 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1985/604
K: 1985/2504
T: 30.03.1985
DAVA : Taraflar arasındaki yaralanma ile sonuçlanan trafik kazasından doğma tazminat davası nediniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davacı (T.H.) için 90.488 lira maddi tazminat ile takdiren 50.000 lira manevi tazminatın ve davacı (A.H.) için takdiren 25.000 lira manevi tazminatın olay tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, davacı (A.H.)'nın maddi tazminat isteğinin vazgeçme nediniyle reddine ve davacı (T.H.)'nın fazla isteğinin reddine ilişkin hükmün süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine gereği konuşuldu :
KARAR : Davacılar, davalının neden olduğu trafik kazası sonunda yaralandığını bu nedenle tedavi giderleri olarak 318.116 lira maddi, 250.000 lira manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkeme, davacı (T.) için 90.488 lira maddi 50.000 manevi (A.) için 25.000 lira manevi tazminatın tahsiline karar vermiş, fazlaya dair istekleri reddetmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yolsuzluk görülmemesine göre, davalının ve davacı (A.)'nin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - Davacı (T.) trafik kazası sonunda ağır yaralanmış ve bunun üzerine Taksim İlk Yardım Hastane'sine kaldırılmış ve burada bir gün kaldıktan sonra yakınlarının isteği üzerine (torpör hali-suallere cevap vermiyor-dahili kanamayı gösteren belirtiler olduğu halde) özel (H.) Hastanesi'ne kaldırılmış ve orada dahili kanamaya ameliyatla müdahale sonucu iyileşerek 19.9.1980 günü taburcu olmuştur.
Davacı, gerek ilk yardım hastanesinde ve gerekse özel hastanede kendisine yapılan tıbbı yardımlar nedeniyle, keza nakil için katlanılan giderlerin tazminini istemiştir; ayrıca bunlarla ilgili belgeler de mahkemeye ibraz edilmiştir. Mahkeme, davacı tarafından yapılan ve belgelendirilen tedavi giderlerini kabul etmeyen ve bunun yerine resmi hastane tarifelerini esas alan bilirkişi raporunu benimseyerek hüküm kurmuştur.
Gerektiğinde bilirkişilerden yararlanarak, tazminat kapsamını tayin hakimin görevidir. (Borçlar kanunu M. 42-43). Borçlar kanunu'nun 46 ncı maddesinde cismani bütünlüğü bozularak zarar gören kişinin tedavi giderlerini (bütün masraflar) isteyebileceğini kabul etmiştir. Ne var ki, tedavi giderlerinin tarifelerle sınırlı olduğu yolunda bir hüküm mevcut değildir; özellikle resmi hastanelerin ücretlerinin esas alınarak zararın belirlenmesi olanağı yoktur. Çünkü, zarar, mal varlığında eksilmeyi ifade eder; bir haksız eylem sonucu yaralanan kişinin, yapmak zorunda kaldığı gerekli olan her türlü tedavi giderleri, kişinin malvarlığında bir eksilme oluşturur ve zarar olarak bunun karşılanması zorunludur. Yeter ki, gereksiz yere bir takım aşırı giderler yapılmış olmasın; bu takdirde dahi borçlar kanunun 44 üncü maddesinin tartışılması gerekir.
İnsan sağlığı ve yaşamı gerek kişiler gerekse toplum için önem taşır. Bu nedenledir ki, bugün çağdaş hukuk, insan yaşam ve sağlığını kollama, koruma ve ona saygı duyma yükümlülüğünü kurallaştırmıştır. Medeni Kanun (M. 23-24) ve Borçlar kanundaki (M. 45-46-47) düzenlemeler bu amaçtan kaynaklanmıştır. Bu nedenle bedensel sakatlıklar ve rahatsızlıklar için yapılan tedavi giderlerinin özellikle mala karşı verilen zararlardan ayrı değerlendirilmesi gerekir.
Bugün ülkemizde insan sağlığının korunması ve yardım için resmi kurumların yanında özel hastaneler ve doktorlar da görev yapmaktadır. Kişi için arz ettiği yüksek düzeydeki önem nedeniyle bu yerlerden birinin tercihi tamamen hastaya aittir. Bu nedenle tedavi giderleri zararının, objektif değil, subjektif olarak değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Özel hastane ve doktorların yasal izinle çalıştıkları, bunların ekonomik ve sosyal uygulamalar içinde yaygınlaştığı olgusu unutulmamalıdır. Diğer taraftan şu veya bu nedenlerle resmi kurumlara ait hastane ve ilk yardım merkezlerinde, kamu oyuna mal olmuş bilinen davranış ve tutumlar haklı olarak bu özel tedavi yollarına olan ilgiyi arttırmıştır.
O halde insanın hukuki kişiliğine ve kendisinin dahi vazgeçmiyeceği yaşamı sağlığını korumak için, kendine göre daha özenli daha güçlü ilgili gördüğü yer ve ellerde tedavi görmesi tazminat isteğinde bir indirim nedeni olmalıdır. Kişinin daha iyi tedavi kurumlarına gitmesi yalnız kendisi için değil, sorumlunun da yararınadır; çünkü ilgisiz ve özensiz yerlerde yapılacak bir tedavinin zararı daha da artırabileceği ihtimali unutulmamalıdır.
Bu nedenlerle mahkemenin tedavi giderlerini resmi kurumlardaki tarifeleri esas alarak değerlendiren bilirkişi raporunu benimseyerek hüküm kurması usul ve yasaya aykırıdır. Dairemizin yerleşmiş uygulamasına da (11.3.1981 gün ve 124/3013 sayılı kararı) aykırı olan hüküm, bu nedenle bozulmalıdır.
3 - Davayı konu olan olayda davacı (T.); kafa ve batın travması nedeniyle hayati tehlike yaratacak şekilde yaralanmış (hastaneye geldiğinde şuur kapalı olup sorulara cevap veremiyordu) ve dahili kanama için ağır bir amaliyat geçirmiş; middesine konulan (T) tüpü ile beslenmesi sağlandıktan sonra, on beşinci gün iki ay istirahat etmek üzere taburcu edilmiştir. Ayrıca bu ağır sonuçların ortaya çıktığı trafik olayında davalı % 100 kusurludur.
Bilindiği gibi manevi tazminat (özellikle ölüm ve yaralanmalarda) çekilen ve hayat boyu çekilecek olan acı ve üzüntünün karşılığı olarak hakim tarafından takdir edilecek bir miktar paradan ibarettir. Hakim, bu yolda takdir hakkını kullanırken olabildiğince hakkaniyete uygun sonucu uluşarak tarafları ve kamu vicdanını tatmin etmek zorundadır.
Hakim, bu takdir hakını kullanırken tamamen serbest değildir. Onu bağlayacak kuralların gözardı edilmemesi gerekir. Özellikle olayın gerçekleşme biçimi koşulları, tarafların kusurları, ekonomik ve sosyal durumları ile para değerindeki düşmeler manevi tazminatın belirlenmesinde ölçü alınmalıdır. Olayımızda bunlar gözönünde tutulduğunda; mahkemenin, olayda çok ağır yaralanan davacı (T.) için takdir ettiği 50.000 lira manevi tazminat çok az olmuştur. Para ile karşılanması mümkün olmayan çekilen acı, üzüntü ve korkunun karşılığı olarak verilen sembolik nitelikteki parayla; kişinin, hukuki kişiliği ve kişilik hakkına duyulması gereken saygının tartışılır hale gelebileceği unutulmamalıdır.
Mahkeme, manevi tazminatın belirlenmesinde açık ve ağır takdir hatası yapmıştır; hüküm, bu nedenle de bozulmalıdır. Mahkemece yapılacak iş çok ılımlı olan isteği (200.000 lira) aynen hüküm altına almaktan ibarettir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda iki ve üçüncü bentlerde gösterilen nedenlerle davacı (T.) yararına BOZULMASINA, davalı ve diğer davacının diğer temyiz itirazlarının birinci bentte gösterilen nedenle reddine ve davacı Takuhi'den peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 30.3.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.