 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1985/9257
K: 1988/11012
T: 16.11.1988
DAVA : Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
KARAR : Kadastro sırasında 969 parsel sayılı 471000 m2 yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydına dayanılarak (H.İ.) adına tesbit edilmiştir. İtirazı Tapulama Komisyonunca reddedilen Hazine, kayıt miktar fazlasına yönelik dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine, nizalı taşınmazın tesbit gibi davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava konusu taşınmazın davalı tarafın dayandığı tesbite esas alınan tapu kaydının kapsamı içinde kaldığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Oysa; tapu kaydı 2510 sayılı yasa hükümlerine göre oluşturulmuştur. Tapu kaydı orman sınırları itibariyle genişletilmeye elverişlidir. Hüküm gününde yürürlükte bulunan 766 sayılı Tapulama Kanununun 42, hüküm gününden sonra yürürlüğe giren ve eldeki davalarda da uygulanması gereken 3402 sayılı Kadastro kanununun 20 nci maddesi hükmünce bu nitelikteki belgeler yüzölçümüyle geçerlidir. Tapu kaydının yüzölçümüyle dava konusu parselin teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 22.1.1985 günlü krokide (A) harfi ile gösterilen bölümü kapsadığı belirlenmiştir. Bu durumda aynı krokide (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümlerin tapu kaydının kapsamı içinde kaldığından söz edilemez. Ne var ki, bu bölümlerin devlet ormanı olmadığı, uzman bilirkişinin gerekçeli raporu ve toplanıp değerlendirilen diğer delillerle saptanmıştır. 3402 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde aynı yasanın 17 nci maddesi gereğince ihya yoluyla iktisaba olanak sağlanmıştır. Bu durumda krokide (B ve C) harfleri ile gösterilen bölümlerin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden ihya yoluyla tarım toprağı haline getirildiğinin kabulü gerekir. Davalı tarafın bu bölümler üzerinde sürdürdüğü zilyetliğin tesbit gününde 20 yılı geçtiği saptandığına göre bu bölümler yönünden 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17 nci maddesi hükmünce araştırma yapılması ve çalışma alanı içerisinde davalı tarafın belgesiz olarak zilyetlikle ne miktar taşınmaz edindiğinin belirlenmesi ve sonucuna göre bire karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu ilkeler dikkate alınmadan başka bir deyişler bu yönde hiç bir araştırma yapılmadan bu bölümlerin de davalı adına tesciline karar verilmesi isabetsiz, davacı Hazinenin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA 16.11.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.