 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 1985/11426
K: 1985/11344
T: 25.11.1985
DAVA : Şaban ve Veysel vekili ile Mihri vekili aralarındaki men'i müdahale davasının kabulüne dair, (Şişli 1. Asliye Hukuk Hakimliği)'nden verilen 13.6.1985 gün ve 863/392 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü :
KARAR : Davacılar Şaban ve Veysel, davalının yaptığı inşaat sebebiyle kendisine zarar verdiğini, özellikle avlusuna pencere açtığını, baca deliğini kendi binasına çevirdiğini ve bodrum katından sızan pis suların kendi arasına aktığını ileri sürerek, pencerenin ve bacanın kapatılmasını ve pis suyun akmasının önlenmesini istemiştir. Şişli 2. Sulh Hukuk Hakimliği'nce yapılan 17.5.1983 tarihli keşifte rapor düzenleyen bilirkişi İnşaat Yüksek Mühendisi Osman'ın raporuna göre: Davalının üç katlı binasının yan cephe pencerelerinin davacının evinin giriş avlusuna ve bahçe tarafına açılmış olduğu ve hava tecavüz edilmiş bulunduğu, tesbit isteyenin avlusuna açılmış bir baca deliği bulunmadığı, davalının üç katlı betonarme binasının işyeri atelye olarak kullanılmakta olduğu ve pis su bağlantılarının alt katın logarında toplanıp sokaktan geçen kanala bağlanmış bulunduğu, logarın tekniğine uygun ve sağlam bir şekilde yapılmamış olmasından ötürü kaçak lağım sularının davacının, yani tesbit isteyenin avlusuna sızdığı ve bu suretle zarar verebileceği, taşınmazların inşaat ruhsatı olup olmadığının anlaşılmadığı bildirilmiştir.
Mahkemece yargılama sırasında yapılan keşifte 7.1.1985 tarihinde üç kişi tarafından aynı hususta rapor düzenlenmiştir. Bilirkişilerden Ayhan'ın mesleği ve sıfatı anlaşılamamaktadır. 7.1.1985 tarihli bilirkişi raporu yetersizdir. Davacının avlusuna açılmış olduğu ileri sürülen pencerelerin ne suretle davacıya zarar verdiği belirtilmemiştir. Her ne kadar 20.5.1983 tarihli tesbit bilirkişisi Osman'ın raporunda davacının pencere inşaatı suretiyle hava sahasına elatıldığı ileri sürülmüşse de bundan neyin amaçlandığı anlaşılmamaktadır. Ayrıca bilirkişi raporlarında ittifakla kabul edilen pis suların zarar vermesinin ne suretle önleneceği hususunda bir açıklık bulunmamaktadır. İnfaz sırasında bu hususta duraksama hasıl olacaktır. Yükümledirilmesi icabeder. Eylemsel biçimde yükümlülük yerine getirilmediği miktar para alınacağı hususunun hüküm yerinde gösterilmesi gerekir. Kural olarak uyuşmazlık Medeni Kanunun 661 ve 662. maddelerinden kaynaklanmaktadır. Bu maddelerin yaptırımı Medeni Kanunun 656. maddesinde hükme bağlanmıştır.
Gerçekten de, açıklanan maddelerde komşuluk ilişkileri düzenlenmiş bulunmaktadır. Medeni Kanunun 661. maddesi hükmüne göre, komşular kendi binalarını kullanırken komşusuna zarar verecek her türlü taşkınlıklardan çekinmeye mecburdurlar. Ayrıca, Medeni Kanunun 661. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre de komşuluk kurallarına aykırı olarak yapılan inşaatta başkasının arazisine tecavüz halindeki hükümler tatbik olunur, Medeni Kanunun 656. maddesinde ise bir malikin hakkını tecavüz etmesinden dolayı bir zarara uğrayan ve uğramak tehlikesinde bulunan kimsenin eski halin iadesini ve tehlikenin izalesi için lazım gelen tedbirlerin alınmasını talep edebileceği ve uğradığı zarar ve ziyanı ayrıca isteyebileceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Bu hükümlerin birlikte incelenmesinden çıkan sonuca göre bir hareketin komşuluk hukukuna aykırı olabilmesi için bu hareketin komşuya zarar vermiş olması gerekir. Özellikle bir kimse mülkünü belli kurallara uymak suretiyle istediği şekilde kullanabilir. Ancak, komşusuna zarar vermemesi gerekir. Bir kimse olayımızda olduğu gibi kendi mülkünde pencere açabilir. Ancak, bu pencerenin açılması sebebiyle komşunun ışık ve havasına elatılmış, bunlardan istifadesi önlenmiş ise ortada önlenmesi gereken bir hareket ve eylem var sayılmalıdır. Mahkemece pencerelerin kapatılmasına karar verilmiş ise de bunun gerekçesi açıklanmamıştır. Bugünkü yaşam koşulları da gözönünde tutulmak suretiyle açıklanan madde hükümlerinin çevre ilişkilerine uygun şekilde yoruma tabii tutulması ve davalı tarafa yüklenen yükümlülüklerin birer birer gösterilmesi, bunların gerekçelerinin hüküm yerinde açıklanması gerekmektedir. Davalı tarafın temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ve 500 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 25.11.1985 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.