 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 1985/5291
K: 1985/5428
T: 14.05.1985
DAVA : (Z.Y.) ve müşterekleri vekili (T.C.), (C.Ş.) ile (A.A.) ve (O.Y.) aralarındaki men'i müdahale davasının kabulüne dair Şavşat Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 20.9.1984 gün ve 137/120 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalılardan (A.A.) tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Dava konusu taşınmazın davacılar ile davalılardan (O)'ın ortak miras bırakanları (Ş.)'den kaldığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Miras bırakan (Ş.) 1945 yılında ölmüş olduğundan Medeni Kanunun 581 inci maddesi hükmüne göre, terekesi iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi bulunmaktadır. Davalılardan (O.), dava konusu taşınmazı 1965 yılında diğer davalı (A.A.)'e satıp zilyedliğini devretmiştir. Medeni Kanunun 539 uncu maddesi hükmüne göre, mirasın açılması ile birlikte terekeye dahil hak ve alacakların ve malların tümü mirasçılara geçer. Bu geçiş kanundan doğan bir geçiş olduğundan Medeni Kanunun 633 üncü maddesine ayrık bir durum teşkil eder ve terekeye dahil malların mülkiyet hakkı mirasçılar lehine doğmuş sayılır. Ancak, yine, Medeni Kanunun 581 inci maddesi hükmüne göre tereke iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan tasarrufların (harcamaların) geçerli olabilmesi için mirasçıların tümünün muvafakatı şarttır. Daha açık deyimle terekeye dahil bir taşınmazın devir ve temliki ancak mirasçıların tümünün muvafakatlarıyla olur. Olayımızda satış mirasçılardan sadece (O.) tarafından yapılmış olduğuna göre, geçerli sayılmaz. Ne var ki 1965 yılından dava tarihine kadar aradan 17 sene gibi uzun bir süre geçmiştir. Bu süre içinde mirasçılar bu satışa razı olmadıklarına dair bir irade açıklamasında bulunmamışlardır. Taraflar aynı köyde oturmaktadırlar. Yasal olmayan satışa dayanan 3. kişinin taşınmazı tasarruf ettiğini yararlandığını görmekte ve bilmektedirler. Buna rağmen seslerini çıkarmamış olmaları aslında sakat olan bu işleme zımmen muvafakat anlamına gelir. Ayrıca geçersiz bir işleme rağmen ifa yerine getirilmiş olmaktadır. Davacılar tarafından kapalı muvafakata rağmen taşınmazın, aktin geçersiz olduğu ileri sürülerek geri istenmesi Medeni Kanunun 2 nci maddesinde ifadesini bulan iyi niyet kurallarına aykırı düşer. Gerçekten de ifadan itibaren 17 yıl geçtikten sonra akdin geçersizliğini ileri sürmek dürüstlük kuralları ile bağdaşmaz. Kabul şekline göre ise taşınmaz iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi bulunmaktadır. İştirak halinde mülkiyette paydaşların hakları taşınmazın tümüne saridir. Daha açık deyimle bu durumda mirasçıların ayrı payları yoktur. Taşınmazın tümü mirasçılara aittir. Bu itibarla herkesin bağımsız bir payı varmış gibi belli paylara vaki müdahalenin men'i için dava açılamaz. Bu yönden de davanın reddi gerekmektedir. Bütün bu nedenlerle davalı (A.A.)'ün temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA 14.5.1985 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.