 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1985/288
K: 1985/3758
T: 09.04.1985
DAVA: Davacı, fazla ödenen kıdem tazminatının geri alımasına karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme,isteği reddetmiştir.
Hüküm, süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delllere ve kararın dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı, davalının 6.3.1956 tarihinden, 30.7.1979 tarihine kadar çalışıp bu tarihte emekliye ayrılacağından bahisle, istifa edip bütün hizmet süreleri için kıdem tazminatı aldığını; oysa fikir işçisi olarak görev yapan davacının, 12.8.1967 tarihinden önceki durumu 3008 sayılı İş Yasası'nın 1 ve 2. maddeleri kapsamı dışında kaldığından sonraki iş Yasası'nın 109. maddesine göre, hataen ödenen, 6.3.1956-12.8.1967 dönemine ait kıdem tazminatının geri alınmasını istemiştir.
Davalı ise, özetle, zamanaşımı def'inden başka işyerinde daimi kadrolu personel ilişkileri ve özlük haklarının, 20.12.1941 tarih ve 4898 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan ve daha sonraki tarihlerde değiştirilerek yürürlüğe Konan Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri "İçtüresi" ve Personel Yönetmelikleriyle düzenlendiğini, iddia edilen dönemlere ait ödemelerin bu yönetmeliklerde öngörülen işten çıkış tazminatlarına göre ödendiğini ve bu yönetmeliklerin Toplu İş Sözleşmesi'nin eki niteliğinde bulunduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Gerçekten davacı birliğin çeşitli kademelerinde müdürlük, müfettişlik ve en son pamuk ürün müdürlüğü görevi yaptıktan sonra 5.7.1979 tarihli dilekçesiyle 1979 senesinde emekliliğini talep edeceğinden söz ederek, 30.7.1979 tarihinden itibaren istifasının kabulünü isteyerek bu tarihte işten ayrılmıştır. Kendisine, 6.4.1956-12.8.1967 devresi için işten ayrılma tazminatı ve 12.8.1967-30.7.1979 tarihi için de kıdem tazminatı ödenmiştir.
Yargılama sırasında ve davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı savunması mahkemece reddedilmiş ve karar davalı tarafından temyiz edilmemiş bulunduğundan bu konunun incelenmesi usul imkan dahilinde görülmemiştir.
İşin esasına ilişkin uyuşmazlık ise kıdem süresinin başlangıç tarihi ile ilgilidir. Yalnız bu uyuşmazlığın incelenmesine geçmeden önce işyeri ve işyerinde konu ile alakalı düzenlemelerden ve uygulamalardan söz etmekte yarar vardır.
İşyeri, 21.10.1935 tarih ve 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifi ve Kooperatifleri Birlikleri Hakkındaki Kanun hükümlerine göre kurulmuş İzmir İncir, Üzüm, Pamuk ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği'dir.
Prensipleri, çalışmaları, hedef ve gayeleri Özel Kanun ve Anasözleşmelerle tayin ve tespit edilmiş olan birliklerle bu birlikleri oluşturan kooperatiflerin çalışma sistemleri, personelin tayin, ücret tespiti, terfileri, ödüllendirilmeleri, cezalandırılmaları ve işten ayrılma ve sair özlük işleri, 20.12.1941 tarih ve 4989 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan "İçtüre" ile tespit edilmiştir. Daha sonra bu içtüre, 1.1.1957 - 1.5.1960 - 1.1.1968 ve 1.3.1970 tarihleri başlangıç olmak üzere personel yönetmeliği olarak yeniden düzenlemeler yapılmak suretiyle sürdürülmüştür.
Hemen belirtmek gerekir ki, diğer yönden 274 sayılı Sendikalar ve 275 sayılı toplu İş Sözleşmesi, Grev, Lokavt Yasalarının yürürlüğe girmelerinden sonra yapılan Toplu İş Sözleşmeleri birbiri peşine yürürlüğe konmuştur.
İlk içtürede muvazzaf askerlik nedeniyle işinden ayrılanlara bir aylık ücret tutarında tazminat ödenmesinden başka bir ayrılık tazminatına yer verilmişken (m. 70) ondan sonraki yönetmeliklerin genellikle 17 ila 26. maddeleri arasında düzenlemelerde "işten ayrılış tazminatı" altında hükümlere yer verilmiş ve bu hükümlerde bedensel ve fikirsel veya başka bir ayrım yapılmaksızın birliklerle bu birliklere bağlı kooperatiflerin veya bunların işletme teşekküllerinin idare ve işletme daimi kadrolarında çalışan personele bu yönetmelikte yazılı şartlar dahilinde görevlerinden ayrılışları halinde ayrılış tazminatı ödeneceği öngörülmüştür.
Daha öncekilerde İş Kanunu'ndan ve kıdem tazminatından hiç bahsedilmediği halde, 1.5.1960 tarihinden itibaren yürürlüğe konan yönetmelikte İş Kanunu'ndan söz edilmiş, ondan sonraki yönetmelikte de, işten ayrılış tazminatının kıdem tazminatı niteliğinde olduğuna değinen ifadeler yer almıştır. Esasen işyerinin 15.11.1961 tarihinde 3008 sayılı İş Kanunu'nun kapsamına alındığı düşünülürse daha önceki yönetmeliklerde İş Kanunu'ndan ve kıdem tazminatından söz edilmemesinin nedeni kendiliğinden anlaşılacaktır. Son yönetmeliklerle böyle bir açıklık getirilmemiş olsaydı bile işten çıkış tazminatının doğuş ve ödeme koşulları itibariyle 12 Haziran 1937 tarihinde Türk İş Hukuku'na mal edilen ve o yasanın 13. maddesinde düzenlenen kıdem tazminatıyla aynı nitelikte bir ödeme olduğu ortadadır.
Bu konu gelişen ve değişen müsbet hukuk düzeni içinde de hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmuş, 5.5.1981 gün ve 2457 sayılı Yasa ile İş Yasası'na eklenen bir madddede, kanuna ve kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kurum ve kuruluşların haklarında 1475 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayan personel ile sözleşmeli olarak istihdam edilenlere mevzuata veya sözleşmelerine göre kıdem tazminatı niteliğinde yapılan ödemelerin kıdem tazminatı sayılacağı ve İş Kanunu'nun kıdem tazminatıyla ilgili 14. maddesindeki esaslara ve miktara tabi olacağı vurgulanmıştır.
Diğer yönden, 1.3.1970 tarihinden itibaren yürürlüğe konan yönetmeliğin 92. maddesinde ferdi veya Toplu İş Sözleşmesine tabi personel hakkında bu yönetmelik hükümlerinin uygulanmayacağı sözlerine yer verilmiştir. Davacı da Toplu İş Sözleşmesinde taraf sendika üyesidir.
Konu bir kere de yasal yönden incelenecek olursa; kıdem tazminatı bilindiği gibi, 13.6.1936 tarihinde yayımlanan ve bir sene sonra, 1.6.1937 tarihinde yürürlüğe giren 3008 sayılı İş Kanunu ile Türk Hukukuna mal edilmiş ve ondan sonra, 12.8.1967 tarihinde yenilenen 931 sayılı İş Kanununda geliştirilerek devam ettirilmiştir. İş Hukukuna ve kıdem tazminatına yeni boyutlar getiren bu kanun bir iş sözleşmesine dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığında çalışan kişiyi işçi saymakla eski metindeki "bedenen yahut bedenen ve fikren" ayrımını ortadan kaldırarak öncelikle işçi yönünden kapsamını genişletmiştir. Ancak kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için gerçekleşmesi gerekli şartlardan biri olan "kıdem süresinin" başlangıç tarihi ile ilgili bir sınırlamayı da beraberinde getirmiştir.
Bir intibak hükmü olan 109. madde ile prensip olarak işçinin işe başladığı tarihten hesaplanan kıdem süresi yeni kanunla kapsama alınan fikir işçilerinin kıdem sürelerinin başlangıç tarihi olarak işe başlama tarihi değil bu kanunun yürürlüğe girdiği, 12.8.1967 tarihi esas alınmıştır. Bu dzenlemeye esas teşkil eden düşünceler kanununun gerekçesinde şu şekilde açıklanmıştır: "Yeniden ve geriye doğru hak iddiası sosyal adalet bakımından çalışanlarla çalıştıranların karşılıklı hakları gözetilerek beklenmedik bir zamanda ve geçmişe doğru karşılaşılacak bir ödeme zorunluluğunun iş hatayına ve teşebbüs sahasına yapabileceği menfi etkiler düşünülerek geriye doğru kıdem tazminatı haklarının tanınması kabili müdafaa bulunmamıştır" denilerek evvelce haklarında kıdem tazminatına ilişkin 13. madde uygulanmayanlar için kıdem tazminatının başlangıç süresi, 13.8.1967 tarihinden başlatılmış geçmişe etkili surette uygulanması yasaklanmıştır.
931 sayılı İş Kanununun Anayasa Mahkemesi'nce, 12.5.1970 tarihinde iptalinden sonra 25.8.1971 tarihinde kabul edilip ceza hükümleri dışında kalan hükümleri, 12.11.1970 tarihinden itibaren uygulanmaya konan 1475 sayılı İş Kanununda da sınırlayıcı intibak hükmü (md. 109) aynen muhafaza edilmiştir. İş Kanununun ve bu arada 14. maddenin 1927-2320-2457-2762 ve en son, 29.7.1983 tarih 2869 sayılı Kanunlarla yapılan değişik düzenlemelerde de bu yasaklayıcı hükme dokunulmamıştır. Hatta 1475 sayılı Kanunun geçici 1/ç maddesinde 931 sayılı Kanunun 109. maddesinin saklı tutulduğu açıkca belirtilmiştir.
Davacının diğer çalışmalarında olduğu gibi, 11.8.1959-12.8.967 tarihleri arasındaki çalışmalarında da fikir işçisi bulunması nedeniyle 3008 sayılı Yasanın 1. maddesinde tanımlanan işçi kapsamına girmesi ve hakkında aynı Kanunun kıdem tazminatını düzenleyen 13. maddesinin uygulanamayacağı uyuşmazlık dışıdır.
Bundan bir önceki paragrafta açıklandığı üzere yasada hiç öngörülmemiş bir hususu yönetmelikte yada yorum yoluyla ortaya koymak mümkün değildir.
Mahkemenin aksi düşünce ile oluşturduğu karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan kısmın (ONANMASINA), bozmada oyçokluğu , onamada oybirliğiyle temyiz peşin harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 9.4.1985 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Gerçekten davalı fikirş işçisi olup, 3008 sayılı İş Kanunun 12.8.1967 tarihine kadar ki çalışmalarında bu kanun anlamında işçi sayılmaz, bu nedenle de İş Kanununa göre kıdem tazminatı alamaz.
Ancak bu, İş Kanunu kapsamında bulunmayanlara hiçbir suretle tazminat verilemeyeceği anlamına gelmez.
İşyerinin özelliğine göre, sözleşmelerle kanun ve yönetmeliklerle anılan şekilde çalışanlara da kıdem tazminatına benzer şekilde bir tazminat verilmesi mümkündür.
Nitekim dosyada mevcut işyerine ait 1957 ve 1964 tarihleri Personel Talimatnameleri ile, 1.3.1970 tarihinden itibaren yürürlüğe giren ve hizmet ilişkisinin sona erdiği tarihte de yürürlükte bulunduğu anlaşılan personel yönetmeliğinin 18. maddesinde ayrılış tazminatı yada işten çıkış tazminatı adı altında fikir işçisi ayırımı yapılmadan tüm personel için Birlik ve Kooperatiflerde çalışanlardan belirli bir hizmet süresini tamamlayanlara işten ayrılışlarında yine orada gösterilen miktarda tazminat ödeneceği hükmünün yer aldığı görülmektedir.
O halde, davacı buradaki tazminatı kıdem tazminatında olduğu gibi 7,5 kat tavan sınır gözetilmek suretiyle alabilecektir.
1475 sayılı İş Kanununa, 8.5.1981 tarih ve 2457 sayılı Kanunla eklenen ek maddenin de davacı ve onun durumunda olanlara bu hakkı verdiği gözlenmektedir. Burada maddenin anılan tazminatın kıdem tazminatı sayılacağına ve İş Kanunun 14. maddesindeki esaslara ve miktara göre, ödeneceğine dair olan hükmün 7,5 tavan sınırlaması ile ilgili olup, başka anlam verilmesine müsait değildir.
Bu nedenle davacının geri alma isteğinin yerinde olmadığı görüşü ile ret kararının onanması oyundayım.