 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1985/6687
K: 1988/6740
T: 08.07.1988
DAVA : Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
KARAR : Kadastro sırasında 769 parsel sayılı 4620 m2 yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydına dayanılarak taraflar adına payları oranında tesbit edilmiştir. İtirazı tapılama komisyonu tarafından reddedilen Ömer mirasçıları diğer payın da miras bırakanları Ömer tarafından tapu dışı olarak halaları davalıların miras bırakanı Hasibe'den satın alındığını ileri sürerek dava açmışlardır. Mahkemece davanın kabulüne, nizalı parselin davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hasibe mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın tarafların dayandığı tesbite esas alınan 2.12.1934 gün ve 76 numaralı tapu kaydının kapsamı içinde kaldığı yönünde yanlar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu yön mahkemece yapılan keşif, yerel bilirkişi sözleri ve teknik bilirkişinin raporu ile saptanmıştır. Uyuşmazlık, davalı tarafın miras bırakanı Hasibe'nin davacıların miras bırakanına yaptığı tapu dışı satışın geçerli olup olmadığı yönünde toplanmıştır. Davacı taraf 8.4.1969 günlü satış senedine dayanmıştır. Tesbit 24.1.1977 gününde yapılmıştır. Tapu kaydı, Hazinenin iskan yoluyla dağıtımı sonucu davacıların miras bırakanı Ömer ile davalıların miras bırakını Hasibe ve anneleri Fatma adına oluşturulmuştur. Tapu kayıt maliklerinden Fatma 22.11.1940 gününde ölmüştür. Fatma'nın ölüm gününe göre terekesi iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabidir. Davacı tarafın dayandığı satış senedinde Hasibe'nin tapudaki 1/3 payı ile miras bırakanı annesinden gelen payı davacıların miras bırakını Ömer'e sattığı vurgulanmıştır. Medeni Kanunun 612 ve hüküm gününden sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı kadastro Kanununun 15. maddesi hükmünce iştirak halinde mülkiyet hükümlerinin söz konusu olduğu hallerde bu payın satışı yazılı olmak koşulu ile geçerlidir. Ancak, davalıların miras bırakanı Hasibe'nin tapuda kayıtlı 1/3 payı yönünden satışın geçerli olarak kabul edilebilmesi için satışın yapıldığı gün ile tesbit günü arasında 10 yıllık sürenin geçmesi gerekir. Başka bir deyişle bu pay yönünden satışın geçerli olabilmesi için hüküm gününde yürürlükte bulunan Tapulama Kanununun 32/c, hüküm gününden sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi zorunludur. Oysa olayımızda tapu dışı satışın yapıldığı gün ile tesbit günü arasında 10 yıllık süre geçmemiştir. Bu durumda davalıların miras bırakanları Hasibe'ye annesi Fatma'dan gelen paya yönelik davanın kabulüne, davalıların miras bırakanları Hasibe üzerinde kayıtlı bulunan payın ise Hasibe mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmek gerekirken, hukuki olguların değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek davanın tümü ile kabulüne karar verilmesi isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 8.7.1988 gününde oybirliği ile karar verildi.