 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1985/6863
K: 1985/12222
T: 12.11.1985
DAVA : Mahalli Mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : Dava, taahhüt nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkeme davayı reddetmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı, 1.8.1980 başlangıç tarihli sözleşmenin yenilemeye ilişkin not kısmında kiracının taşınmazı, 30.9.1984 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt ettiğini, ancak icra takibine rağmen bu taahhüdü yerine getirmediğini iddia ile bu davayı açmıştır. Davalı vekili kiralanana ilk girişte müvekkilinden bir tahliye taahhüdü alındığını, davaya esas olan taahhüdün ikinci taahhüt olduğunu, serbest irade mahsulü bulunmadığını, esasında imzanın müvekkiline ait bulunmadığını savunmuştur.
Taraflar arasındaki kira aktinin başlangıcı 1.8.1980 dir. 8.9.1980 tanzim tarihli Ankara 20. noterliğince düzenlenen belgede davalı taşınmazı 30.9.1982 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt etmiştir. İddiaya gvre ikinci kez sözleşmenin altındaki ilave kısmında 1.8.1982 tarihinde davalı kiralananı 30.9.1984 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt etmiş bulunmaktadır. Davalı vekili 1.8.1982 tanzim tarihli sözleşmenin uzatılmasına ilişkin kısmın altındaki kiracı (C.K.) imzasının müvekkiline ait olmadığını iddia etmiştir. Öncelikle bu imzanın davalıya ait olup olmadığının uzman bilirkişi aracılığı ile istiktap yapılarak saptanması gerekir. İmza davalıya ait değilse bu taahhüt davalıyı bağlamayacağından davanın reddi icabeder. Şayet davalıya ait olduğu saptanırsa davacının iyiniyetli olup olmadığı üzerinde durmak gerekir. Bu taahhüt kira ilişkisi devam ederken verildiği için geçerlidir. Taahhüdün tanzim tarihi olan 1.8.1982'den itibaren bir yıl içinde bu taahhüdün ikrah ile verildiği ileri sürülerek ihtali istenmediğine, üzerinden iki seneden fazla bir zaman geçtikten sonra bu savunma getirildiğine göre Borçlar Kanunu'nun 31 inci maddesi uyarınca akti kabul etmiş sayılacağından artık ikrah savunmasına itibar etmemek gerekir. Yine davalı vekili ilk taahhüdün kiralanana ilk girişte verildiğini ileri sürdüğüne göre 4.10.1984 gün 20/28 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı gereğince taahhüt geçersizdir. O taahhüde dayanarak tahliye istendiğinde, bu savunma ispat edilirse o istek reddedildiğinden ikinci taahhüdün birincisinin işleme konulacağından korkulduğu için verildiği savunması yersizdir. Aksi ispat edilmediği sürece taahhüdü alan kişiyi iyi niyetli kabul etmek gerekir. Birbirini takip eden (Tevali eden) taahhütlerin alınması taahhüt alanın kötü niyetli olduğunu göstermez. 3.11.1980 gün ve 3/2 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi objektif iyiniyet kuralanının uygulanmasında kesin sınırlar çizmek mümkün değildir. Her olayın özelliği gözönünde tutularak durumunun değerlendirilmesi gerekir. Bu bakımdan mahkemenin aksine olan görüşü doğru değildir. Taahhüt altındaki imzanın davalıya ait olduğu saptanırsa davanın kabulü icap eder. İmza tatbikatı yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan inceleme ile ve davacının iyi niyetli olmadığından bahisle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 12.11.1985 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.