 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 1985/3415
K: 1985/5033
T: 06.05.1985
DAVA : (H.B.) vekili avukat (K.A.) müdahil Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile, Hazine, Tapu Sicil Muhafızlığı ve Belediye başkanlığı aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Göynük Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 18.7.1984 gün ve 268/46 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Hazine tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazı 8.5.1959 tarihinde satın almış olduğunu ileri sürerek mevcut tapu kaytılarının iptali ile taşınmazın adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Dava konusu taşınmazın Mayıs 1291 gün 104 ve 105 numarada (T.M.), (F.) ve (T.M.)'in hemşiresi (F.) adlarına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Dosya arasındaki mirasçılık belgesine göre, satıcı (E.T.) tapu kaydında isimleri geçenlerin yegane mirasçısı olup, 1977 tarihinde ölmüştür. Davacınının dayandığı 8.5.1959 tarihli 254 yevmiye numaralı senet bir satış senedidir. Satış vaadine ilişkin herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Gerçekten bu senet satış vaadi senedi olsa idi, 2644 sayılı Tapulama Kanununun 26. maddesi hükmüne göre hukuki bakımdan sonuç doğurabilirdi. Çünkü 1959 yılında tanınmazın zilyedliği davacı olan alıcıya devredilmiş bulunmaktadır. Ne var ki bu senet tamamen satışı gösteren bir belge durumundadır. tapulu bir gayrimenkulün harici satışı Medeni Kanunun 634. maddesi hükmü karşısında geçerli bulunmamaktadır. (E.T.) 1977 yılında ölmüş bulunduğuna göre, kazanmayı sağlayacak zilyedliğin bu tarihe göre hesaplanması gerekir. Gerçekten de bu tarihe göre nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıllık zilyedlik davacı lehine vuku bulmuş ise Medeni Kanunun 639/2. maddesi hükmüne göre taşınmazın olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılması mümkündür. Ancak 1959 yılından 1977 yılına kadar iktisabı sağlayan süre geçmemiştir. 1977 yılında (E.T.) mirasçılı ölümüş bulunduğundan terekesi Medeni Kanunun 448. maddesi hükmüne göre, kanun gereği devlete geçmiştir. 1977 yılında devletin taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı doğmuştur. Bu tarihten itibaren davacı lehine zilyedliğin sürdürüldüğü ileri sürülemez. Şu hale göre taşınmaz 1977 yılından sonra kanun gereği devlete geçmiş olmaktadır. 1617 sayılı Kanunla değişik 766 sayılı Tapulama Kanununun 33. maddesinin son fıkrası hükmüne göre kanun gereği devlete geçen yerler hakkında zilyedlikle kazanma söz konusu olmaz. O itibarla davacının durumunun 1977 yılına göre nazara alınması ve hukuki değerlendirmenin buna göre yapılması gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere ortada bir satış vaadi bulunmadığına ve dava konusu taşınmaz tapulu olduğuna, tapulu taşınmazlar hakkında harici satış geçerli bir sonuç doğuramadığına göre davanın reddi gerekmektedir. Mahkemece değişik düşüncelerle davanın kabulü yönünde hüküm tesisi yasaya aykırıdır. Hazinenin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA 6.5.1985 tarihinde oybirliği ile karar verildi.