 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 1985/9250
K: 1985/9506
T: 15.10.1985
DAVA : İsmail vekili ile Aziz vasisi aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair, (Gediz Asliye Hukuk Hakimliği)'nden verilen 3.5.1983 gün ve 213/101 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı İsmail, davalı Aziz uhdesinde 4417 parsel olarak kayıtlı bulunan taşınmazın kısmen kendisine ait olduğunu ileri sürerek, kaydın iptali ile taşınmazın adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Yargılama sırasında, davalının vesayet altında bulunduğu anlaşılmış ve bunun üzerine davalı adına vasi Nazmiye duruşmaya çağrılmıştır. Mahkemece vasiye, husumet izni alınmak üzere mehil verilmiştir. Mahkemece vasiye, husumet izni alınmak üzere mehil verilmiş ancak bu amaçla açılan dava, yetkili kişi tarafından açılmadığından dolayı red edilmiştir. Mahkemece kesin mehile rağmen husumet izni alınmadığından bahisle davanın kabulü yönüne gidilmiştir. Davalı Aziz'in 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezasına hükümlü bulunması nedeniyle 21.10.1981 günlü ve 1981/191-319 sayılı kararla vesayet altına alınmış ve kendisine karısı Nazmiye vasi olarak tayin edilmiştir.
Gerçekten de, Medeni Kanunun 405. maddesinin 8 numaralı bendinde; Sulh mahkemesince husumet için vasiye izin verilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. O halde kısıtlının mahkemece davacı veya davalı olarak temsil edilebilmesi için, sulh mahkemesince vasiye husumet izni verilmesi gerekmektedir. Temsil işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı meselesi mahkemeye ait bir işlemdir. Bu yön kamu düzeni ile ilgili olduğundan mahkemece kendiliğinden nazara alınması gerekir. Olayın durumuna göre vasiye izin için dava açmak üzere davacı tarafa mehil verilmesi gerekmektedir. Henüz temsil sıfatını kazanmamış olan vasiye bunun için kesin mehil verilmesi doğru değildir. Bu nitelikteki bir kesin mehil HUMK. nun 163. maddesinde açıklanan hak düşümüne sebep olmaz. O halde bu sebeple davanın reddi yasaya aykırıdır. Kabul şekline göre de, vasinin temsile yetkili olmadığı kabul edildiği halde, kendisine gıyap kararı tebliğ edilmesi ve taraf olarak yargılamaya çağrılması ve gelmediğinden bahisle yargılamanın gıyabında yapılması bir çelişkidir. Ayrıca Medeni Kanunun 415. maddesi hükmüne göre, şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezaya çarptırılan kimse üzerindeki vesayet, hapsin hitamı ile nihayet bulur. Dosyadaki yazılara ve kararlara göre yargılama sırasında ve hükümden önce davalı Aziz'in kanuni kısıtlıktan kurtulduğu anlaşılmaktadır. Bu husus gözönünde tutulmak suretiyle gerçek tarafın veya temsilcisinin yargılamaya çağrılması ve temsil yönü ikmal edildikten sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir. Aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı ve temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) ve 500 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 15.10.1985 tarihinde oybirliği ile karar verildi.