Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1985/9017
K: 1985/10175
T: 19.12.1985
DAVA : Taraflar arasındaki kişilik haklarının zedelenmesine sebebiyetten doğma manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hüküm davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Doçent (N.K.), davalı tarafından Üniversite Rektörlüğüne gönderilen içeriği itibariyle kişilik haklarını zedeleyici nitelik taşıyan, asılsız bir ihbar yazılı üzerine profesörlüğe yükseltilme işlemini akim kaldığını ileri sürerek gerek kişilik haklarına yönelik saldırıdan, gerekse mesleki yükselmesinin engellenmiş olmasından doğan üzüntü nedeniyle 500.000 lira manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir. Mahkeme ise bu isteği -bir ölçüde yanlış yorumlayarak- "işi yetkili kurul yapmıştır. Bu kurulda davalının sıfat ve görevi yoktur ve kendi eylemi dışındaki bir işlemden dolayı davalı, sorumlu tutulamıyacağından ve Anayasa'nın 129/5 ve 657 sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca idare aleyhine açılması gerekeceğinden" bahisle reddedilmiştir.
a) Dava dilekçesinden de açık ve seçik biçimde anlaşıldığı gibi tazminat istemi Üniversite senatosu tarafından profesörlüğe yükseltilmeme olgusuna (idari işlemine) değil, davalının bu idair işlemi etkileyen haksız eylemine dayanmaktadır. bu nedenle, mahkemenin davaya (isteme) koyduğu teşhis hatalı olmuştur.
b) Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 129/5. maddesi, memuru ile kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği hükmünü getirmiştir. Yasa hükmünün şu açık ifade biçiminden de anlaşılacağı üzere, idare aleyhine Anayasanın 129/5. maddesi çerçevesinde bir tazminat davasının açılabilmesi, eylemi işleyenin bir kamu görevlisi olması, bu kamu görevlisinin göreviyle ilgili yetkilerini kullanırken bir kusur işlemesi ve işlenen bu kusurun da zararlı sonuç doğurması gibi unsurların hep birlikte gerçekleşmiş olması koşuluna bağlı bulunmaktadır. Daha yalın bir anlatımla, zararlı sonuç doğuran kusurlu davranış (eylem), bir kamu görevlisi tarafından kullanılan yetkinin kullanılmasından kaynaklanmıyor ise, 129/5. maddenin koşulları gerçekleşmemiş demektir. Bu durumda da zararlı sonuç doğuran kusurlu davranışı -Borçlar Kanunu anlamında.- haksız eylem olarak kabul etmek ve uyuşmazılğı özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargıda çözümlemek lazımdır.
Somut olayda Fakülte Kurulu 27.7.1982 tarihinde davacı Doçent (N.K.)'ın profesörlüğü yükseltilmesine oy birliği ile karar vermiştir. Bu tarihte davalı (M.A.) Fakülte Kurulunda üye değildir. Bir başka anlatımla Fakülte Kurulunun davacı hakkında aldığı 27.7.1982 tarihli karara, yetkili bir kamu görevlisi olarak katılmamıştır. O halde, davalı tarfından senatoya gönderilen 2.12.1982 tarihli dava konusu yazının Fakülte Kurulu kararına karşı yazılmış, bir muhalefet şerhi olarak kabulüne imkan yoktur. Esasen, Rektörlüğün 17.1.1985 gün ve 860 sayılı yazısıda da Fakülte Kurulu kararının oybirliği ile alındığı açıkça ifade olunmaktadır. Her hangi bir mercie hitaben yazılmamış bulunan ve yazan merci'in adını ve resim kayıt numarasını dahi taşımayan öz konusu yazıyı, -içerik ve ifade biçimi itibariyle de- ne muhalefet şerhi ne de Bölüm Başkanlığınca yazılmış resmi bir yazı olarak nitelendirmek mümkündür.
Öte yandan davacı, -mahkemece de kabul edildiği, gibi- davacının yükselme işleminin senato görüşmeleri aşamasında da görev almamıştır. O halde dava konusu yazı, Fakülte Kurulu ve Senatoda görevli olmayan, söz ve rey hakkı, takdir ve tasarruf yetkisi bulunmayan üçüncü bir kişi tarafından gönderilmiş ihbar mektubundan başka bir şey değildir. Bu mektubun dosyada mevcut fotokopilerinden birinin üzerine sonradan "Doçent (N.K.) hakkında muhalefet şerhi" sözcüklerinin yazılmış olası bu niteliğini değiştirmez.
maddi olayın şu gelişme biçimi ve yukarda açıklanan hukuki sebepler karşısında, davalının resmi görev ve yetkisiyle ilgili bulunmayan davranışının haksız bir eylem teşkil ettiği ve işin esası incelenerek sorunun Borçlar kanunu'nu 49. maddesi çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği dikkate alınmadan davanın usumet yönünden reddi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 19.12.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini