyesinin delillerle açıklanmamıştır.
Sanıkların hükme dayanak yapılan ifadeleri, o tarihte yürürlükte olan usul hükümlerine savcılık tarafından alınmamış olduğundan hukuken bir hüküm ifade edemeyeceği gibi bu açıklamaları yan delillerle de doğrulanmadığı cihetle hükme esas alınması isabetli değildir. Kaldı ki sanıkların açıklamaları kendi arasında ve safahatta değişiklik de arzetmektedir.
Yeterli delil olmamakla beraber derilerin toplandığı kabul edilse dahi, kim için ve niçin toplandığı kime teslim olunduğu da belli olmamaktadır.
Bu itibarla mevcut deliller yüklenen suçtan mahkumiyete yeter nitelik ve yeterlikte bulunmadığından C. Savcısı ve sanıkların temyiz itirazlarının kabulü ile mahalli mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Savcısı ve sanıkların temyiz itirazlarının kabulü ile mahalli mahkemenin sanıkların mahkumiyetlerine dair direnme hükmünün tebliğname uygun olarak BOZULMASINA, depo paralarının geri verilmesine, 17.6.1985 günüde oybirliğiyle karar verildi.