 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1985/6872
K: 1986/372
T: 22.01.1986
DAVA : Taraflar arasında tapulama tessbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; tetkik hakiminin raporu ve kağıtları okundu, gereği görüşüldü:
KARAR :Tapulama sırasında 213 213 parsel sayılı 115.080 m2. yüzölçümündeki taşınmazın dava konusu olduğundan söz edilerek Tapulama Kanununun 13. maddessi hükmünce malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tapulaması yapılmıştır. Asliye hukuk mahkemesinde görlümkete olan davacı Ahmet'in davalı Hazine ile tapu kayıt maliki ve miracıları hakkında, tapu iptali ve tescil, ayrıca Nuri'nin taşınmazın bir bölümünne yönelik el atmasının önlenmesi isteğiyle açmış olduğu dava dosyası görevsizlik kararıyla tapulama mahkemessine aktarılmıştır. Mahkemece davanın reddine, 213 sayılı parselin gerçek yüzölçümünün 114.005 m2. olduğu belirtilerek tapu kaydı malikleri ve mirascıları adına paylı olarak tapuya tesçiline karar verilmiş, hüküm davacı Ahmet terekesi mümessili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ssatın almaya, zilyetliğe ve kesin hükme, davalı taraf ise 2510 sayılı Kanuna göre oluşan tapu kaydına dayanmıştır. Kesin hüküm olumsuz dava şartlarındandır. Kamu düzeni ile ilgili olup, doğrudan doğruya gözönünde tutulması gerekir. Kesin hükmün varlığı halinde yanları arasındaki aynı taşınmaza yönelik sonraki günlü uyuşmazlıklar da başkaca bir araştırmaya gerek görülmeksizin bu kesin hükme göre çözümlenir. Kesin hüküm yasama organının tasarrufu, yargı organının içtihadı, ikrar ile kaldırılamaz. Bu itibarla; kesin hükmün varlığı halinde 2510 sayılı Kanunun 30. maddesi hükmü uygulanmaz. Mülkiyet hakkına dayalı olarak açılan tapu iptali ve el atmanın önlenmesi davası hakkın tespiti yanında eda isteğini de içerir. Davacı Ahmet, Kaş Asliye Hukuk Mahkemesi'nde oluşturulan iki ayrı mahkeme kararına dayanmıştır. 8.3.1954 günlü dilekçe ile kendisine asaleten diğer paydaşlara vekaleten Mehmet oğlu Veli tarafından Ahmet aleyhine açılan tapuda kayıtlı taşınmaza el atmanın önlenmesi davası "Dava konusu taşınmazın davacılar tarafından dauvalıya ssatılıp teslinm edildiği ve satış bedelinin alındığı, bu konuda sulh oldukları ve davacı Veli'nin vekaletnamesindeki yetkiye dayanarak davasından vazgeçtiği belirtilerek" vaki iş bu sulhun tasdikine denilmek suretiyle karara bağlanmış ve taraflar arasındaki uyuşmazlık sulhen sonuçlanmıştır. Yine aynı tapu kaydına dayanılarak tapu kaydında paydaş Münevver, Zehra ve Zeynep tarafından paydaş Veli ile Ahmet aleyhine 31.1.1959 tarihinde açılan el atmanın önlenmesi davası Ahmet, dışındaki taraflar adına olan 9 sayılı tapu kaydınnı taşınmaza ait olduğu, kayıt malikleri tarafından Ahmet'e tapu dışı olarak satıldığı, onun ziyletliğinde bulunduğu, taşınmaza yönelik uyuşmazlığı sona erdiren 8.7.1954 tarihlli hükmün taşınmazı kapsadığı, taraflar arasında bu konuda kesin hüküm bulunduğu gerekçe gösterilerek reddedilmiştir. Oluşturulan bu hüküm Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 13.2.1964 tarihli kararıyla onanarak kesinleşmiştir. Böylece taşınmazdaki hakkın Ahmet'e ait olduğu saptanmak suretiyle taraflar arasındaki uyuşmazlık sonuçlandırılmıştır. Bu durumda davalı taraf tapulama mahkemesinde anılan tapu kaydına dayalı olarak taşınmazda mülkiyet iddiasında bulunamaz. Kaldı ki, 766 sayılı Tapulama Kanununun 32/C maddesinde "Taşınmazda kayıt sahibi veya mirascılardan başkası ziylet bulunuyorsa zilyet kayıt sahibinden veya mirascısından veya bunların mümessillerinden gayri resmi surette temellük ettiği, bunların beyanı veya bunların herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle tevsik ettiği ve ayrıca en az 10 sene müddetle zilyet bulunduğu takdirde taşınmazın zilyet adına tespit ve tescil olunacağı" belirtilmiştir. Taşınmazın kayıt malikleri tarafından tapu dışı olarak zilyet Ahmet'e satıldığı, satışın yapıldığı 1954 yılından davanın açıldığı 5 Şubat 1974 gününe kadar Ahmet'in zilyetliğini sürdürdüğuü, az yukarıda sözü edilen mahkeme kararıyla saptanmış ve bu satış işlemi 8.3.1954 tarihinde açılan dava 8.7.1954 tarihinde sulhe dayıl oarak feragatla ve daha sonra açılan dava ise reddedilerek sonuçlanmış olmakla bozulmamıştır. Bu itibarla; taşınmazda zilyet Ahmet yararına Tapulama Kanununun 32/C maddesinde öngörülen edinme koşulları gerçekleşmiş ve böylece davalıların 9 sayılı tapu kaydına dayanma olanağı kalmamıştır. Mahkemece bu yönler gözönünde tutularak dava konusu taşınmazın Ahmet adına tesciline karar verilmesi gerekirken, mahkemece yasaya aykırı gerekçelerle yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması issabetsiz, davacı Ahmet mirascılarının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında avukatla temsil edilen Ahmet mirascılarından Osman yararına takdir olunan 6500 lira avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, 667 sayılı Tapulama Yasasının 73. maddesi uyarınca harç alınmamasına, 22.1.1986 gününde oybirliği ile karar verildi.