 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1985/7202
K: 1986/1622
T: 13.02.1986
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, harcırah, konut yardımı teşvik ikramiyesinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : 1- Davada söz konusu edilen teşvik priminin araç, gereç ve diğer ihtiyaç maddelerinin yıllık satışlarından elde edilen tüm gelirin belirli bir oranının çalışanlara dağıtılacağına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu niteliği itibariyle söz konusu teşvik priminin daimilik arzeden ödemelerden olmadığı arizi ve değişken bir özellik gösterdiği belirgindir. Böyle olunca kıdem tazminatı hesabında dikkate alınamaz. Mahkemenin aksine görüşle hüküm tesisi bu konudaki Hukuk Genel Kurulu'nun 14.3.1983 tarih, 9/364 sayılı kararına ve Daire'nin yerleşmiş içtihatlarına aykırıdır.
2- Kıdem tazminatı 3008 sayılı İş Kanunu ile Türk Hukukuna girmiş ve ondan sonra da 12.8.1987 tarihinde yürürlüğe giren 931 sayılı İş Kanunu ile geliştirilerek devam ettirilmiştir. Bu kanun bir iş sözleşmesine dayanılarak herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan kişiyi işçi saymakla eski metindeki "bedenen ve fikren" ayırımını ortadan kaldırarak işçi yönünden kapsamı genişletmiştir. Ancak kıdem tazminatına hak kazanabilmek için gerekli şartlardan bir olan (kıdem süresinin) başlangıç tarihi ile ilgili bir sınırlandırmayı da beraberinde getirmiştir.
Bir intibak hükmü olan 109. madde ile prensip olarak işçinin işe başladığı tarihten hesaplanan kıdem süresi yeni kanunla kapsama alınan fikir işçilerinin kıdem sürelerinin başlangıç tarihi olarak işe başlama tarihi değil, bu kanun yürürlüğe girdiği 12.8.1967 tarihi esas alınmıştır. 1475 sayılı İş Kanununda da sınırlayıcı intibak hükmü aynen muhafaza edilmiştir. İş Kanununu ve bu arada 14. maddeyi değiştiren öteki yasalarda bu yasaklayıcı hükme dokunmamışlardır.
Bu kısa açıklamadan sonra davacının hukuki durumuna gelince dosyadaki belge ve delillere göre davacının 1967 yılından önceki hizmetinin 3008 sayılı Kanunun 1. maddesinde tanımlanan işçi kapsamına girmediği ve hakkında aynı kanunun kıdem tazminatının düzenleyen 13. maddesinin uygulanamıyacağı açıktır.
O halde davacının 12.8.1967 tarihinden önceki hizmetinin kıdem tazminatının hesabında nazara alınması mümkün değildir. Bu nedenle, anılan döneme ilişkin kıdem tazminatı isteğinin reddi gerekirken yazılı düşüncelerle ilişkin kıdem tazminatı isteğinin reddi gerekirken yazılı düşüncelerle kabulüne karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olup hüküm bu nedenle de bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, birinci bentte oybirliğiyle ikinci bentte oybirliği, ikinci bentte oyçokluğu ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiye iadesine, 13.2.1986 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI: Gerçekten davacı 3008 sayılı İş Kanunu'nun yürürlükte bulunduğu 12.8.1967 tarihine kadarki çalışmalarında fikir işçisi olup bu kanun anlamında işçi sayılmaz, bu nedenle de İş Kanunu'na göre kıdem tazminatı alamaz.
Ancak bu, İş Kanunu kapsamında bulunmayanlara hiçbir suretle tazminat verilmeyeceği anlamına gelmez.
İşyerinin özelliğine göre, sözleşmelerle, kanun ve yönetmeliklerle anılan şekilde çalışanlara da kıdem tazminatına benzer şekilde bir tazminat verilmesi mümkündür.
Nitekim dosyada mevcut işyerine ait 1957 ve 1964 tarihli Personel Talimatnameleri ile 1.3.1970 tarihinden itibaren yürürlüğe giren ve hizmet ilişkisini sona erdiği tarihte de yürürlükte bulunduğu anlaşılan Personel Yönetmeliğinin 18. maddesinde ayrılış tazminatı ya da, işten çıkış tazminatı adı altında fikir işçisi ayrımı yapılmadan tüm personel için birlik ve kooperatiflerde çalışanlardan belirli bir hizmet süresini tamamlayanlara işten ayrılışlarında yine orada gösterilen miktarda tazminat ödeneceği hükmünün yer aldığı görülmektedir.
O halde, davacı buradaki tazminatı kıdem tazminatında olduğu gibi 7,5 kat tavan sınır gözetilmek suretiyle alabilecektir.
1475 sayılı İş Kanunu'na 8.5.1981 tarih ve 2457 sayılı Kanun'la eklenen ek maddesinde davacı ve onun durumunda olanlara bu hakkı verdiği gözlenmektedir. Burada maddenin anılan tazminatın kıdem tazminatı sayılacağına ve İş Kanunu'nun 14. maddesindeki esaslara ve miktara göre ödeneceğine dair olan hükmü 7,5 kat tavan sınırlaması ile ilgili olup başka anlam verilmesine müsait değildir.
Bu nedenle mahkemenin kıdem tazminatı hesabında davacının 12.8.1967 tarihinden önceki çalışmalarını değerlendirmiş olmasının doğru olduğu kanaatiyle çoğunluğu bu konudaki bozma sebebine iştirak etmiyoruz.