 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1985/9108
K: 1985/10177
T: 19.12.1985
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 1.320.724 lira maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine ilişkin hükmün davalılar avukatı M.Ö. tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine gereği konuşuldu:
KARAR : 1 -Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektici nedenlere ve özellikle delillerinin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre davalı M.S.'ın tüm, davalılar A. ve K.S.'ın aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - Davalı küçük Ü.G. 'ün gözönünde kör olmasına ve uzuv tatiline sebep oldukları ileri sürülerek, saklı tutulan haklar için bu ek dava ile davalılardan tazminat istenilmiştir. Mahkemece, saklı tutulan kısma ilişkin tazminata hükmedilmiştir.
Burdur Ağır Ceza Mahkemesin'ce davalı M.S, Ü.G.'ün gözüne taş atarak uzuv tatili niteliğinde yaralamya sebebiyet suçundan Türk Ceza Kanunu'nun 456/3 üncü maddesi gereğince; davalılar A. ve K.S'ın ise "yaralama ile biten kavgayı dahil olmak" suçundan T.C.K.'nun 464/3 üncü maddesi gereğince tecziyelerine karar verilmiştir. Görülüyor ki, davalıların her birinin eylemi, diğerlerinden bağımsız olarak belirlenmiştir. Bilindiği gibi, T.C.K.'nun 464 üncü maddesinde söz konusu olan eylem, bir kimsenin ölümüne ya da yaralanmasına yol açan kavgaya katılmaktır. Kavgaya katılmak ayrı bir suç olup; öldürmek, öldürmeye kalkışmak veya yaralama suçu ortaklık niteliğinden değildir. Kavga eylemine ortak olma anlamındadır. T.C.K.'nun 464 üncü maddesi ile güdülen amaç, öldürme veya yaralama suçlarını cezalandırmak değil; kavgaya katılanları cezalandırmaktır. Kavganın ani başlaması veya önceden hazırlanmış olması önemli değildir. Ayrıca kavgaya başından ya da başlamış olmasından sonra katılma arasında bir ayrım yoktur. Ancak ölüm veya yaralama meydana gelmeden önce kavgadan çekilmiş olanlar hakkında T.C.K'nun 464 üncü maddesi uygulanmaz. Keza kavga edenler dışında kalan bir kişinin veya kavgayı ayırmak veya kavga edenleri yatıştırmak amacıyla araya giren kimsenin ölmesi ya da yaralanması halinde dahi T.C.K.'nun 464 üncü maddesi uygulanmalıdır. O halde bu açıklamalardan kavgaya katılanların aslında ölüm veya yaralanma eylemlerinin ortak sorumluları olmadıkları anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtildiği gibi, uzuv tatiline sebep olan davalı M.S. ile kavgaya karışan davalılar A. ve K.S'ın eylemleri arasında ne tam katılma ne müşevvik ve ne de fer'an zimmethal olma durumları yoktur. Bu bakımdan kavgaya katılmaktan öte hiç bir eylemleri bulunmayan davalılar A. ve K.S'ın uzuv tatili fiili sonucu uğranılan zarardan sorumlu tutulmamaları gerekir. Her ne kadar, davacının fazlaya dair haklarını saklı tuttuğu ilk davada, davalılar A. ve K.S'ın diğer davalı M. ile birlikte müteselsilen sorumluluğuna karar verilmiş ve temyiz edilmeksizin ilk karar kesinleşmiş ise de; ilk kararda ceza mahkemesinin mahkumiyet kararının aksine bir kabul bulunmaktadır. Borçlar Kanunu'nun 53 üncü maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen mahkumiyet kararı, fiilin hukuka aykırılığı yönünden hukuk hakimini bağlar. Bu nedenle, ilk kararda davalılar A. ve K.S. sorumlu tutulmuşlarsa da, fazlaya dair saklı tutulan haklara ilişkin olarak açılan ek bu davada da davalılar A. ve K.'ın sorumlu tutulması yanlışlığın genişletilmesi olacaktır. Bu nedenlerle davalılar A. ve K. hakkında davanın reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda 2 no'lu bentte gösterilen nedenlerle davalılar A. ve K.S. yararına BOZULMASINA, 1 no'lu bentte gösterilen nedenlerle davalılar A. ve K.'ın sair, davalı M.S.'ın tüm temyiz itirazlarının reddine 19.12.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.